0.2

141 20 5
                                    

"Hayır, hayır! Hiçbirşey yapmadı ve ona öyle bakmayı kes bilirsin o uzun ve fazla gelişmiş, bakışlarını görürse iyi olmaz."

Bu sözlerim üzerine kaşları sinirle çatılmıştı. Tam konuşmaya başlayacaktı ki lafını ağzına tıkıp "Herneyse boşver ve sadece beni dinle." Dedim.

-Flashback-
"Tanrım! Neden bu vakitte beni buraya çağırdın ki!"

Saat tam olarak sabaha karşı üç buçuktu ve ben zekasınıda boyuna kaptırmış enayi'nin evindeydim! Üstelik tek başıma!

Ben içsel tartışmalarıma kulak kabartırken aniden "Ölmek üzere olan biri'nin son dileğini yerine getirir misin Tao?" Dedi.

Şuan dediği şey saçmalıkta yeni bir çığır açacak cinstendi cevap vermeden sadece gözlerimi devirerek kapıya taraf yönelmiştim ki kolumdan tutarak yüzüne bakmamı sağlayıp emir verircesine "soruma cevap ver" diye çemkirdi.

Sesi'nin yüksekliği, bu kadar yakın olmamız, saat'in geç olması, evde bizden başka kimse'nin olmaması ve bu saçma soruları sorduğundan akıl sağlığı'nın yerinde olmaması gibi etkenler yüzünden yavaşça korku sarmaya başlıyordu bedenimi.

Korkumu gizlemeye çalışarak boş gözlerle ona bakmayı sürdürüyordum fakat bu iş iyice sıkıcı hal almaya başlamıştı şu pembe dizilerde ki saçma ve on saatlik bakışmalar ve birazdan arka fondan müzik verilecek gibiydi. Bu saçmalıktan kurtulmak için sorgulayı bir ses tonuyla "sanırım.. yani evet." Dedim.

Dediğim şeyle yüzü anlamsız bir hale büründü ve gayet normal bir ses tonuyla" o zaman benimle çıkıyorsun" dedi.

Ağzından dökülen sözleri ilk başta anlayamasamda sonradan kelimeleri tek tek düşünce istemsiz bir şekilde "ne!" Diye bağırıverdim.

"Buda nerden çıkıyor? Ben öyle birşey yaptığımızı sanmıyorum yani çıktığımızı."

"Ben sana ölmek üzere olan biri'nin dileğini yerine getir misin dedim ve sende evet dedin."

Hâlâ neler döndüğünü kavrayamadığım için sadece "eee" demekle yetindim.

Anlamadığımı fark ettiğinde eliyle masa'nın üzerindeki boş ilaç kutusunu işaret ettiğinde çok büyük bir süpriz olacak ki ben yine ne olduğunu anlamamıştım.

Tekrar anlamadığımı görünce derince soluyarak sessiz sinema oynamayı bir kenara bırakıp konuşmaya tekrar başladı.

"Diyorum ki ben 'ölecek biriyim' ve sende 'bu ölecek kişi'nin son dileğini yerine getirecek insansın."

"Bir dakika ne? O ilaçları sen mi içtin?"

"Einstein felan mısın nasıl anladın böyle hemen? Aman Tanrım, ya da bir müneccimsin? Bu ne leb demeden leblebiyi anlama kapasitesi böyle!"

"Komik miydi? Yalnızca bu kadar aptal olabileceğini düşünmemiştim ben. Neden ölmek isteyesin...."

Sözümü bitiremeden yere yığıldığını gördüğümde çığlığı basarak yanına koştum gözleri kapalıydı başını yavaşça dizlerimi yatırdığımda ne yapacağımı bilmiyorudum daha önce böyle birşeyle karşılaşmamıştım.

Yüzüne yavaşça tokat atıp uyandırmaya çalışıyordum gözlerini açıp benimkilerle buluşturduğunda içimden birşeyler etkileşime geçtiğini hissetim, sanırım vicdanımdı bu. Ona ilk defa üzüldüğümü hissediyordum.

Gözlerime hâlâ bakarken "benimle çık" deyiverdi tekrardan. Kesinlikle zekasını boyuna kaptırmıştı bundan artık fazlasıyla emin oldum. Tanrım dediği şeylere bir bakın!

"Aptal felan mısın? Ne çıkması ben ambulansı arıyorum" diyerek kot pantolonum'un cebinden telefonu çıkartmıştım ki bir hışımla telefonumu yere savurmuştu.

"Sen... telefonum.."

"Sana ambulansı ara dediğimi hatırlamıyorum sadece dediğimi yap ne olabilir ki? Pek fazla bir zamanımın kaldığını sanmıyorum zaten. Birşey kaybetmeyeceksin Zi tao."

Boş boş ona bakmayı sürdürürken tekrar vicdanım'ın etkileşime geçmesi'nin ürünü mü ne bilemeden ağzımdan evet kaçıverdi.

İlk önce yüzüme öyle boş boş bakarken birden gülmeye başlamıştı sanırım o ölümü'nün ikinci evresinde gülerek ölecek. Tanrım o delirdi!

"K-Kris neler oluyor yoksa delirerek mi öleceksin. Tanrım! Tanrım! ver şu telefonu ambulansı çağıracağım."

Dediklerimden sonra mümkünmüş gibi gülme desibelini daha da yüksekterek gülmesine devam ediyordu. İki dakikalık gülme krizi ardından suratıma tip tip bakmaya başladı bu sefer.

" Zi Tao gerçekten böyle birşey yapacağıma inandın mı sen? Ah bir kaç dakikam varmış ahahah ne birkaç dakikası daha yüzyıl felan daha yaşarım ben
Tek kaşını havaya kaldırıp yanıma doğru ilerleyip elini omzuma koyup genişçe sırıtıp. ah bu arada zekan için üzülme. dedi ve tekrar gülmeye başladı.

"Kandırdın mı beni?! Yalan mıydı hepsi? Gidiyorum ben. Seni zihinsiz aptal anne karnındayken sorun başlamış senin bu zihninde! Madem ölmüyorsun seninle çıkmıyorum da!"

Hızlı hızlı adımlarla kapı'nın yanına geldiğim kapıyı tam açacaktım ki o da peşimden gelip bir eliyle kapıyı tutup diğer eliyle beni kendine taraf çevirip yüzüme taraf eğilip bağırırcasına "Hiçbir yere gidemessin panda çocuk bundan sonra benim sevgilimsin yok ölmüyorsun diye sevgilim olmuyorsun, yok öyle, yok böyle felan Kesmez bana artık bana aidsin ve sevgilim olduğuna göre burada da kalabilirsin hadi içeriye"

"Geri zekalı ne kulağımın dibinde bağırıyorsun? Sağır mıyım ben? Sessli söyleyince kabul felan mı edeceğimi düşünüyorsun ?"

Ben hâlâ söylenirken ne olduğunu anlayamadan kolumdan tutup içeriye çekti beni.

#flashbackend#

"...Sonra zorla orada kalmak zorunda kaldım işte."
Luhan dehşete düşmüş bir şekilde suratıma bakmaya başlamıştı ilk üç dakika geçici olduğunu sansamda sonrasında hâlâ bakışları aynı olunca hafifçe onu silkelediğimde ağzından ilk çıkan cümle "lan sen ne halt yemeye oraya gidiyorsun zekasız?" Olmuştu.

Tepkiler'in kralı Lu gene verdi dünya'nın en güzel tepkisini!

"Ya Lu ben bilirsin fazla vicdan sahibiyim" sesime hafiften bir aegyo katmaya çalışarak onu yumuşatma çabalarım suyun dibini boyluyordu. Bir insan ne kadar aksi olabilire cevap olarak doğmuş sanki. Ama bunun cevabını bilmesem de güzel olabilirdi sanki.

"Ya tabi vicdanmış aptal şey!"

Bu çocuğun ağzından güzel laf duyabilmek kuzey kore'nin başkanı'nın, güney kore başkanına aşk şiiri okuması gibi birşeye dönüşmüştü sanki.

Tam ağzımı açıp tekrar şirinlikler yapacakken tarih öğretmeni bay Stefan içeri giriverdi.

Öhöm öhöm pek sevgili ilhamlar nerelere gitti acaba bilmiyorum ama çabucak bana dönsünler sevgiler saygılar.
Neyse güzel olmadı ama işte neyse ay sldjjsks

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 04, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

You And IWhere stories live. Discover now