Sessizlik bir çığ gibi bùyüyüp iliklerime işledi. Yataktan inatla kalkmadım. Kalkarsam ne yapacağımı bilmiyordum. Ya gidip Merih'in suratına yumruğu çakıp Ahsen'le tartışacaktım. Ya da gidip Merih'in suratına yumruğu çakıp Ahsen'le konuşmayacaktım. Tavanı izlemeye kesintisiz devam ederken telefonumun melodisi odada yükseldi. Ekrana bakma gereği duymadan açıp kulağıma dayadım. "Günaydın paşam neredesin," Rüzgar'ın neşeli ses tonu keyfimi yerine getirmezken istemeye istemeye dudaklarımı araladım. "Kendi cehennemimde, kor olan düşüncelerimle boğuşuyorum," telefonun ucundan ani bir fren sesi geldi. Sonra bir kaç hışırtı. Arabayı durdurup telefonu eline almış olacak ki sesi daha net geldi bu sefer. "Hayırdır kardeşim, sesin bok gibi geliyor," üzerimde ki t-shirtün yakasını çekiştirip dudaklarımı ıslattım. "Yok bir şeyim okula gelmeyeceğim bugün. Biraz halsizim," çakmağın sesiyle titreşen kulaklarım Rüzgar'ın konuşmasıyla ona odaklandı. "Kötü bir şey mi oldu lan, söylesene," ses tonuna dökülen endişe parıltıları ruhuma işleyip bir kez daha böyle bir kardeşe sahip olduğum için şanslı hissettirdi. "Yok bir şey, kapat şu telefonu dinleneyim, Bigem'e göz kulak ol," cevap vermesine kalmadan çağrıyı sonlandırdım.

*

Heyecanla arabanın direksiyonunu sıkma eylemine devam etti. O geceden sonra hiç konuşmamıştı Bigem'le. Ne diyeceğini bilmiyordu. Dudaklarına değen dudaklsr daha evvel heyecanlanamadığı kadar heyecanlanmasına sebep olmuştu. Telefonunu çıkarıp mesaj attı.

Kime: Mavi

Kapıdayım mavi, çık hadi.

Mesajı atıp radyoyu açtı. Kulağına dolan hareketli şarkının kanının akışını yavaşlatmasını diledi. Açılan kapıdan kendisine doğru gelen kızı izledi bir süre. Kestane rengi saçları, esmer teni tam kararında boyu. Herkesin fark edebileceği bir güzelliğe sahipti. Kapıyı açıp arabaya yerleşti. Cem robot gibi hareketlerini izledi. "Günaydın," Bigem'in ona.bakmadan kurduğu cümleye Cem arabayı çalıştırırken cevap verdi. "Günaydın," bahçeden çıkıp yola koyuldu. Bedeni bilmese de Bigem'in varlığıyla gerilirken bir yandan, yanında olduğu için rahat hissediyordu kendini. Günlerdir yüzünü doğru dürüst göremiyordu. Uzun bir sessizlik hüküm sürüyordu aralarında. "Benimle konuşmayacak mısın?" Bigem'e yönelttiği soru bakışlarının odağı yapmıştı kendini. "Neden konuşmayayım ki?" yola odakladığı bakışlarını kısa bir an Bigem'e çevirdi. "O gece," pimi çekilen cümlenin devamı gelmiyordu bir türlü. Arabayla okulun bahçesine girerken devam etti. "Eğer utanıyorsan, seni temin ederim üzerinde durulacak bir şey değildi. O saniye çıkardım aklımdan," yanında acıyan kalbini susturmaya çalışan kızdan habersiz onu rahatlatmak adına belki de daha büyük zararlar verecek bir cümle kurdu. "Best oflarıma girecek kadar iyi değildi yani," Bigem gözlerinden damlayan bir damla yaşı fark ettirmeden sildi. "Benim içinde best oflarınıza girmesini isteyeceğim bir şey değildi, iyi dersler," arabadan inip hızla.okula giden kızın arkasından bakakalmıştı. Son cümlesi kalbinde tarif edilemez bir his bırakmıştı. Arabadan inip okula.girdi.

*

Bir saattir burada uzanmış tavanı seyrediyordum. İçimde yeşeren ümitsizlikle savaşıyordum. Başaramasam da inatçıydım, denemekten vazgeçmiyordum. Çekmeceden bir çikolata çıkarıp ambalajı açtım. Elimde ki karamelli çikolatayı sanki o buradaymış gibi düşünerek yedim. Olmadı. Bu sefer aldığım karamel tadı Ahsen'i hissetmeme yetmedi. Yerimden kalkıp üzerime okul gömleğini giydim. Pantolonuda giyinip banyoya ilerledim. Musluğu açıp suratıma soğuk su çarpıp dişlerimi fırçaladım. Odaya dönüp telefonumu, sigara paketimi ve zippomu alıp odayı terk ettim. Merdivenlerden inerken kapıdan giren annemle  ifadesiz suratıma geniş bir tebessüm taktım. "Günaydın oğlum," gözleri radarlarını takmış gözlerimi tararken yine ifadesizliğimle bakıştı. "Olmuyor böyle, sana bu bakışlar benden miras, sen benden iyi kullanıyorsun aşkım," sessizlikle karşılık verip yanından geçmeden evvel yanağını öpüp evden çıktım. Arabayı Leyla teyzenin evine sürmeye başladım. Gökhan'a ziyerete gideceğime söz vermiştim. Yirmi dakikanın ardından evin önünde durmuştum. İki katlı küçük bir müstakil evdi Leyla teyzenin evi. Ufak bir bahçesi de vardı. Evi ilk satın aldıklarında ileride doğacak çocukları için oyun parkı yaptırmıştı bahçesine. Ama bu bahçede çocuklarını oynarken izlemek nasip olmamıştı. Eve doğru ilerlerken Leyla teyze ve Gökhan'ın Eren'i kaydıraktan kaydırdıklarını gördüm. Gökhan kaydırağın ağzına oturmuş kardeşi kayarlen düşmesin diye bariyer kurmuştu. Leyla teyze kucağına aldığı Eren'i kaldırıp kaydırağın tepesine oturtup yavaşça bırakıyor Gökhan'a doğru kayan Eren kahkahalarla gülüyordu. Sabahtan beri ifadesiz olan bedenim, ruhum bu görüntüye kayıtsız kalamadı ve içten bir şekilde tebessüm ettim. Bir elimi ağzıma götürüp ıslık çalıp dikkatleri üzerime çektim. Gökhan beni fark edince yerinden kalkıp koşarak yanıma geldi. Kollarından tutup havaya kaldırdığımda ellerini yanağıma bastırıp güldü. "Fırat ağabey," gülümsemem genişlerken yere çöküp yere basmasını sağladım. "Nasılsın Gökhan," arkasına bakıp gülümseyerek bana döndü. "Çoook iyiyim," uzatarak kurduğu cümlesine gülerek cevap verdim. "Kız kardeşinde iyi mi peki," bu kez daha içtenbir tebessüm kondu yüzüne. "O benden daha iyi ağabey. İlk defa kaydırakta kaydı, salıncakta sallandı nasıl iyi olmasın." kafamı aşağı yukarı salladım. "Doktor geldi mi peki," kafasını iki yana sallarken dilini şaklattı. "Biz doktora gittik," saçlarını karıştırıp ayağa kalktım. "Hoşgeldin Fırat," yılların yaşlandıramadığı Leyla teyze yirmi yaşında ki kadınlara taş çıkaracak kadar güzeldi. Başımı selam verircesine salladım. "Nasılsın Leyla teyze,"

KARAMELİN RÜYASI [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin