Zehir

20.3K 1K 46
                                    

Arthur merdivenlerden hızla çıkarken çalışanların saygıyla eģildiğini göremeyecek ve bazı genç hizmetçilerin onu görünce iç çekip kıkırdamalarını duyamayacak kadar dalgındı.

Babasının odasının dev kapısı önüne geldiğinde derin bir nefes alıp kapıyı  iki yana ittirerek  içeri girdi. ilaç kokusu burnuna dolarken yüzüne çarpan sıcaklıkla vücudunun titremesine engel olamadı. Büyük adımlarla babasının yatağına doğru yürüyordu. Yatağa yaklaştıkça göğsünün ağırlığı tonlarca artmış gibi hissetti.
Gözleri babasının yeşile kaçan yüzü , kapalı gözleri ve büyük yatakta artık küçücük duran bedeniyle buluştuğunda içindeki ağırlığın artık kendisini boğduğunu fark ediyordu.
Neden sonra babasının yanındaki ilaçlarla uğraşan doktoru fark edip baş hareketi ile odadan çıkardı.

Lord Hector McQueen yetmiş  yıllık yaşamı ve elli  yıllık liderliği boyunca hiç bu hale gelmiş miydi? Yaşından daha fazla savaşa katılmış ve korkusuzluğu ile nam salmış, adının geçtiği yerlerde herkes koltuğunda kendine çeki düzen vermiş ve krala bile baş kaldırmış, adaleti ile klanını en iyi şekilde yönetmiş bir liderdi.
Dışarıdaki halkın yüzünde gördüğü hüzün şüphesiz ki babasının iyi ve adaletli liderliği sayesindeydi. Hepsi liderleri için endişeliydi. Arthur bunu kaleye geldiği ilk an fark etmişti.

Yavaş hareketlerle babasının yanına geldi. Zayıflamış ve elmacık kemikleri elle tutulur hale gelmişti. Göğsünden hafif bir hırıltı geliyor ve nefes aldığının tek kanıtı gibi odadaki sessizliği bölüyordu.
Arthur babasının nasıl bu hale gelebilmiş olduğuna hala inanamıyordu. Henüz dört ay bile olmamıştı onu göreli ve sapasağlam olduğuna emindi. Bir insan bu kadar kısa sürede bu hale nasıl gelebilirdi?

Ellerini babasının artık bir deri bir kemik haline gelmiş elinin üzerine yerleştirdi.
Hector McQueen iyi bir lider olduğu kadar iyi bir koca ve iyi bir babaydı. Şüphesiz herkes bunu kabul edebilirdi. Ailesiyle hep ilgili olmuş çocuklarından baba sevgisini esirgememişti. Özellikle Arthur'dan. Onunla bu yaşına kadar ilgilenmişti. Arthur kılıç kullanmayı ilk babasından öğrenmişti bununla birlikte babasıyla bir çok ilki vardı. Ilk ata bindiğinde ilk ok kullandığında ve ilk ava çıktığında babası hep yanındaydı. Gölgesi bile ailesini korumaya yetecek bir adamdı Hector McQueen.
Şimdi yatakta hareketsiz yatanın babası olduğuna bir türlü inanmak istemiyordu Arthur.
Kardeşinden hastalandığıyla ilgili mektubu aldığında durumun bu kadar vahim olabileceģi aklının ucundan bile geçmiyordu. Eski haliyle şimdiki halini kıyaslamadan edemiyordu Arthur. Çok değil daha dört ay önce gördüğü babası ile şu anda yatakta yatan adam arasında büyük fark vardı. Bu Arthur'un canını daha çok acıtıyordu.

"Baba!" Arthur babasına doğru kollarını açarak koştuğunda Lord Hector yüzünde kocaman bir gülümseme ile oğlunu kollarına aldı. Kralın ordular komutanıydı ve sık sık savaşlara gidiyor bu da ailesine olan özlemini arttırıyordu.

Evde büyük bir karmaşa hakimdi. Leydi Annie-Macrae kocasını ve kollarındaki oğlunu gördüğünde bu hasret kaldığı manzaraya içten içe sevinse de yalandan kaşlarını çattı.

"Arthur! Tanrım ,seni yaramaz yine mutfağı birbirine katmıssın. Ayrıca aşçı Mary'nin saçlarına hamur yapıştırmak da ne demek oluyor. "

"Ama anne o da sürekli ayak altında dolaşan kız çocuğu gibi olduğumu söylüyor. " kollarını birbirine dolamış annesi gibi çatık kaşlarıyla bakıyordu.
Lord Hector bu görüntüye daha fazla dayanamayıp kahkaha attığında Leydi Annie-Macrae de gülümsemesini saklayamadı ve yürüyüp kocasına sarıldı.

"Ben küçük bir kız çocuğu değilim. Büyüyünce babam gibi kocaman güçlü bir adam olup Mary'yi de kaleden göndericem. "

"Çok ayıp Arthur . Mary sadece mutfakta dolaşmaman için sana şaka yapmış. Hem haklı  da . Erkekler mutfağa girmez. Erkekler savaşa gider ,halkını korur. Erkekler ava gider halkını doyurur. Anlıyor musun evlat. "

Düşlerimin Kızıl Saçlı Kızı(Tamamlandı)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora