-4-

12.4K 1.1K 111
                                    

Hayatım gerçekten değişiyor. Cidden.

Hala inanamasam ve aniden hepsinin bir toz bulutu gibi dağılacağından her saniye korksam da mutluluktan içim içime sığmıyor.

Aykut eğer beni sevdiğini söylemeden önce mükemmelse ve ben ona bağımlıysam, şimdiki durumu izah edecek sözcük henüz yok. Onu görmek bir yana göreceğimi bilmek bile elimin ayağımın titremesine yetiyor. Sesini duymak, her şeye rağmen bana bir yuva sıcaklığını sunan göğsüne yaslanmak... Anlatabileceğim bir şey değil.

O kadar korkuyorum ki... Okula gelip bir gün her şeyi bitirmesinden... Ya da eve gelip... Ya da beni bırakırken veya tam kantinde bir kolayı paylaşıp gülüşürken... Aniden, "Bir dakika ya, benim seninle ne işim var?" diyerek çekip gitmesinden korkuyorum. Bazen rüyalarıma yansıyor. Aykut'un beni defalarca kez, gözyaşlarımı zerre umursamadan terk edişleriyle uyanıyorum sabaha. Korkuyla onu arıyorum. Sırf sesini duymak için. Ve her seferinde, sanki uyanma vaktiymiş yahut yaptığım rahatsızlık veren bir eylem değilmiş gibi şöyle diyor:

-Günaydın pamuk şekerim.

O zaman tüm korkularımın yatıştığını hissediyorum. Mutlu olmak istiyor ama en çok da Aykut'u mutlu etmek istiyorum. Keşke biraz olsun kendime güvenebilseydim. Onun bende gördüklerini görebilseydim. Ve belki birkaç insan da görebilseydi de benden nefret etmeseydi. Ya da hiç görmeseler de olur, keşke bizi rahat bıraksalardı.

Ama olmuyordu. O aşağılayan, nefret dolu bakışlar ve fısıldaşmalar bitmek tükenmek bilmiyordu. Okulun tek olayı bizdik sanki de herkesin diline sakız olmuştuk.

İnanamıyorum, Aykut Ayça'yla çıkıyormuş!

Oha, o ezikle ne işi olabilir ki?

İnanmıyorum, imkânsız!

Kesin uyduruyor çirkin.

Adım herkesin dilindeydi. Ayça Acar, okulun en çirkin kızı ve Aykut Baran'ın sevgilisi... İnsanlar durmak ve susmak nedir bilmiyordu.

Ama sabrediyordum. Aykut üzülmesin ve sinirlenmesin diye. Duyuyor muydu bunları benim gibi? Önemsiyor muydu bilmiyorum fakat ikimiz de bahsini etmiyorduk.

Kantinden aldıklarımızı atıştırarak çıkıyoruz sınıfa. Aniden ellerinde poşetlerle merdivenleri inen sınıf arkadaşlarımıza takılıyor gözüm:

-Aykut, beden dersini unuttuk!

Etrafına bakınırken bir kahkaha atıyor ve koşturarak sınıfa çıkıyoruz. Poşetlerimizi alırken bir yandan da elimi tutuyor.

-Okuldayız!, diye itiraz ediyorum fakat haylaz gülüşüyle omzunu silkiyor.

-Evet ama beden hocası aşağıda ve herkes derste. Bu demek oluyor ki pamuk şekerim, elini bırakmam için bir sebep yok.

Güçlü ellerini daha sıkı kavrayıp başımı sallıyorum, koşarak iniyoruz spor salonuna. Aslında onu bunaltmamak için itiraz ediyorum ama Aykut'un elini tutmak, güvenli bölgeye geçişi simgeliyor içimde ve hiç rahatsız olmuyorum insanlar ne derse desin. Yalnızca onun daha fazla alay konusu olmasından çekiniyorum belki de. Bilmiyorum.

Beni kızların soyunma odasının önünde bırakırken yanağıma hızlı bir öpücük konduruyor ve ben ağzımı açamadan ki itiraz edecektim, koşup erkeklerin odasına geçiyor. İç çekerek arkasından bakıp odanın kapısını açıyorum. İçeri girdiğimde bir kız bana omuz atıyor, bir diğeri boş bir kabine inadına girip perdeyi çekiyor ve sonunda odanın en köşesinde bir boşluğa oturmaktan başka çarem kalmıyor.

Üzerimden okul hırkamı ve gömleğimi çıkarıp katlıyorum.

-Çirkin olduğu yetmiyormuş gibi kötü de kokuyor. Boşuna demiyorum size, maymun bu kız maymun!

Pamuk ŞekerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin