-6-

5.8K 684 65
                                    

Günü mahvettiğimi akşam ilerledikçe daha net görebiliyorum.

Pelin tüm neşesini yitiriyor, durgun ve sessiz bir şekilde poşetleme işiyle uğraşıyor. Birkaç kez ağzımı aralayıp konuşmak istesem de beceremiyorum. Bu işlerden anlamıyorum. İnsanları anlamıyorum ve ne yapmam gerektiğini kestiremiyorum.

Eminim Cemre olsaydı, bilirdi. Ya da yerimde olan Cemre olsaydı, zaten bunlar olmazdı.

Neden öyle söyledim ki?

Düşüncesiz bir insan sayılmam, detaylara da düşkünümdür. Fakat ağzımdan çıkanı kulağımın duymadığına şahit oluşum bana aksini düşündürüyor. Bir kızı bu denli utandırmayı ve incitmeyi kendime yakıştıramıyorum. Ve zaman geçtikçe huzursuzluğumun katlandığını hissediyorum.

İşimiz bittiğinde eve geçiyorum. Kapıdan girerken aklıma bir şey geliyor ve işe yaramasını dileyerek telefonumu çıkarıyorum hırkamın cebinden.

"Tam 5'te marketin önünde ol." yazıp gönderiyorum Pelin'e, kendime düşünme fırsatı vermeden. Cevap gelmiyor.

Duş alıyor, dişlerimi fırçalıyor, yatağıma uzanıp tekrar telefona bakıyorum ama hala bir yanıt yok.

Yine de alarm kurmaktan vazgeçmiyorum. İçimden bir ses, geleceğine inanıyor.

Lütfen gel Pelin, diye geçiriyorum aklımdan gözlerim yorgunlukla kapanmadan evvel. Sonra uyukluyorum ve alarm çalana kadar bilincimden uzaklaşıyorum.

Huzursuz dinlenme bana pek de yaramıyor. Yerimden kalkarken yüzümü buruşturup üzerime bir şeyler geçiriyorum. Aklımdan bir kez daha aynı şey geçiyor: Lütfen gel Pelin.

Bisikletimle birlikte marketin önüne yürüyorum, binmek gelmiyor içimden. Pelin gelmeyecekse bisiklete binmek istemiyorum ki.

Hava geçen günün aksine daha serin. Üzerimdeki hırkanın koca düğmelerini ilikliyorum bu yüzden. Kendimi kaptırdığımı Pelin bana seslendiğinde ancak fark ediyorum.

"Yanlış iliklemişsin."

Şaşkınlıkla ve gülümseyerek bakıyorum yüzüne. Omzunu silkip aramızdaki mesafeyi kapatıyor.

"Geldin." diyor dudaklarım daha beynim ne söyleyeceğini tartamadan evvel.

Bir şey demeyerek hırkanın düğmelerini açıyor, düzgün bir şekilde tekrar ilikliyor.

Ağzımı açıp bir şeyler söylemek istiyorum. Gereken, onun kırgınlığına deva olacak birkaç anlamlı ve güzel cümle. O kadar çok istiyorum ki tıkanıp kaldığımı anlamam uzun sürüyor. Yapabilirim. Bir şeyler olmalı, diye düşünüyorum çaresizce. Pelin yüzüme dikkatle bakıyor.

"Beni gezdirecek misin yine?"

"İstersen."

"İstiyorum."

Bisiklete çeviriyor yüzünü. Kendime kızarak oturuyor ve kızın da oturması için bekliyorum. Elleri tişörtümü kavrıyor hafifçe.

"Öyle düşersin..." derken buluyorum kendimi. Yüzüne bakıyorum tereddütle.

Pelin kaşlarını kaldırıp ellerini uzatıyor, göbeğimin üzerinde birbirine kenetliyor.

"Bu daha güvenli..."

Önüme dönüp bisikleti hareketlendiriyorum. Bu kez tereddüt etmiyor, yalpalamıyor, başarılı bir şekilde sürüyorum. Fakat Pelin konuşmuyor. Tüm renklerinden arınmış saçlarıyla ve sessiz tavrıyla tepkisini gösteriyor sanki aptallığıma. Yerimde büzüşmek ve utancımla birlikte yitip gitmek istiyorum.

RengârenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin