steal my soul» 8

Start from the beginning
                                    

"Ji Min'in bana piyano dersi vermesini daha çok isterdim fakat seni de sevdim sayılır."

Göz ucuyla bana baktıktan sonra gözlerini kapattı ve kafasını diğer tarafa çevirdi.

"Uyumak istiyorum, artık gider misin? "

Ae Mi'nin gereğinden fazla sinir bozucu ve ukala olduğunu kabul ediyordum ama onun kötü biri olmadığına da emindim.

"Yarın dersten kaçışın yok biliyorsun değil mi? O halde,görüşürüz."

Ae Mi'nin cevap vermemesiyle gözlerimi devirip askılıkta duran paltomu aldım ve odadan çıktım.
Erken çıktığım ve Ae Mi'nin zırvalarına daha fazla katlanmadığım için kesinlikle minnettardım.

Çelik kapıdan çıkıp geniş avluya doğru yürürken kapı önünde duran motosikletle kendime engel olamadan yutkundum.

En son, salonda yaşadığımız diyalogdan sonra onu bir daha görememiştim. Derse geldiğimden beri beni evden alan ya da bırakan Jung Kook'tu ve şuan onun yerine Park Ji Min'i görmek damarlarımda mayhoş bir hissin kaynamasına neden olmuştu.

Hafifçe boğazımı temizleyip bahçe kapısını araladım ve siyah motosiklete doğru yürüdüm.Bir yandan da göğsümde hissettiğim çarpıntıya bir anlam vermeye çalışıyordum.

"Jung Kook yok mu?"

Cansız sesim sonunda ona ulaştığında beyaz kaskı bana uzattı ve binmem için bekledi.

"Ne o, ben geldim diye üzgün müsün yoksa?"

Esintili hava yüzüme çarparken kafamı hafifçe sağa sola salladım ve verdiği kaskı kafama taktım. Bir dejavu yaşayıp belinden ürkekçe tutunduğumda motosikletin deparına bastı ve hızla sürmeye başladı.
Hafifçe atıştıran yağmur damlaları siyah deri ceketinden hafifçe süzülürken gözlerimi kapattım ve anın tadını çıkarmak istermişçesine bir kolumu yukarı kaldırdım.

Park Ji Min'le gözlerimiz küçük dikiz aynasında buluştuğunda bir tepki vermeyip kafasını tekrar yola çevirdi ve hiç beklemediğim bir şey yaptı.

Park Ji Min bir kolunu kaldırıp rüzgarı hissetmeye çalışırcasına bana eşlik ediyordu.

Ve ben hala içimdeki bu yabancı hisse anlam vermeye çalışıyordum.

*
*
*

"Neden burada indik?"

Kaskımı beceriksizce çıkarmaya çalışırken bir yanda da neden markete geldiğimizi merak ediyordum.Pekala bu tabiki olağan bir şeydi fakat Park Ji Min'in market alışverişi yapacak olması en az Park Ji Min'in siyah giymemesi kadar imkansız bir olaydı.

"Beni takip et."

Hafifçe göz ucuyla bana baktıktan sonra sürgülü kapıyı ittirdi ve geçmemi umursamadan kapıyı bıraktı.Neredeyse ağzıma çarpacak olan kapı kulpundan hızla tutundum ve gözlerimi devirdim.

Abur cubur reyonuna geldiğimizde Ji Min kenarda duran alışveriş sepetini elime sıkıştırdı ve ne gördüyse mavi sepete atmaya başladı.

"Bunların hepsini yiyecek misin?"

Hayret dolu bakışlarım sepetin içindeki çikolata paketlerine giderken Ji Min omuz silkip kasaya doğru ilerledi. Sıkıntılı bir nefes verip epey ağır olan sepeti boşaltıp banknottan geçmesini beklerken Ji Min, aldıklarını hızla poşete koydu.

Kasiyer kızın parıltılarla dolu bakışları Ji Min'in yüzünde dolanırken rahatsız bir şekilde öksürdüm.

Kasiyer kız, bu hareketime umarsızca omuz silkti ve nahoş sesiyle mırıldandı.

"120000 Won."

Ji Min bütün paketleri poşete doldurduğundan emin olduktan sonra kıza döndü ve gülümsedi.

"Parayı ödeyeceğimi mi düşünüyorsun?"

Şaşkınlıkla aralanan dudaklarım soğuk havayı içime çekmeme neden olurken elimde hissettiğim temasla irkildim.

Park Ji Min'in soğuk eli elimi sıkıca kavramış, hızla çıkışa doğru çekiştiriyordu.

"O bacak kaslarını çalıştır ve koş."

Park Ji Min'in kulağıma dolan sesiyle titrek bir nefes aldım ve hızımı artırdım.Neden böyle bir şeye kalkıştığımıza dair hiçbir fikrim yoktu fakat arkamızdan koşan güvenliğin bağırışlarından hiç de şakası olmadığı belliydi.

Sonunda önümüze çıkan motosiklet rahat bir nefes almama neden olurken Ji Min hızla anahtarı kilide soktu elindeki poşeti bana fırlatıp motosikleti çalıştırdı.

Güvenliğin öfkeli bağırmaları karşısında samimi bir kahkaha attığında, hipnoz olurcasına kahkahasına karşılık verdim.

Park Ji Min..Jung Kook'tan bile güzel gülüyordu.

Yağmur etkisini daha da artırırken kafasını bana çevirip bağırdı.

"Hoşuna gittiğini inkâr edemezsin, Yun."

Pekâlâ, dakikalar önce hala neden kalkıştığımızı anlamadığım bir şekilde hırsızlık yapmıştık fakat buna karşı bir pişmanlık hissetmiyordum.

Birbirine dolanmış ip yumağını aratmayan hisleri bir arada yaşamış ve hafif rüzgar eşliğinde salıncakta sallanan çocuğun özgürlüğünü hissetmiştim.

Fakat aslında hepimiz, salıncakta gökyüzüne dokunmak adına ellerimi serbest bıraktığımız kadar özgürdük.

"Bu..bu eğlenceliydi."

Ji Min kaygan yolda hızını biraz yavaşlatıp görebileceğim bir şekilde gülümsedi.

"Neden bunu yaptığımı merak ediyorsun değil mi?"

Yağmur damlaları kısa saç tutamlarımdan aşağı doğrusal bir yol izlerken kafamı hafifçe salladım.

Ji Min aniden fren yapıp motosikleti sahil kenarında durdurdu ve kafasını bana çevirdi.

"Sadece heyecan hissini tatmanı istedim."

Biraz duraksadıktan sonra elini nemli saçları arasından geçirdi ve belli belirsiz gülümsedi. Gözlerinde tehlikeli parıltılar yanıp sönmekteydi.

"Çünkü ben birini öldürürken bu kadar haz ve heyecan duyuyorum Choi Yun Hwa."

killer melody » ji min ✅Where stories live. Discover now