we got a love that is homeless 2/3

187 12 2
                                    

(A/N: Öncelikle biliyorum, bu kurgu çok klasik ama yazmak istedim. Ve ikinci part, aylar sonra. Gerçekten üzgünüm, yazmaya karşı pek bir ilgim kalmadı ne yazık ki ve aceleye de getirmek istemedim. Ama sonunda yazdım ve üçüncü partta çok yakında gelecek, sanırım. FAKAT bu hikayeden sonra bir daha yazacağımı düşünmüyorum. Bunca zaman yanımda olanlara çok çok teşekkür ederim fakat yapamıyorum artık. Herkese tekrardan teşekkürler ve iyi okumalar!

Son kez birine sarılmak, öpmek, kokusunu içine çekmek için herşeyini verebilecek çok insan tanıdım. Çoğu genellikle sevdiğine karşı bir hoşçakal gerek duyuyordu. Çoğu genellikle pişmandı ve acı içindeydi.

Bir arkadaşım vardı lisede. Angie Wayne. İyi biriydi ve lanetliydi (diğer herkes gibi). Unutulma korkusu yaşıyordu. Belki de çoğu zaman abartmıştı ama haklı yönleri olduğunu hep düşünmüştüm. Dört yıl süren arkadaşlığımızda anladığım birşey varsa da; on defa da ilişki yaşayıp ayrılsa bu korkuyu yaşayacaktı. Konu karşısında ki insanla ilgili değildi. Her ilişki yaşadığına karşı destansı bir aşk beslemiyordu. Sadece unutulacak kadar değersiz olduğunu düşünüşü vardı. Unutulma korkusu onun için büyüktü ve genellikle korkusu onun günlük hayatının bir parçası haline gelmişti. Onun için hep üzülmüştüm ve aslında bir bakıma yakın olmamıza neden olan etken de buydu. O bana korkularını, dertlerini, kendisini açıyordu ve bende onun yanında oluyordum. Onunla görüşmeyeli yıllar olmuştu fakat tek bir telefonla yine aynı şekilde olabileceğimizi biliyordum.

Sanırım aynı hissi ben de yaşıyordum.

Harry tarafından unutulma hissi ödümü patlatıyordu. Saatlerce içip ağlama isteğimi uyandırıyordu. Şu anda şarkılarımızdan birini milyonların içinde gözlerimin içine bakarak söylemesi bile bu korkumu alt edemiyordu ki etmeliydi. Onsuz olduğum bir hayat istemiyordum. Gerçekten istemiyordum. Harry, 2010 yılında bana gülümsediğinden beri hayata farklı bir perspektiften bakmayı öğrenmiştim. Beni iyi biri yapıyordu. Her zor anımda benimleydi, en berbat suçu işlemiş dahi olsam yanımda olacağını bildiğim biriydi Harry.

Belki de bu yüzden onu seviyordum.

Onu seviyor muydum ki? Bu hissettiğim bu kadar kolay özetlenemezdi ki. Aşktı belki de? Üç harften oluşan bir şey hissettiğim şeyin tarifi nasıl olabilirdi ki? Harry için yapamayacağım şey yokken nasıl tarif edilebilir bir şey düşünebilirdim ki? Trajikomik düşüncelerime yenilerini eklemem bir eksi değilmiş gibi bir de pesimistin teki olup çıkmıştım. Harika.

"–since we were eighteen."
Harry şarkının son cümlesini de söyledikten sonra bana baktı, her zamanki içten gülüşü yüzünü ışıldatıyordu ve ben de gülümsemeden edemedim tabii ki de.

İşte bu kadardı, gülüşü yetiyordu bana. Mutlu olduğunu bilmek yetiyordu ve bencilceydi belki fakat o mutluluğun nedeni olamadığım zamanlar ağlamak istiyordum saatlerce. Ben- bu sadece istemediğim bir şeydi, o kadar. Başkasının o gülümsemeyi yüzüne getirecek kadar mutlu etmesi deli ediyordu beni. Tamam, pekala, bazen arkadaşlarıyla ve ailesiyle olan etkinlikleri anlayabiliyordum fakat ondan ilerisi gerçekten sınırımı aşacak cinstendi.

Harry'nin yüzündeki gülümsemenin sebebi ben olmak istiyordum sadece.

***

2010 yılında ki kıvırcık çocuktan beri daha sakinleşmiş bir yapım vardı. Her gece partilere gitmek yerine kıvırcık çocukla oturup Scrabble oynamak daha cazip geliyordu. Evet, oyundan nefret ediyordum fakat Harry'le zaman geçirmek için pekala katlanabilirdim. Ben sadece her saniyemi ona ayırmak istiyordum ve bu her yönden benim için daha iyiydi. İçki ya da sigara alımım azalmıştı ki Harry bunun için havalara uçuyordu. Onun 'Louis'i hayatta sağlıklı tutmak için yapılması gerekenler' listesinden iki madde eksilmişti işte. Bana sebzeleri yedirmeye çalıştığı olmuştu ki o kadar ileri gidemeyeceğini ikimizde biliyorduk. Sebzeler ve her sabah saat 5'te yürüyüş yapmak bünyeme aykırı şeylerdi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 24, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

athazagoraphobia (l.s- one shot) Where stories live. Discover now