DB - 3

139 9 0
                                    

Sonunda haftasonu gelmiş ve İstanbul'a gidiyorduk. Çok güzel bir hafta geçirmiştik. Neredeyse bütün Diyarbakır'ı dolaşmış, gezmediğimiz çarşı, pazar, han kalmamıştı. Buna mecburduk. Evde ne kadar az kalırsak o kadar az pot kırardık. Sabah erkenden çıkıp gece geç saatlerde eve geliyorduk. Kimse de bir şey demiyordu. Tabi bu biraz tuhaftı -daha doğrusu benim için- çünkü genelde evde olur, ders çalışıp kitap okurdum. Gece dışarıda olmak şöyle dursun akşam olmadan evde olurdum. Ama bu iki hafta da çok şey değişmişti. Çok şey...

Sabah büyük bir mutlukukla kalktım. Bekir çoktan uyanmış yastığı ve çarşafı toplamıştı ama yoktu. Büyük bir ihtimalle valizlerimizi yerleştiriyordu.

Elimi yüzümü yıkamak için banyoya gitiğimde odaya birinin girdiğini duydum. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kapıya yönelip "Sen mi geldin Bekir a..." diyordum ki gelenin Sultan olduğunu görüp sustum.

"Günaydın gelin ağam."

"Günaydın Sultan da Diyar'dan gelin ağalığa neden geçiş yaptım ben anlamadım." dedim sorarcasına.

"Sen Bekir ağamla evlenince ben..."

"Evlenmiş olabilirim ama hâlâ benim arkadaşım Sultan'sın."

"Ama Bekir..."

"Bekir mı söyledi bunu?"

"Yok o söylemedi. Zaten ona da ağa dememden hoşlanmıyor. Ama yine de sen Bekir ağamla evlisin."

"Tamam tamam. Boşver şimdi sen Bekir'ı sen bana Diyar demeye devam et' olur mu?" dediğimde kafa salladı. "Eee söyle bakalım niye geldin?"

"Bekir ağam kahvaltıdan sonra yola çıkacağınızı söyledi. Seni uyandırmaya gelmiştim." dediğinde kafasını yere eğmişti. Hemen ardından hıçkırık sesi duymamla yanına gittim.

"Neden ağlıyorsun Sultan?"

"Yok bir şey. Sadece gözüme toz kaçtı."

"Yapma Sultan. Bu çok kötü bir bahane." deyip ona sarıldım. Ona sarıldığımda daha çok ağlamaya başladı. Benim de gözümden bir damla yaş aşağıya süzülmüştü çoktan. Bir süre daha ona sarıldıktan sonra ayrıldım.

"Bekir şimdi gelir. Nerede kaldınız diye. Bizi böyle görmesin. Kurtulamayız dilinden." diyerek gözlerimi sildim. Söylediklerime gülümseyerek o da sildi gözlerini.

"Seni özleyeceğim Diyar. Senin sayende üniversite okuyacağım bu sene." dedi hâlâ ağlamaklı olan sesiyle.

"Sadece benim değil. Dicle'nin de yardımı oldu."

"Orası öyle. İkinizden de Allah razı olsun. Babam sizin sayenizde ikna oldu."

"Yapma Sultan böyle. Gidemeyeceğim senin yüzünden."

"Gitme zaten." deyip tektrar boynuma sarıldı.

Buradan gitmek gerçekten zor olacak gibiydi. Annemler bir yandan, Ayşe teyzeler bir yandan. Sultan, Elif... Of of.

"Napıyorsunuz hâlâ?" diyerek Bekir içeriye girdiğinde Sultan benden ayrılarak kafası önde dışarıya çıktı. "Hazır mısın Diyar?"

"Hazırım da..."

"Da..." diyerek beni devam etmem için onayladı.

"Burdan gitmek zor olacak." diyerek devam ettim. "Sen nasıl dayandın üç yıl gelmeden?"

"Ben buraya gelmedim ama annem sık sık geldi. Tabi babamlar da. İnsanın sevdikleri yanındaysa nerede olduğu önemli değildir."

"Desene benim için zor olacak. Tüm sevdiklerim burada." diyerek yüzümü astım.

DiyarBakır (AŞK SAVAŞLARI SERİSİ-1)Where stories live. Discover now