1. Bölüm

128 6 0
                                    


Yokuş aşağıya yuvarlanıyordu ruhum...

Bedenim iskeletten farksız bir uçurumun kenarında bir rüzgarı bekliyordu kendini bırakmaya...

İçim yanan bir alev topu misali kavruluyordu... Aklım ise çoktan almış başını gitmişti...

Ne bir dur diyenim ne bir görenim vardı. Kulağımda sağır edercesine yankılanan iç yangınım durmuyordu...

Dilim lal olmuş iç sesime engel olamıyorumdum. Beni yakan yangınımı durduramıyordum. Gözlerim kan kırmızısında kaybolmuş kaçıyordu. Ayaklarım da pes ediyordu. Yere çarpıyordu bedenim. Ellerim ise kendinden bir haber titriyordu...

Canımdan can gidiyor engel olamıyordum. Son bir gayretle çıkıyordu adı ağzımdan "ELİF"

Ellerim kanlı elleriyle buluştu. Seslenişlerim cevap alamadı. Gözleri gözlerime değmedi.

Ölüyordum yardım edenim yoktu!

Başını kucağıma aldım, sarıp sarmaladım öptüm...

"Uyan sevdiğim uyan aç o güzel gözlerini"

Kirpiğinden zar zor gördüğüm o güzel gözler, yüzünde oluşan acı tebessümle başı düştü ellerime...

İçimin yangını ses verdi

"ELİF!!!"

' Silah sesiyle aydınlanan gece acı çığlıkla karanlığa boğuldu.'

***

Kara bulutlar çökmüştü yine... Bu evden hiç eksik olmayan kara bulutlar.

"Her şey tamam vakit geldi."

dedi adam pencereden İstanbul'u izlerken

"Mutlu olacak mısın ?"

demişti canından çok sevdiği arkadaşı

Ben artık mutluluğu unuttum. İskeletten farkım yok benim.

"Seni tanıyamaz oldum."

Demişti çocukluğunu dahi bildiği adama. Karşısında ki bambaşka biriydi , gözleri bile farklı bakıyordu artık.

"O günden sonra ben öldüm karşında yepyeni biri duruyor. Bütün duygularını kapatmış nefretini ortaya koyan bir adam karşındaki "

"Bunu yapmak istediğine emin misin ?"

Kararlığının ciddiyetini göstermek ister gibi arkadaşına döndü

"Eminim artık bu işin geri dönüşü yok sen benimle misin onu söyle ?"

Kardeşim dediği adama baktı gözlerinde bir eski dostunu arar gibi ama o gözlerinde gördüğü tek şey intikamdı. Ne olursa olsun yalnız bırakmayacaktı bu karanlıkta onu

"Seni yarı yolda bırakmayacağımı biliyorsun." dedi

Adamın yüzünde oluşan minnettar gülümsemeyle

"O zaman yarın başlıyoruz..."

***

Güne yine alarmın iğrenç melodisiyle uyandım. Kendime işkence ediyordum ancak artık babamın evinden ayrıldığım için beni uyandıracak bir dadım yoktu. Babam her ne kadar ilk başlarda esip gürlese de evden taşınmam işine geldi. Artık o adam kim, nereye gidiyorsun gibi benzeri soruları soran kızından kurtulmuş oldu ama her hafta sonları yanında kalmam şartıyla kabul etmişti.

Babamın şaşalı hayatına karşın ben sıradanlıktan yana yanım ,sanırım bu annemden geçmişti, koskoca şirket varken gidip kendime şirin küçük bir cafe açmıştım. Yalnız kaldığım bu evde bile ben işe gittikten sonra babam tarafından görevlendirilen eve gelip yemeğimi yapan hizmetçim vardı. Ancak cafem benim kalemdi. Tek özgür hissettiğim yerdi benim için.

Renkli koltuklar ve sandalyelerle döşenmiş cafeden içeri girdim. Yağız her zaman ki gülümsemesiyle karşıladı. Yağız cafe de ki ustamın 18 yaşında ki oğluydu. Babasıyla birlikte yanımda çalışıyorlardı. Ailem sayılırlardı...

" Bugün bir doğum günü partisi var onun için bütün hazırlıkları tamamladım bir süslemesi kaldı."

"Harika o zaman başlayalım süslemeye" diyerek yağıza cevap verim. Belli bugün epey yorulacaktım...

Adam son model arabasından cafeyi gözetliyordu. Farkından olmadan direksiyonu sıkmaya başlamıştı. Yan koltukta oturan arkadaşı konuşmaya başladı.

"Çok gergin gözüküyorsun."

Adam gözlerini bir an olsun karşıdan ayırmaksızın

"Bugün büyük gün nasıl gergin olmayayım" dedi

Arkadaşı bir umut

"Vazgeçebilirsin."

Adam kendinden emin bir halde

"Hayır! Artık çok geç. Sevdiğimi elimden alanın sevdiğini alma vakti "

Avcı çoktan avının peşine düşmüştü. Bu yolda ya avlanacak ya da avlayacaktı.


Gece ve SisWhere stories live. Discover now