II

226 33 28
                                    


Arkadaşlar bölümde bir sıkıntı varmış fakat bunu bana kimse söylemedi bunun için öncelikle özür dilerim. Sıkıntıyı giderdim umarım beni affedersiniz :)


"Sen... öldüğünü sanıyordum."

"Selin !?"

Koşarak sarmaladı beni güçlü kollarıyla. Sarı uzun saçları yanaklarıma değiyordu. Uzun süredir ilk kez mutlu olduğumu hissettim. Mert ilaç gibi gelmişti. Tüm acım dinmişti. Mutluluktan gözlerim dolarken yavaşça sıvazladı sırtımı:

"Her şey yoluna girecek..."

*

*

*

"Nasıl kurtuldun ?" dedim sabırsızca.

"Sadece şanslıydım." dedi gözleri kaçırarak. Derin bir nefes aldı "Günlerce sizi aradım, ama hiçbir iz yoktu."

"Anladım." dedim mırıldanırcasına.

"Peki... diğerleri nerede ?"

Gözlerimi kaçırdım. Bana dikili mavi gözler beni sorguluyordu adeta.

"Eylül ile ayrı düştük. Nerede bilmiyorum..."

Devam etmemi beklercesine bana gözlerini dikmişti. Bir süre sonra:

"Peki... Umut?"

"Seni seviyorum..." silah sesi kulağımda bir kez daha çınladı...

Boğazımın düğümlendiğini hissettim. İçimde sanki bir el vardı ve durmadan kalbimi sıkıyordu. Göğsüm ağrımaya, dudağım titremeye başlamıştı. Dünya olması gerekenden hızlı dönüyordu. Başım dönmüştü. Gözlerim kararmaya başlamıştı. Neden ben yaşamıştım ki bunları?

Önümdeki Mert'in gözlerinin içine yönelttim bakışlarımı. Gözlerim dolmuştu. Görüşüm bulanıklaşmıştı. İçimi kaplayan hüzün yine gelmişti. Hiç gitmemişti ki zaten. Hep oradaydı. Hep orada kalacaktı.

"B-ben yaptım..."

*

*

*

"Sakin ol..." diye fısıldadı kulağıma. Yavaşça kucağına aldı beni. "Soğuk oldu hadi eve geçelim."

Yaklaşık 300 metre ilerideki eve girdik. Mert yavaşça yatırdı beni yatağa.

Yaklaşık yarım saat sonra uyandığımda gerçekten harika kokular geliyordu. Çizgi filmlerde olduğu gibi süzülerek kokuyu takip ettim. Mutfağa girdiğimde herkes masaya oturmuştu. Yavaşça Mert'in yanındaki yerimi aldım. Mert bana dönüp gülümseyince bende zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdim ona.

Sandiviçlerle dolu bir tabak önümüze koyulduğunda gerçekten ne yaptığımı hatırlamıyorum. Ama Mert'in dediğine göre yemeğe cidden gömülmüşüm. Ki bu suratımda oluşan ketçap lekelerini açıklıyor.

Yediklerimi sindirdikten sonra diğerleriyle tanışmıştım. Uzun saçlı olan adamın isminin Hakan olduğunu öğrendim.

Sandiviçleri hazırlayan adam kel ince ve uzundu. İsminin İshak olduğunu öğrensemde o güler yüzün arkasında başka şeyler var gibiydi. Düşüncelerimi kafamdan atıp Mert'in gösterdiği odama yöneldim. Odada İrem adında benden birkaç yaş büyük bir kız vardı. İyi birisine benziyordu. Siyah saçlı koyu renk gözlüydü. Esmerimsi bir teni vardı.Oldukça cana yakındı ama herkesin aksine o değişmemişti. İçinde hala bir umut vardı. Sürekli gülümsüyordu. "Daha ne kadar hayatta kalacak kim bilir?" diye düşünmeden edemedim.

Bunları kafamdan çıkarıp yatağa attım kendimi. Gözlerimi tavana dikip uyumamaya çalıştım. Uyumamam gerekiyordu çünkü uyursam yine görürdüm. Yine hissederdim...

"Seni seviyorum."

Silah sesinin kulağımda yankılanmasıyla aniden doğruldum. Ter içinde kalmıştım. Göğsüm sıkışıyordu. Nefes alamıyordum. Boğuluyordum. Çıkardığım seslerden olsa gerek İrem uyanmıştı direk yanıma koştu. Beni sarsmak ilk işi olsada yanıt veremiyordum. Kalbim acıyordu. Tüm vücudumdaki sıcaklığı, damarlarımda akan kanı hissediyordum.

İrem'in attığı tokatla kendime geldim. Gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.

"Ben iyiyim... iyiyim..."


KimsesizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin