15 . bölüm

2K 122 127
                                    

Kenan, düşüncelere dalmıştı Bir sigara daha yakıp, pencereden dışarı savurdu dumanını.

Babasının, başka gizlediği neler olabileceğini düşündü.
Babasının yengesine, söylediği;

"Kızını da alırım elinden "
diyerek, neyi kastettiğini sormayı düşünüyordu ilk fırsatta.
Fakat babasına, bunu sorsa cevap vermeyeceğine emin olmuştu duyduklarından sonra .

Ne olursa olsun ölen Yeğeninin   gerçekten ölüp ölmediğini duymak istiyordu babasının ağzından.

Babasının, avukatını sıkıştırsa ,
belki avukata, söylemiş yada mektup bırakmış olabilirdi. Sonra bunun mümkün olmadığını anladı .
Zorla bilgi almanın hiç etik olmadığını biliyordu.

Babasının, kendine verdiği zarfı aldı eline İlerde arabayı kenara park edip zarfı açtı.

Mektuplar, fotoğraflar ,avukatın adı ve adresi. Sevgiye, dair bütün bilgiler yer alıyordu. Önce hangisine bakacağını kestiremedi.

Fotoğrafları inceledi Sevgi'nin, kendisine benzerliği dudaklarında acı ve gururlu bir tebessüm oluşturmuştu.

Restoranda  üstünde iş kıyafetleri ile kasada bir müşteri den para alırken çekilmişti.

Diğer bir fotoğrafta, hotel de resepsiyon görevlisiyle konuşurken ,çekilmiş fotoğrafları vardı. Fotoğraflara bakınca acı acı güldü. yeğeni okula gitmesi gerekirken çalışıyordu.

Varlık içinde, sefalet sürmüştü .
Kardeşinin, kemiklerinin sızladığını düşündü. Yavrusu, her şey den mahrum bırakılmıştı...

Başka bir resimde, kumsal da hastanede gördüğü kızla ,yanyana uzanıp kumlara gömülmüş birbirine bakıp gülen yeğeninin resimleri yer alıyordu.

Başka bir resimde, bahçede toplanmış kalabalık gençler, mangal keyfi yapıyorlardı. hepsinin arkası dönüktü resimde.

Sevgi'yi, görmeyince bu resmin bura da  işinin olmadığını düşünerek, daha dikkatli inceledi .

Biraz daha dikkatli bakınca, görmüştü onu İlerde bulunan bir ağacın kenarına yaslanmış öylece duruyordu Kafası önünde elleri kalbindeydi. Kenan, fotoğrafa dikkatli bakınca Mikael'in, arkasında sakladığı çiçek, dikkatini çekti.

Sevgi'nin, bulunduğu yere gitmek isterken çekilmişti resim.

Çünkü, bulundukları karede onlardan başka kimsecikler yoktu, diğerlerinden uzaktı ikisi de.
Resimde, uzaktan çekildiği belli oluyordu.

Kenan, Mikael’in, yengesine, merak içindeki bakışını hatırladı.

Hemşirenin, "bugün göremezsiniz" dediğinde Mikael'in, düşen suratı gelince aklına yine tebessüm etti.

sesli düşünerek "Acaba Sevgiyi seviyor mu "diye kendi kendine tahminde bulundu.

Sonra bunun mümkün olabileceğini, ifade etti kendine.

Yeğeni güzel bir kızdı, elbette talipleri olabilirdi.

Resimlere bakmayı bırakıp, arabasını çalıştırdı. Ne olursa olsun babasıyla konuşmak istiyordu...

Bu düşünceyle tam gaz kökleyerek, babasının evine yol aldı...

****
Murat bey, gördüğü rüyası ile yatakta sayıklıyordu.

"Oğlum Kerem, dur yapma ne olursun yalvarırım "

24 yaşındaki genç delikanlı, o konuştuk sıra daha çok sinir olmuş halde, elinde tuttuğu kor olmuş maşa ile, Murat Bey 'in, ağzına, ağzına vuruyordu.

Dudakları yanan Murat Bey, açmaya zorladığı ağzıyla yalvarıyordu ama nafile.
Genç her konuşmasından sonra maşayı ateşe tutarak ısıtıyor, ardından Murat Bey’in, dudaklarına vuruyordu.

Dudağının, her an düşeceğini sanan Murat Bey, çaresizlik içinde ağlamaya başlamıştı.

Genç delikanlı, elindeki maşayı bir kenara fırlatıp, biranda kaybolmuştu ortadan.

Onun ortadan kaybolmasıyla , derin nefes alan Murat bey, daha aldığı nefesi geri veremeden ,genç delikanlı bu sefer, elinde kılıç ile kendisine doğru gelmeye başlamıştı.

Murat Bey, korku içinde dehşete kapılmıştı.

Genci, kılıç ile kellesini alacağını düşünürken, genç delikanlı,
onun ne düşündüğünü anlamış olacak ki hiddetle  ona yaklaşarak;

"Kelle,biranlık kurtuluş olur senin için, kötü kalpli adam .O huzuru, yaşatmayacağım sana .Son nefesini, acı çekerek, inleyerek vereceksin"

diyerek kılıcı, Murat Bey'in, kalbine saplamıştı .....

Murat bey, uykusunda sayıklayıp, çırpınırken Kenan  durmuş uyuyan babasının çıkardığı inlemelerini ,bir taraftan diğer bir tarafa çırpınmalarını, şaşkınlık içinde izliyordu...

Babasını, uyandırıp uyandırmamak arasında bocalarken, babası, sıçrayarak gözlerini açmıştı.

Babasının, kendisini fark etmediğini anlayan  Kenan, merakla babasının neler yaptığını izledi...

Murat Bey, korkuyla gözlerini açmış, her zaman ki gibi yatağını kontrol ediyordu. Etrafına körü bakan Murat bey, elini kalbine götürdü.

Rüyanın etkisinde olan Murat Bey,
oğlunun, odadaki varlığını bile görememişti.

Dudaklarının durumunu, merak eden Murat bey, elleriyle dudağını kontrol etti. Dudağında da, sorun olmadığını anlayarak, derin nefes almış ,farkında olmadan;

"Çok şükür hepsi rūyaymış.Gerçek gibiler Allah’ım. Biliyorum, çok günahkârım. Torunlarım...
Sevgi ve Kerem, Sultan hanımın  beni affetmesi için, bana zaman ver! Yalvarırım lütfen Allah’ım"

diyordu....

Kenan, duydukları karşısında şoka girmişti. zorla bilmek istediği sırrı babası,şuan farkında olmadan söylüyordu....

Tek "torun" için insan, "torunlarım “diye bahsetmeyeceğini biliyordu.

Torunlarım, derken kardeşi Kerem'i, kastetmediğini şaşkınlık içinde sindirmeye çalışırken, nefretle bakan gözlerini babasına dikmişti.

Rüyasının etkisinde olan babası, kendisini fark etmemiş gizlediği diğer büyük sırrını da söylemişti...

Murat Bey, rüyanın etkisinden kurtulunca, ikinci korkuyu tekrar yaşamaya başlamıştı.

Oğlu Kenan, kendisini duymuş olacak ki nefret ve öfkeyle karışık bakışlarını kendisine yöneltmişti.
Ağlama isteği gelip yerleşmişti yüreğine. Yine de oğlunun, ne zamandan beri orda durduğunu, kendisini, duyup duymadığına emin olmak için;

"Selam oğlum, hoş geldin! Ne zaman geldin,farketmedim seni."

Kenan, babasının, aklından geçenleri görebiliyordu şimdi .

Aklı sıra, ağzından laf almaya çalıştığı için, bunu sorduğunu anladı. Kenan, işi uzatmanın anlamı olmadığını babasının, diğer yaptığı kötülük yetmezmiş gibi bide öldü sanılan yeğenini, yengesinden, ve kardeşinden, koparmıştı.

Murat Bey, oğlunun sessizliğe bürünmesiyle kendisini duyduğunu anlayınca, çok korktuğu rüyasının gerçek olmadığı için içinden "beddua ediyordu.

Oğlunun, gözlerindeki nefret dolu bakışları, kılıçtan da keskindi.

Hesap verme vakti, gelmişti.
Bunu bekleyerek oğluna, baktı.

Kenan, adımlarını hızlandırılarak babasının, karşında ayakta beklemeye başladı.

Bir süre ,düelloya tutuşan savaşçılar gibi, birbirlerinin gücünü tartmak ister gibi, bir süre sessizce, birbirlerine baktılar.

Kenan sinir ile;

"Duyduklarımdan sonra senin gerçek anlamda kötü kalpli bir insan olduğuna emin oldum baba"

Murat Bey’in, aklına rüyası gelince ürpertmişti.

"Sen nasıl bir insansın baba...Sen.. bu kadar kötülüğü yaparken ,hiç mi vicdanın sızlamadı...Bana duyduklarımın doğru olmadığını 
söyle lütfen! "

Murat Bey, ağlamaya başlamıştı.
ellerini birbirine geçirip alnına koydu. Yumruk yaptığı elleriyle, alnına vuruyordu. Ağlamaktan çatallaşan, cılız sesiyle;

"Ne diyorsan haklısın oğlum. Ben, kötü kalpli, vicdansız, pislik adamın tekiyim. Duydukların maalesef ,doğru oğlum.
İzin ver soluklanayım, anlatacağım....."

****

"Buraya gelmek ,bu kadar mı zor senin için?. "

Cem, bıkkınlık içinde;

"Sana da ,merhaba Gizem, sakız gibisin! Geldin geldim işte .Ne oldu planda değişiklik mi var.?"

Gizem, şuh bir kahkaha atarak;

"Hayır yok!Mikael, bana Sevgi'nin hafıza kaybı yaşabileceğini. Bu oldukça iyi bir haber. Eğer uyandıktan sonra da, bu böyle devam ederse, planımız tıkırında işler"

"Yalnız Gizem,Sevgi,zaten uyandı"

"Neden, şimdi söylüyorsun bunu bana?"

"Sen, beni, aradığında ordaydım hatırlatayım. Haberi orda çalışan bir arkadaştan, öğrenmesi için rica ettim. Oda öğrendi .Yalnız odaya alınmamış henüz. Tekrar dışarı çıktım. Mikael'in ,beni görmesi için beklemeye başladım.

O sırada, uzun boylu, yakışıklı, bir Adam, beni, tepeden tırnağa süzünce, işkillendim."

"Kimmiş, öğrenebildin mi?"

"O kadar da bilgi, vermiyorlar canım. Ziyaretçilerin adını sormadım "

"Bırak, dalga geçmeyi Cem, korkmana gerek yok. Birine benzetmiştir seni."

"Açıkçası, bakışları ürkütücüydü.
Bana, neden öyle baktı bilmiyorum, ama varlıklı biri olduğu her halinden belli oluyordu. "

"Bırak, bunları şimdi .Sevgi, tamamıyla iyileşip çıkınca, onun eski sevgilisi, olduğunu söyleyerek onu kandıracaksın."

"Peki, dediğin gibi olmazsa, hafıza kaybı yaşamazsa, bu dediğin nasıl olacak?"

"Aksi olursa ,bu sefer onu izleyerek, gittiği yerlerde bulunarak ,ona kendini göstereceksin. Rahatsızlık vermeden, kibarca sana, güvenmesini sağlayacaksın.

Bu kadar endişelenme, Sevgi, sonuçta iş arkadaşın senin "

Cem, sinirle ayağa kalktı;

"Tamam Gizem, anladım dediğini.
İşe geç kalırsam, patron, beni atacak bu sefer."

"Korkma iş  yeter ki sen, dediğimi yap. Altına araba çektiğim gibi, işte bulurum sana . verdiğim paralarda cabası "

Cem ,tiksintiyle bakıyordu karşısındaki şımarık zengin kızına.

Onun oyununa, alet olduğu için kendinden nefret ediyordu.
Sevgi ,kendi halinde saf bir kızdı.

Gizem'in, "hafıza kaybı yaşaması iyi oldu. İyi bir haber bu" demesinin ardından, en az Gizem, kadar kötü kalbe ,sahip olduğu için kendi kendini yiyordu.

Onun dediğini kabul ettiği için, kendisini affetmeyecekti.

Bütün bunları, yaşlı bakıma muhtaç annesine, iyi bakabilmek için ,kabul ettiği için, kaderine, isyan ediyordu ,içinden .

Paraya, çok ihtiyacı vardı.
Felçli ve hasta olan annesine, bakabilmek için ,böyle bir teklifi kabul ettiği için midesi bulanıyordu şimdi.

Mazeret sayılmazdı bunlar, bunu da biliyordu ,fakat kendini öyle inandırıp ,teklifi kabul etmişti.

Zavallı, kendi halinde bir kıza, oyun kuracaklardı...

Beynini, peynir ekmekle yediğini düşünen Cem, kasılan midesine elini bastırdı. Orda daha fazla duramamıştı. Gizem’e ,veda bile etmeden hızlı hızlı yürüyerek, arabasına binerek işine yetişebilmek için ,yola düşmüştü...

****

Mikael ,  park edip arabadan inerek, Sevgi'nin, çalıştığı iş yerine girip ,boş bulduğu bir masaya geçerek oturdu.Sevgi,burda çalışırken ona sezdirmeden, müşteri gibi gelip, en kuytu köşeye Sevgi'nin, kendisini görmeyeceği masaya geçerek, yemek yerken ,sevdiği kızı izlerdi.

Gözleri, kasaya kaydı. Sevgi ,gibi başka bir genç kız, duruyordu kasada.

Daldığı düşüncelerden, garsonun sesiyle ,başını garsona çevirdi.

"Hoş geldiniz, buyurun menümüz"

"Teşekkürler, menüye bakmama gerek yok. Sadece domates çorbası istiyorum."

"Tamam! Hemen getiriyorum beyefendi "diyerek uzaklaşmıştı garson.

Mikael,düşüncelere dalmıştı yine.

Sevgi, için mutlu olan Mikael, Sevgi'nin, amcasının, Kenan bey, olmasına oldukça şaşırmıştı.

Sultan Hanım’ın ,vereceği kararı merak ediyordu.

Yıllar sonra, sevdiği kızın, amcası ve dedesi olduğunu öğrenince, nasıl davranacağını ,tepki vereceğini ,açıkçası çok merak ediyordu.

Ailesine,Sevgi'yi,istediğini söyleyecekti. Sevgi'nin, kendisini kolay kolay affetmeyeceğini de biliyordu.

Ama, onu kazanmak, tekrar kendisine güvenmesini için, ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı.

Yaptığı aptallığına kızdı. ona nasıl böyle bir şey yapmayı düşünmüştü, hâlâ aklı almıyordu.

Bu düpedüz psikolojisi bozuk, insanlara mahsus olan hisleri ,
nasıl içinde barındırdığına hâlâ inanamıyordu.

Sevgi'ye ,hep yakın olmuştu ,fakat böyle pis düşüncelere sahip olmamışken ,o gün nasıl olduysa, ona ilaç verip, kandırmıştı.

Üzülerek ,düşüncelerini bir kenara itti. Cem, ilerde onu görünce, arkadaşına rica etmiş ,çorbayı onun götürmesini istemişti.

Kendisini her gün gören Mikael’in, bu sefer kendisini  tanıyacağına emindi.

Gözü kesiyordu kendisini buna emindi, ama Mikael'in, kendisini nerde gördüğünü hatırlamadığını çok iyi biliyordu.

Çorbası gelince, garsona, teşekkür ederek ,yemeye başladı.

2 ay sonra ...yediği yemekten zevk, aldığını hissetti. Gülerek, yemeğini yemeye devam etti.

Omuzuna dokunan el ve sevmediği cırtlak kadın sesi ile mutluluğu sönmüştü bir anda.

İçinden;

"Bu kadın ,bir nevi zamk gibi , yapıştı mı çıkmıyor. nerden çıktı bu şimdi yine "

Gizem, her zaman ki gibi teklifsiz Mikael'in ,masasına geçerek karşısına oturdu.

"Afiyet olsun Mikael! nasılsın iyi misin? "

"Gayet iyiyim ve mutluyum.
Teşekkür ederim. "

Gizem ,Sevgi'nin, uyandığını bildiği için, karşısındaki adamın özellikle "gayet iyiyim ve mutluyum " demesindeki mânâ'yı sezmişti .

Aldırış etmeden, bildiğini belli etmeden;

"Hayırdır neden mutlusun Mikael?"

Mikael, içinden gülerek;

"Prenses’ im öpücüğümle gözlerini açtı 0  yüzden mutlu ve huzurluyum"

"Ay sende Mikael !Bende önemli bir şey söyleyeceksin sandım. Kül kedisi uyansa ne olur, uyanmazsa ne olur?"

Mikael ,aynı Gizem, gibi lakayt şekilde konuşarak;

" Sen beni seviyor musun? "

"Tabi ki seviyorum Mikael, bunu biliyorsun! "

Mikael ,bitirdiği çorbayı ileri iterek ağzını sildi. Gizem'in, laftan anlamayışına sinir oluyordu artık.

Sevgi'nin, boşuna Gizem den, hoşlanmadığını daha iyi görebiliyordu.

Duygusuz kadın, kalkmış pamuk ipliğine bağlı olduğu sevdiği kız için;

"Uyansa ne olur ,uyanmazsa ne olur diyordu. "

Nefretini gizleyerek, aynı soruyu yöneltti ..

"Beni seviyor musun Gizem?"

"Evet hem de  çok "

Mikael, gülerek ayağa kalktı.
Gizem de ayağa kalkarak ;

"Sevdiğim kız için, bunları söyleyen kötü kalbin ,beni nasıl sever anlamıyorum. "

"Kalbimi kırıyorsun Mikael.
Ne demek şimdi bu "

"Kalbin hiç kırılmasın Gizem.
Ben,, Sevgiyi seviyorum .Bir daha da yoluma çıkma. Anladın mı beni!
Bu arada ,Beni, sevsen ne olur, sevmezsen ne olur! Ben, seni, istemedikten sonra ."

diyerek kapıya doğru yöneldi.
ardına bakmadan uzaklaşmıştı ordan. 

****

Murat Bey, derin nefes alarak oğluna baktı. Kenan, ise sabırsız ve öfkeyle bekliyordu.

Murat Bey, fazla konuşamayacağını söylemek için oğluna;

"Oğlum, mektuplara bakmamışsın anlaşılan. Konuşmaya gücüm yok.
Onları okuyunca yeğenin hakkındaki bilgileri edineceksin zaten.."Oğlunun, hayatta olduğunu söylemezdim Sultan'a.

Torunum Sevgiyi, görmedim hiç. Onu söylersem ,beni kesinlikle affetmezler oğlum. "
Lütfen Sevgi ve Sultan hanım, beni affettikten sonra, söyle bunu onlara .

Sırf, bu yüzden sustum.
Af,dileyemedim.Sen,onları oku. Bundan sonrası, senin, elinde .Ne yapman gerektiğine sen, karar vereceksin. "

Murat Bey, zorla aldığı nefesi geri vererek susmuştu.

Kenan, Babasının, daha fazla konuşamayacağını bildiği için uzatmadan;

"Tamam yapacağım, edindiğim bilgilerden, emin olana kadar, Sultan Hanım’a yengeme,birşey söylemeyeceğim. "

"Dua et, diğer yeğenim, iyi olsun.
Yoksa istediğin affedilmek yerine, mezarına bile gelmezler, haberin olsun "

Kenan ,odadan çıkarak arabasında bulunan mektupları alarak ,tekrar eve geldi.

Mektupları okuduk sıra, şaşkınlık içinde kalıyordu.

Yeğeninin, burnunun dibinde olmasına ayrıca şaşıran Kenan,

babasının;

"Ölen arkadaşımın çocuğu.
Ailesi ölünce, yanıma aldım. Kimsesiz kaldı " dediğini hatırladı. ...

Öylemeydi gerçekten.
Şimdi, buna da inanmıyordu.

O zamanlar ,normal gelen şeyler şimdi karmakarışık önüne serilmişti. Manevi evlatlık, edindiği yeğeni,18 yaşında idi.

Babasının, iyi niyetli iyi kalpli olduğunu düşünen Kenan, şimdi bunun aksini düşünüyordu.

Peki yeğeni, 18 yaşına kadar nerde kalmış ve büyümüştü.

Babası, onu nereye ve kime emanet etmiş, 18 yıl sonra neden birden bire ortaya çıkmıştı.

Bunu anlamak için, telefona sarıldı....

****

"Alo Serdar ,beni duydun mu ?orda mısın? "

Serdar ,yanlış duyduğunu düşünerek tekrar sordu;

"Kenan, Dostum, istediğin kişiyi araştırıp bulmak, benim ilgi alanım biliyorsun!
Yalnız, isim aklımı karıştırdı.

• Bu, arayacağım kişi, kaç yaşında ve gerçek ismi, bu olduğundan emin misin? Bu kardeşinin adı ve soyadı. Bu kişi kim dostum?"

"Dostum, biliyorum aklın karıştı ama emin olmadan, hiç bir şey anlatamam şu an
.Kusura bakma lütfen İsim, duyduğun gibi Kerem Demir, yaşı da  24. . "

"Tamam Kenan, istediğin gibi genci ablukam altına alıp izleyeceğim. Neler yaptığını, nelerle uğraştığını ona dair ne varsa hepsini araştırıp, seni, bilgilendireceğim. "

"Teşekkür ederim, Serdar özellikle bütün yurtları araştırmanı istiyorum. Biliyorum isimde kafan karıştı ama ,zaten araştırınca öğreneceksin unutma dostum ;

"Kerem Demir"

Aşk ve Gurur (Amzeni) Tamamlanmış HikayeWhere stories live. Discover now