Küçük sıçan

18.3K 1K 75
                                    

Arthur  geldiği saatten beri klanındaki sorunlarla uğraşıyordu. Yanıtlanmayı bekleyen mektupları da tek tek okumaya ve cevap yazmaya çalışmak hayli yorucu olmuştu.
Daha sonra hastalar için revirdeki  ilaçların yenilenmesi ve doktor getirilmesi, ihtiyaç sahiplerine erzak dağıtımı işleriyle uğraşmış ve bir kaç kere babasını kontrole gitmişti.

Yorgunluk baş ağrısına dönüştüğünde Arthur artık bir ölüden farksız olduğunu düşündü. Uyumak için odasına gittiğinde kendini yatağa atmakla uyuyacağını düşünmüş ama saatlerdir lanet olası uyku Arthur'u ziyaret etmemişti. Masa başında gelen uykusu yatağına geldiğinde birden yok olmuştu. Bu gün daha berbat olabilir miydi acaba diye düşündü.
Yataktan doğruldu ve gözleri  şöminede yanan ateşte oyalandı.
Aklına Katherine'in saçlarını getirmişti bir anda ve Arthur o kızı sürekli düşünmekten bıkmıştı.

En sonun ise  dışarı çıkmak için yataktan doğruldu. Başı hala ağrıyordu. Koridordan geçip alt kata indiğinde herkesin yatmış olduğunu gördü. Saat henüz geç olmalıydı. Avluya çıkıp bekledi.  Bu mevsim iskoçya oldukça soğuktu fakat Arthur yarı çıplak bir halde bir süre dışarıda oylandı. Kaleye geri girmek için adımını atacağı sırada ahırlara giden yolda bir karartıyı fark etti. Normalde olsa dikkat etmezdi fakat karartı birilerinden saklanır gibi hareket ediyordu.Öyleki Arthur'un dikkatini çoktan o yöne çekmişti.

Adımlarını ahırlara yöneltirken hırsız olup olmadığını düşünüyordu.
Karartıyı ahıra girerken gördüğünde gözlerini kısarak takip etti.
Kapıya geldiğinde duyduğu sesle olduğu yere çakılmış gibi hareketsiz kaldı. Bu sesi tanıyordu. Sabahki anılar zihnine dolarken Istemsiz kasıldığını hissetti. Lanet olsun!

"Fia özledin mı beni kızım?" Attan bir kişneme geldiğinde kızın güldüğünü duydu. Bu o kadar hoş bir tınıydı ki Arthur ömrü boyu bu sesi dinleyebileceğini düşündü. Sonra da bir  kılıçla kendisini parçalamayı.

"Babam bana  ceza verdi.  Düşünebiliyor musun artık sana binemeyecegimi söyledi. "

Attan bir kişneme daha gelirken
"Babamın beni bu kadar kısıtlamasından nefret ediyorum. Üstelik bir hafta boyunca odamdan cıkamayacağımı da söyledi  ama..."

Arthur  dayanamayıp içeri girdiğinde "Ama sen gecenin bir vakti babanın söylediklerini umursamadan evden kaçtın" diyerek kızın yarım kalmış sözlerini tamamladı.

Katherine herkes uyurken evden kaçmayı başarmış ve kendi ölüm fermanını çoktan yazmıştı. Babası öğrenirse bu sefer kesin ölecekti! Fakat Katherine saatlerce odasında kalmaktan nefret etmişti. Özgür ruhu bunu kaldıramazdı. Dedesi irlanda'ya bir arkadaşını ziyarete gitmeseydi eğer ondan yardım isteyebilirdi fakat Katherine hiç bir zaman şansa sahip olmamıştı ve büyükannesinden de asla yardım isteyemeyeceğinden-ki kesinlikle yardım etmezdi- kaçmak en doğru karar gibi gelmişti. Fia 'ya binemiyorsa bile en azından onu görmeye gidebilirdi değil mi?

Kimsenin ortalıkta olmadığını fark ederek kendini ahırlara atmayı başarmış olmanın sevinciyle atı Fia'ya sarılıp dert yandı fakat arkasından gelen adamın yarım kalan sözlerini tamamlamasıyla korku bütün vücudunu bir anda esir aldı. 

Hızla arkasını döndüğünde görmeyi beklediği  yüz kesinlikle sabah gölde gördüğü adam değildi. Gerçi beklediği kimse de yoktu. Gözleri istemsiz daha çok  büyürken  ağzı  çoktan açık kalmıştı.

"Se-senin... " kekelemeye başladığında bunun neden olduğunu anlayamayacak kadar afallamıştı. Yoksa bu heyecanından kaynaklanan bir durum muydu ? Ama heyecanlanmaması gerekirdi. Sabahki olanlardan sonra düşünmek istemediği fakat sürekli kendini düşünürken bulduğu adam karşısındaydı. Üstelik  iskoçya'nın lanet soğuğunda yarı çıplak vaziyetteydi!  Kahretsin bunda heyacanlanacak bir şey yoktu. Olmamalıydı. Kalbi canhıraş atarken sonunda şaşkınlığından kurtulup  sadece yüzüne odaklanarak- ki bu çok zordu. Adamın vücudunda  dağlık Highland arazilerinden daha çok girinti  çıkıntı vardı!

Düşlerimin Kızıl Saçlı Kızı(Tamamlandı)Where stories live. Discover now