DB - 4

116 8 3
                                    

İstanbul'a geleli sadece iki hafta olmuştu. Bu iki hafta içinde tercih sonuçları açıklanmıştı -ki istediğim okul olmuştu- ve abimler yan villaya taşınmıştı.

Onlar taşındıklarından beri bir pot kırmamak için resmen savaş veriyordum. Aslında şimdiye kadar hiç açık vermemiştik ama bu vermeyeceğimiz anlamına gelmiyordu. Aslında Bekir'e Bekir demeye de alışmıştım lakin abimlerin yanında gerilmeden de yapamıyordum. Bekir yanımda olduğu zamanlarda gerilmeyeyim diye elimi tutarak bana destek olmaya çalışsa da elimi tuttuğu için daha çok geriliyordum. Bunun farkında değildi ve ben söylemedikçe de farkında olacağını sanmıyordum. Bu durumu ona açıklayabileceğimden pek emin olmadığımdan da susuyordum. Bu duruma alışmaya çalışmaktan başka elimden bir şey gelmiyordu. Hâlâ bir ilerleme kaydedememiş olsam da inancım tamdı alışacağıma dair. Zaten yakında okul başlayacağı için Dicle ve Fırat'la fazla vakit geçirmem gerekmeyecekti.

Bir de Enes mevzusu var ki ben daha yeni yeni Bekir demeye alışırken Enes demek daha tuhaf geliyordu bana. Ben onu abi ekiyle de olsa hep Bekir olarak görmüştüm ve Enes kimliğinin altından nasıl biri çıkacaktı bilmiyordum. İçimden bir ses Enes kimliğini hiç sevmeyeceğimi söylese de buna alışmalıydım. Artık hayatım buydu, buradaydı; kendi isteğim dışında olaylar nedeniyle olsa da.

Benim dışımdaki herkesin hayatı istekleri doğrultusunda gerçekleşiyor gibiydi. Dicle, Fırat'ın okuduğu okulda işletmeyi tutturmuştu ve üniversiteyi Fırat'la birlikte okuma hayali gerçekleşmişti. Dicle'yle birlikte Fırat'ınki de... Her ne kadar zorunluluktan dolayı biraz erken olsa da evlenmişlerdide. Mutluydular. Hayallerinde olduğu gibi İstanbul'da yaşıyorlardı.

Peki ya benim hayallerim? Benim hayallerimin neredeyse hepsi mimar olmakla ilgiliydi. Bugün ise bunun için ilk adımı atmıştım. Üniversiteye tutturmuştum ve bugün bu yoldaki ikinci adımımı da atacaktım: Bekir'le birlikte kayıt yaptırmaya gidiyorduk.

"Ne düşünüyorsun, Diyar?"

Bekir'in sesi düşüncelerimden sıyrılmama neden olurken arabanın camına yasladığım kafamı kaldırıp cevapladım onu.

"Hayallerimi."

"Neymiş o hayaller?"

"Aslında sadece hayalimi diyebiliriz. Mimar olmak, biliyorsun."

"Biliyorum." dedi beni onaylarcasına. "Bu hayalin gerçekleştiğine göre sıradaki hayalin nedir?"

"Bu ve bunun üzerine kurulmuş hayallerimden başka hayalim yok. Mimar olmak, Yurt dışında yüksek lisans yapmak, şirketin başına geçmek ve kendi çizimlerimle dünya çapında işler yapmak... Hepsi. Ve ileri zamanlarda olacak hayallerimde bunun üzerine olacak sanırsam."

Sustu bir süre. Bende ona eşlik ettim aynı süreler içerisinde.Ta ki tekrar konuşuncaya kadar...

"Dört yaşında bana yaptırdığın listeyi hatırlıyor musun?"

"Ne listesi?" Sorusuna soruyla cevap vermiştim.

"Hayallerini yazdırmıştın bana."

"Gerçekten mi? Hiç hatırlamıyorum. Ne hayallerim varmış benim? Belki o listeyi de gerçekleştiririm." dedim gülümseyerek.

"İlk madde hatırladığım kadarıyla büyümekti. O yaştaki her çocuk gibi..."

"Yeterince büyümüşmüyümdür. Bence yeterli gibi geldi bana. Sence?"

"Büyümüşsün." dedi ama bir tuhaflık vardı Bekir'de. Buruk bir ifade geçmişti sanki gözlerinden. Evet gülerek söylemişti ama gözleri farklı bir şeyler söylemek ister gibiydi.

DiyarBakır (AŞK SAVAŞLARI SERİSİ-1)Where stories live. Discover now