Bölüm 2/9 - Vuslat Ateşi

Start from the beginning
                                    

'Kendimi nasıl durdururum bilmem ama denerim' diyerek Göktuğ arabadan indiğinde daha önce sadece bir defa geldiği depodan içeriye adımını atmıştı. Vuslat dibindeki oğluyla gözlerini ileriye dikmiş en ufak mimik bile göstermeden yürüyordu. İçindeki harlanmış yangını kimse bilemezdi elbet ama dışarı hiç yansıtmadığı belliydi. Vuslat Kasırga'ydı o. Ne olursa olsun sabır çekip yeri geldiğinde kollarını sıvayarak işe girmiş bir adamdı. Onca insana en küçük haksızlığı büyük azaplarla ödetmişken şimdi oğlunun acısını yaşatan bir adama basit şeyler yapmayacaktı. Göktuğ'un işi bittikten sonra da elini kaldırıp bir fiske bile vurmayacaktı adama ama daha kötü olanı aklına kazımıştı.

Sonunda geldikleri kapı ile Vuslat iki kez vurduğunda o gıcırtılı ses duyulmuş ve adamların Vuslat'ı görmesi ile anında duruşları düzelmişti. Baba oğul içeri girdiklerinde Göktuğ Vuslat'a bakarak gözlerinden geçen onayı görüp ortadaki mermer masaya ilerledi. Ufak tefek ama işe yarayacak aletlerde elini gezdirdiğinde derin bir nefes alarak sadece bıçağı almış ardından yavaşca adama yönelmişti. Baygın bakıyordu ama yüzündeki halden belliydi ki sağlam hırpalamıştı daha önce gelenler. Elini cebine atarak mimiksiz bir yüzle çakmağı çıkardığında onu da bıçak olan eline almış ve adamın üzerindeki badiyi bıçağın ucu ile kesmişti. Vuslat kenarda oğlunun sakin halini izlerken az çok olacakları biliyordu aslında.

'Bir çok psikolojik savaş verdik. Babam, amcalarım, ablalarım, abi dediğim insanların hayatları üzerine o kadar yıkıntılar yaşadık ki bundan sonra hiç bir kuvvetin bizi yıkamayacağını düşünmüştüm. Taki Taner'e kadar. Sen eninde sonunda eşşek cennetine gideceksin ama ben oğlunu öldürmeye kalktığın adamdan, yani babamdan bir şey öğrendim. Öldüreceksem bile karşımdaki ite helal olsun demem gereken noktalar var ise bundan kaçınmamam gerektiğini. Taner içerde canı ile cebelleşirken ben babamın gözlerinde koskoca dağların yıkılışına şahit oldum. Ne gariptir ki o dağlar senin üzerine yıkıldı.' diyerek genç adam çakmağı yakıp bıçağı ısıtmaya başlamıştı.


'Bu yüzden helal olsun sana

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

'Bu yüzden helal olsun sana. Hiç kimsenin yıkamadığı o dağları kendi üzerine yıkman büyük başarı. Bu kinin nedenini bilmiyorum, aslına bakarsan bilmekte istemiyorum. Umurumda dahi değil. Benim tek umurumda olan şey sınav stresi ile bize sarması gereken kardeşimin şu an hastane odasında olması. Aslında çok sakinimdir biliyor musun? Hatta şu ailenin en sakini bile olabilirim. İçim yansa da susarım ama sen benim içimi değil tüm benliğimi yaktın. O yüzden de bu kez ben kısasa kısas yapacağım. Yakmanın karşılığında yakacağım' Göktuğ cümlesini bitirir bitirmez adamın göğsünün ortasına bıçağın ısıttığı yüzeyini basmıştı. Vuslat o büyük çığlığı izlerken bir yandan keyif alıyor bir yandan da acabaların içinde kayboluyordu ama Taner'in o anından sonra çocuklarının bütün bunları bilmesi gerektiğini de kendine öğretmişti.

'Her insanın kendi kadar şerefi olduğunu düşünmüşümdür hep. Psikolojik baskılardan da nefret ederim. Ama şuan inanılmaz haz veriyor. Sorarsan sana bunları anlatmamın asıl nedeni suratındaki o ifade. Bıçağı ısıttığım her saniye gözlerindeki korkunun büyümesi, hatta ilginç ama o gözlerini de oymak istiyorum. Ama yapmayacağım. Sana acıdığımdan değil, sadece ölümünü an be an izle diye. Ecel sana yaklaştıkca azrailini karşında gör diye o gözlerini yuvalarından çıkarmayacağım. Ha bu arada bir kez daha tebrik ederim ki benim gibi bir adamı sakinliğinden çıkaran bir kolpacı olmak zordur. Sen başardın.' Göktuğ bu kez çaprazlamasına bıçağın sıcak yüzünü basmış ve adamın inleyişini dinlemişti. Çığlıklarının desibeli düşerken bir anda elindeki bıçağı bir kenara fırlattı Göktuğ. Hiç düşünmeden adamın gırtlağını elleri arasına aldığında adamın yüzündeki renk değişimini görüyordu.

Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|Where stories live. Discover now