Bölüm 2- Pansuman

576 144 6
                                    

Yağan kar taneleri taksinin camına değerek suya karışırken kendimi derin düşüncelerin içinde buldum. Onu görünceye dek bir kar tanesi olduğumun farkında bile değildim. Asel'in anlattığı kadar vardı. Donuk mavi gözleri birçok acıya gebeydi. Gülümsemiyordu. Sanki gülüşleri içinde donmuş gibiydi. Eskiden çok güzel güldüğünü söylemişti. Konuşmalarının çoğu Skype üzerinden oluyordu ve konuştuklarında odaya girmemeye özen gösteriyordum yani beni tanımasına ihtimal yoktu. Yoksa var mıydı? "Ah" dediğim sırada taksici frene süratle asıldı. "İyi misiniz?" diye sordu. Yaşlı bir adamdı. "Affedersiniz. Devam edelim" Adam başını sallayıp yoluna devam ederken, kısa süreli yol bitmek bilmedi. Beni tanımış mıydı? Peki ya tanıdığını neden belli etmemişti? Çok utanıyorum. Tanımamış gibi neden yaptığımı bile bilmiyorum. Afalladım. Onu çalıştığım yerde görmeyi beklemiyordum. Daha lüks bir ortama gitmek varken, bizim ki gibi bir kafe ortamında iş görüşmesi yapmasının mantığa sığan bir tarafı da yok. Cadde üzerinde şirin bir yerdi sadece. Hararetli konuşmaların ve anlaşmaların yapılabileceği bir yer değildi.

Yılbaşına kolumda dikişlerle gireceğim. Derler ki bir yıla nasıl girersen öyle geçermiş. Güzel bir başlangıç yapmış sayılmam öyle değil mi?

Onu düşünmeden edemedim. Sert yüz hatları oldukça keskin ve sakalsız olmasına rağmen oldukça karakteristik bir duruşu var. Ses tonu insanı kendine çekiyor. Saatlerce konuşsun istiyorsunuz ama cümlelere kement vurmuşçasına susuyor. Gözleri konuşuyor adamın ve aynı şekilde sessizliğe bürünüyor. Özenle çizilmişçesine kalem kaşları ve uzun kirpikleriyle çerçevelenmiş bakışları aklıma geldiğinde kendimi onlu düşüncelere sarınmış buldum. Hiç şüphesiz gördüğüm en güzel kış manzarasıydı. Masal gibiydi. Kar ile dolu ama bir o kadarda sıcaktı. Kar Masalı...

Taksi evin önünde durduğunda düşüncelerimden sıyrıldım. Bir masalın içinde konu olsam zaten prensesin ayakkabısı olacak şansım olur. Gökten para yağsa bana borç senedi düşer öyle şanslıyım. Taksiden inerken buzlanan yol yüzünden ayağımın kaymasıyla cama sinek gibi yapıştıktan sonra kayarak kalçamın üzerine sağlam bir düşüş yaşadım. Her tarafım kar ve çamura bulandı.

"Kızım iyi misin?"

Bu soruyu duymayalı öyle uzun zaman oldu ki. Gözlerim hafifçe nemlendi. Taksici amca beni tünediğim kardan kaldırdı. Düştüğüm zaman asla hemen yerimden kalkamıyorum. "Ben düşmedim ki oturdum" diyerek rezilliğimi örtbas etmeye çalışırım.

Yerimden acı ile kalkmaya çalıştığımda dikişleri patlatmadığıma şükrettim. Topallayarak binaya yürümeye çalıştım. Benim için pek kolay olmayacaktı çünkü binada asansör yoktu ve dairem ikinci kattaydı. Bina kapısının önüne geldiğimde çantamdaki ucuna pelüş ayı takılı anahtarımı çıkarıp binanın kapısını açtım. Kapı gıcırdayarak açıldığında güç bela destek alarak merdivenin korkuluğuna tutunarak ilerledim. Bacağımı kaldırmam ile bacağıma acının saplanması bir oldu. Resmen araba çarpmış gibi hissediyorum. Kolumun acısını unuttum.

Tırabzanlara tutunarak merdivenleri tırmanmaya çalıştım. Sonunda bulunduğum kata geldiğimde elimde olan anahtarla biraz eğilerek kapıyı açtım. Evin içinden yayılan sıcak hava ile kemiklerim ısındı. İçerisi o kadar sıcaktı ki içeri girer girmez uykum geldi. Parmak boğumlarım zorlu tırmanışım yüzünden acıdığı için ayakkabılarımı zorlukla çıkardım. Asel elinde boş tepsi ile içeriden çıkararak "Bismillah..." dedi. Kız korkudan hatim indirecekti neredeyse bembeyaz oldu. "Bu ne hal?" diye sordu. Kot pantolonumun topladığı karları silkelemeye çalıştım. "Tanıştırayım kar, Asel Teyzen, Asel buda kar"

"Merhaba bende Arel" dedi korkma sırası böylelikle bana geçti. Yerimden sıçradım, ruhumu teslim ediyordum. Yüzünde ki sırıtmadan zaten beni tanıdığını anlamam zor değildi. Başımla selam vermeye çalıştım fakat ayaklarım birbirine dolandı ve olduğum yerde kaydım.

Kalbimdeki İZ(KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now