DiyarBakır "Giriş"

364 13 2
                                    

"Siz Mehmet kızı Diyar Alper hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan, iyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta Kemal oğlu Bekir Enes Tuzcuoğlu'nu kocalığa kabul ediyor musunuz?"

Nikah memurunun sorusu karşısında bir hafta önce olan olaylardan sıyrılıp gerçek dünyaya döndüm. Ben evleniyordum. Hem de kendimi bildim bileli kendisine abi dediğim biriyle. Benden en az 5 yaş büyük olduğuna emin olduğum biriyle. En az o da. Aramızda 10 yaş bile olabilir.

Herkes benim vereceğim cevabı beklediğini farkedince sanki çok istekliymiş gibi "Evet" dedim. Herkes alkışlarken nikah memuru aynı soruyu Bekir abiye sordu.

"Siz Kemal oğlu Bekir Enes Tuzcuoğlu hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan, iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta Mehmet kızı Diyar Alper'i karılığa kabul ediyor musunuz?"

"Evet"

Alkışlar tekrar başladığında bunun bir kabus olduğunu ve birazdan uyanacağımı düşünüyordum. Çünkü Bekir abi ve ben evlenemezdik. Bu çok saçmaydı. Biz birbirimize hiç öyle bakmamıştık ki.

Nikah memuru "Bende sizleri karı koca ilan ediyorum. Eşlerinizi öpebilirsiniz." dediğinde Diclelerin de nikahlarının kıyıldıldığını anladım ve kendime geldim. Nikah memurunun uzattığı evlilik cüzdanını almak için ayağa kalktım ve cüzdanı alınca Bekir abiye döndüm. O benim gibi karşılamamıştı olayı. Gayet sakin görünüyordu. Dicle ve Fırat'a baktığımda ise gerçekten mutlu görünüyorlardı. İstedikleri olmuştu. Evlenmişlerdi ama bizi de yakmışlardı. Bekir abi ve ben kurunun yanında yanında yanan yaştık. Tekrar Bekir abiye döndüğümde dudağının sol tarafı yukarı kıvrılarak yapacak bir şey yok der gibi baktı. Bende ona neredeyse ağlayacak durumda olmama rağmen gülümsemeye çalıştım. Duvağımı yavaşca kaldırıp gözlerime baktı. Yine aynı ifade vardı yüzünde. Çaresizlik. Böyle olması gerekiyordu. Elimizden bir şey gelmiyordu.

Duğağımı arkama doğru bırakırken kulağıma "Biraz sabret ve sakin olmaya çalış. Az kaldı, seni bu işkenceden kurtaracağım" dedi.

Nasıl kurtaracaktı ki? Sonuçta istemeyerekte olsa evlenmiştik. Evlendik biz, neden kurtaracak? Neden?

Davullar zurnalar çalıp herkes halay çekmeye başlamıştı ve ben pöh deseler ağlayacak durumdaydım.

Hayallerim vardı benim. Ben daha üniversiteye gidecektim. İstanbul'da okuyacaktım üniversteyi. Babam da izin vermişti. İkna etmiştim onu. Mimar olacaktım. İstanbul'daki işlerin başına geçecektim. Eğer Fırat da bu sene Dicle İstanbul'u tutturursa onunla birlikte dondurduğu okuluna başlayacaktı. İnşaat mühendisi olup İstanbul'da benimle olacaktı. Beraber yönetecektik işleri ama o her şeyi berbat etti. Dicle yüzünden hayatımla oynadı.

Bekleyemedi 4 sene daha. Ne vardı kızı kaçıracak? İstedin de vermeyiz mi dediler? Kızı başkasına mı vereceklerdi? Aptal! Benim abim aptal. Beyinsiz. Bencil. Beni hiç düşünmedi. Biliyordu böyle olacağını. Biliyordu ve beni bile bile yaktı.

Ya babam, annem? Nasıl izin verdiler böyle bir şeye? Tamam dedemler istediler. Onların inadını herkes bilir. Ama hiç itiraz etme gereği duymadılar. Tehditlerine boyun eğdiler hemen. İtiraz etseler belki inadını kırardık. Benim itiraz etmeme bile izin vermediler. Dedem bana kıyamazdı ki. Konuşabilseydim ikna edebilirdim onu.

Elimdeki ıslaklıkları hissettiğimde ağladığımı anladım.Gözlerimi silip sağımda oturan Bekir abiye döndüğümde bana bakıyordu. Bana acıyordu. Öyle bir bakıyordu ki ben bile kendime acıdım.

"Ağlama. Şimdi fark edecekler ve hiç iyi olmayacak. Sadece bir saat daha sabret sonra odada rahat rahat ağlarsın. Tamam."

Hala akmaya devam eden göz yaşlarımı silip sakin olmaya çalıştım. Sadece bir saat daha. Bir saat ve sonra yalnız kalacaktık.

İnanamıyorum yalnız kalacağız. Biz. Yalnız. Bekir abiyle. Bir odada. Yeni evli çift olarak yalnız. Bu üniversite okuyamamamdan daha kötü. Berbat. Kabus. Allah'ım yardım et.

DiyarBakır (AŞK SAVAŞLARI SERİSİ-1)Where stories live. Discover now