Bölüm 8 (GÖRÜŞÜR MÜYÜZ?)

77.4K 5.2K 1.2K
                                    

Buradan gitmeliydim. Bu kadarına katlanacak gücü bulamıyordum şuan. Onların yanından geçip giderken arkamdan Barış hızla kolumu tuttu. Diğerlerinden biraz uzakta durmuştuk. Barış gözlerimin içine baktı.

"Hangi aptal bir şey için böyle bir yol seçtin. Senin o olmadığını anladığımda çok geçti.Diğerlerine söyleyecek vakit bulamamıştım. Peki neden böyle bir şey yaptın?"

Barış acı çekiyordu. Barış beni diğerlerinden daha iyi tanıyordu. Onunlada ben onu birilerinden korurken karşılaşmıştık. Neden en güzel mutluluklarım kötü bir şeyle başlayıp kötü bir şeyle bitiyordu. Barış'ın Tuğberk'in benim olmadığımı çoktan fark eder diye düşünmüştüm ama Tuğberk benim bile tahmin etmediğim bir oyun çevirmişti. Barış'a dikkat etmesini söylemiştim.

"Sebeplerin vardı biliyorum böyle saçma bir şey yapmazdın.Ama bu yaptığın bu sefer olmadı..."

O konuştukça gözlerim doluyordu. Her şey güzel olacaktı belki de Tuğberk ölmeseydi. Sonra Tuğberk bir şekilde neden Altuğ gibi davrandığını İzel'e kabul ettirirdi. Beni kıskandığı söyleyip böyle şeyler yaptığını ve onu ne şekilde olursa olsun sevmesini istediğini açıklayabilirdi. Bilmiyorum. Bir şekilde her şey normale dönebilirdi bensiz.

Kolumu ondan kurtardım. En azından Barış diğerlerinden daha merhametli davranmıştı bana. Bunun için biraz olsun sevinmiştim.

"Özür dilerim..." kısık sesimi kendim bile zar zor işitmiştim. Hızlı adımlarla oradan ayrılırken bütün korumalarımda bana eşlik etmişti. Arabaya yaklaştığımda Ramazan kapımı açmış beni bekliyordu. Artık benim şoförlüğümü yapıyordu. Arka koltuğa geçtiğimde başımı koltuğa yaslayıp gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. Omuzlarım sarsılarak ağlarken Ramazan arabaya binmeden beni acımla yalnız bırakmıştı.

"Hani beraber eğlenecektik! Hani seninle bir sürü şey yapacaktık. Önemli değildi be kardeşim. Burada olsaydın da beni tekrar bu kendi hazırladığım karmaşanın içinde bırakmasaydın! Bana kızsaydın be! "

Hızla ön koltuğun başlığına sert bir yumruk atmıştım. İzel'i ve diğerlerini bana emanet etmemeliydin. Ben emanet edilecek en son kişiydim. Bana nasıl minnettar olduğunu yazabilirdin. Ben senin hayatını kurtarmaktan çok çıkmaza sokmuştum. Sakinleşmeye çalışırken o sırada Ramazan arabaya binip bana doğru baktı. Onunda gözlerinin içi kan çanağına dönmüştü.

"Dinlenmeliydin." O benden daha yorgun ve bitkin görünüyordu. Tuğberk'le çok iyi zamanlar geçirmişlerdi. İkisi durmadan birbirlerini alaya alıp beni güldürmeye çalışırlardı. Hastane odasında daha fazla yakınlaşmışlardı. Ramazan'ın annesi ben yurtdışındayken vefat etmişti ve Ramazan'ın bu yüzden işe daha sıkı sarıldığını duymuştum.Şimdi ben nereye gidersem benimle beraber geliyordu. Onuda kaybetmek istemiyordum. Bir kişiyi daha kaybetmek istemiyordum artık. Ramazan başını iki yana salladı.

"Nereye gidiyoruz?"

Bu soruyla bir anda kendimi boşlukta hissetmiştim. Sahip olduğum herkesi birer birer kaybediyordum. Dedem gitmişti, Tuğberk gitmişti... Aşağı yukarı bu soruyu on dakika düşünmüştüm. Nereye gideceğim? Sanırım artık korkacak bir şeyim kalmamıştı. Şuan tek destek bulacağım bir kişi vardı. Ne koşulda olursa olsun beni kabul edecek tek bir kişi vardı.

"....adresine" dediğimde Ramazan biraz şaşırmıştı. Gerçekten oraya gitmek isteyip istemediğimi anlamaya çalışıyordu. Yükümün hafiflemesini istemek suç değildi.Destek istiyordum. Sadece fazlaca desteğe ihtiyacım vardı.

&

Bahçe kapısından içeri girerken ellerim titriyordu. Gerçekten onun bana bu kadar iyi davranacağına emin miydim?

IŞIK SAÇMAK İÇİN YANMAK GEREK (2)Where stories live. Discover now