BÖLÜM 5 | HAKİKATLER

Start from the beginning
                                    

Onları eve sokabilirdim. Hasta bir kadına serum yapmıştım, eve girdiklerinde görebilirlerdi. Adnan abiyi Can ile tanıştırabilirdim. Çetin abiyle konuşturabilirdim.

"Abi! Gel, bak eve girelim. Can ile tanış. Hasta annesine serum da yaptım, hem! Görmek zorundasın, ben kendimi sana kanıtlayacağım! Her şeyi bir bir en başından anlatacağım, abi!" Diyerek Adnan abinin kolundan çekiştirmeye başladım. Adnan abinin bana inanması için her şeyi yapmaya hazır bir hırsla doluydum.

Adnan abi, kolunu sert bir şekilde ellerimden kurtararak gömleğini silkeledi. Gözlerini bana çevirdiğinde, bir fırtına gibi öfke ve hayal kırıklığı arasında sıkıştığımı hissettim. Çaresizce adımlarımı eve doğru çevirirken, göz ucuyla Adnan abiye göz attığımda, beni takip ettiğini fark edip derin bir nefes aldım. Bu an, derin bir sessizlikle yüklüydü, beni gerilmiş bir yay misali germişti.

Evin içine girdikten sonra hızla merdivenleri tırmanarak Can ve annesinin bulunduğu odaya girdiğimde karşılaştığım manzara, içimi dondurdu. Olduğum yere mıhlanmış gördüğüm şeyi sindirmeye çalışıyordum.

Nereye gittiler? Burada bırakmıştım onları. Nereye gittiler!

Gözlerim, Adnan abiye döndüğümde, alaylı bir gülüşle suratıma baktığını fark ettim. "Abi, yemin ederim ki buradaydılar! Çetin abi götürdü beni buraya! Karttan harcama yaptım, eczaneye uğradım!" Diye boğazlarımı yırtarcasına bağırırken, aniden aklıma gelen bir detayla başımı iki yana salladım.

"Hayır... Hayır, Çetin abi aldı her şeyi. Bana para harcatmadı. O nerede? Beni buraya bırakıp almaya geleceğini söyledi, abi! Çetin abi nerede!" Gözyaşları içindeydim. İhanetle suçlanıyordum ve bunu kanıtlayamıyordum.

Hasta kadının nasıl olup da bu evden çıkabildiği sorusu, kafamda dönüp duruyordu. Bu karmaşanın içinde çaresizdim, yalnızdım. Ne oluyordu böyle?

"Efsun! Bana boş laf anlatma! Kanıtlarla gel, kanıtlarla!" Dedi Adnan Sönmez, sesi odanın etrafında yankılanırken. Derin bir iç çekişle devam etti, gözleri kararlı ve karar verici bir bakışla doluydu. "Şayet kendini kanıtlayacak bir şey bulamıyorsan bundan sonra..." Bu sözleri söylerken odanın havası da ağırlaşmıştı, gerilim içindeki sessizlik bile konuşmasını anlamaya yetiyordu.

Derken, derin bir iç çekerek devam etti, adeta ağırlığı omuzlarına binmiş gibi. "Bundan sonra bizim yanımızda yerin yok!" Son kez yüzüme bakarken, o anki duygularını anlamak zordu; bir kararın yankıları, acı bir vedanın öncüsü gibiydi.

Hiç beklemeden arkasını döndü ve merdivenlerden inmeye başladı. Her adımı, sanki beni geride bırakarak yeni bir yolculuğa adım atıyormuşçasına ağırdı. Arkasında bıraktığı sessizlik, bir enkaz gibi odada asılı kalmıştı. Adnan Sönmez. Büyük adamdı... Gözümde çok büyük bir adamdı. Şimdi ise bir hiç uğruna beni terk edecek kadar karşımda küçülmüş müydü? Bu kadar kolay mıydı her şey onun için? Bir hiçmişim gibi beni arkasında bırakabilir miydi? O an, odada kalan sessizlik de yaşananların ağırlığına şahit olmuştu.

Adnan Sönmez'in sözleri, üstüme düşen bir çığ gibi ağırdı, altında eziliyor ve düşüncelerim, adeta boğulmuş bir denizin dalgalarında kayboluyordu. Adım atacak dermanım yoktu, zihnim ise sisli bir orman içinde berraklık bulmaya çalışıyordu. Söylediği şeyler arasında kaybolmuş bir gezgin gibi hissediyordum. Anın karmaşıklığı içinde neyin gerçek neyin hayal olduğunu anlayamıyordum.

SAFİR | DÜZENLENİYORWhere stories live. Discover now