7. Bölüm: İstanbul Meselesi

142 15 68
                                    

Çınar sabah erkenden uyanıp duş aldı. Üzerini giyindikten sonra aynadaki yansımasına bakıp "hayatı ıskalamak yok" dedi ve Selim'i uyandırmak üzere salona gitti. Selim de uyanınca önce duşa girdi sonra hazırlandı ve iki arkadaş Portakal Cafe'ye doğru yola çıktılar. Cafe'de Bekir Abi ve Salih'le güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra arabalarını alıp üniversiteye doğru yola çıktılar.

*****

Ayşe Hanım Sibel'in odasına girdiğinde kızının odasında olmadığını gördü. Ayşe Hanım Sibel'in odasından çıkıp Selin'in odasına girdiğinde iki kız kardeşi birbirlerine sarılmış uyurlarken buldu. Gülümseyerek uyuyan kızlarının yanına geldi, ikisini de alınlarından öperek uyandırdı. Odanın perdelerini açarken "hadi bakalım kızçelerim babanız gevrek ve boyoz almaya gitti. O gelene kadar giyinip hazırlanıp kahvaltıya inmiş olun" dedi ve odadan çıkıp mutfağa gitti. Sibel kendi odasına giderken Selin çoktan hazırlanmaya başlamıştı bile. Metin Bey'de bu sırada elinde sıcacık gevrek ve boyozlarla eve dönmüş kahvaltı masasında günlük gazetelerini okumaya başlamıştı. İki kız kardeşte on dakika sonra kahvaltı masasındaki yerlerini aldılar ve ailecek bir yandan sohbet edip bir yandan da kahvaltılarını yapmaya başladılar. Neşeyle geçen kahvaltının ardından iki kız kardeş evden çıktılar, balkondan bakan anne ve babalarına el sallayıp arabaya bindiler ve Selin'in çalıştığı bankaya doğru yola çıktılar. Selin daha fazla dayanamayarak "abla Burak Abiyle ilgili bir şey düşündün mü?" diye sordu.

Sibel gülerek "daha fazla dayanamayacağını biliyordum" dedi.

"Ablaaaaa! Laf karıştırma araya Burak Abiyle konuşmayı düşünüyor musun, düşünmüyor musun?"

Sibel arabasını bankanın önüne yanaştırırken bir yandan da Selin'e yanıt veriyordu "eğer bir kez daha böyle bir olayla karşılaşırsam ya da Burak bu konuyu tekrar açarsa evet konuşacağım, ama aramızda böyle bir sohbet geçmezse bir şey söylemeyi düşünmüyorum."

Selin "umarım böyle bir olay tekrarlanmaz ve sende Burak Abiyle konuşmak durumunda kalmazsın. Hadi bakalım sana da bana da iyi işler olsun o zaman" diyerek ablasını öptü ve arabadan indi.

Sibel'de arabasını tekrar çalıştırıp Azra'yı almak üzere tekrar yola koyuldu. On dakika sonra Azra'yı da alıp okula doğru yola çıktı. Yolda Azra ile dün olanları konuşup dertleştiler.

Azra; "Bence de Burak Hoca biraz değişti gibi, acaba gerçekten konuşmayı düşünseniz mi?" diyerek Selin'e katıldığını belirtti. Sibel ise sadece omuzlarını silkerek "bakalım, bekleyip göreceğiz" dedi ve arabayı okulun önüne park edip bahçeye girdiler. Bahçede Çınar'ı göremeyen Sibel içinden 'herhalde daha gelmedi' diye geçirerek okul binasına girdi. Ali Bey'e okula geldiklerini haber veren kızlar eğitim salonuna çıkarak gerekli hazırlarını tamamladılar ve ilk sınıfı eğitime alarak seminere başladılar. Sibel yine çalışmaya başlayınca her şeyi unutmuş sadece işine konsantre olmuştu. Başarılı bir seminerin ardından Sibel eğitim salonunun camına doğru yürümüş bahçeye bakınıyordu ama Çınar yine yoktu.

Çınar ise Selim'le birlikte arka arkaya iki toplantıya katılmış, toplantı sonrası kendilerine birer bardak çay alıp odalarına gelmişlerdi.

"Çınar, festivale dört ay kaldı. Bölüm Başkanı'nı duydun çalışmaları hızlandırmamız gerekiyor. Bunun içinde birlikte iyi bir çalışma programı yapmamız lazım."

"Okullarında 23 Nisan ve 19 Mayıs gösterileri var. Buradaki çalışmaları akşamüstü başlatırsak, gündüz ilkokullara devam ederim, akşamüstü de buraya yetişebilirim."

"Aynen abi başka türlü yetiştiremeyiz çalışmaları da bir şey merak edebilir miyim yüksek müsaadelerinizle?"

"Edin bakalım Selim Bey müsaade ne demek?"

KELEBEĞİN ÖYKÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin