21. BÖLÜM: İHANET

En başından başla
                                    

Bana öğretilen ahlak, doğruluk ve tutarlılık herkes tarafından örselenmişti. Kafamın içinde yanıp sönen bir alev var, annem kadar saf ve babam kadar gaddar olabilirim ama hiçbir zaman onlar kadar olmayacağım.

Demirkan'ın benden sakladığını buldum ve onu affedecek değildim çünkü bana tüm bunları açıklayabilirdi, ona bu fırsattı vermiştim. Anlattıklarında en önemli kısmı benden saklayarak bana ihanet etmişti ve içimde bir ses çok daha fazlası olduğunu söylüyordu.

Gözyaşlarımı akıttım, içimde ne varsa şimdi akıp gitsin istedim çünkü uyandığımda büyük bir hesaplaşma beni bekliyordu.

Yapayalnız bir göçebe gibi yatağımda ağlamaya devam ettim. Düş kırıklığı beni yiyip bitiriyordu ve ben buz kesmiş bir kalple uyanacağımı henüz bilmiyordum.

*

Kapımın tıklatılması ile gözlerimi araladım.

''Yağmur?'' Demirkan'ın sesi endişeliydi, kapımı ardı arkası kesilmez bir şekilde sertçe vuruyordu.

Gözlerimi araladım. Dosyaların üzerinde uyuya kalmıştım. Güneşin kızıl ışınları yüzümü okşuyordu, telefonuma uzanıp saatte baktığımda neredeyse akşam olmak üzere olduğunu anlamam aceleci olmama yetmişti.

''Geliyorum!''

''Bir şey mi oldu?''

''Hayır,'' diye seslendim. Çok şey oldu, Demirkan. Bundan sonraki saatlerde benden sakladıklarına rağmen gözümün içine bakarak yanımda nasıl kalacaksın merak ediyordum doğrusu. ''Uyuya kalmışım!''

''Kapın kilitli.''

''Rahatsız edilmek istemedim.''

Ses gelmedi. Elimde olmadan ona böyle davranıyordum. Başta kuruntu yapıyorum gibi gelmişti bana ama benim dünyam şüphelerin her birinin değerlendirmem gerekecek kadar gizem doluydu. Dosyaların her birini sırt çantama yerleştirdim, yatağımı topladım ve eşyalarımı da alarak odadan dışarı çıktım. Banyoya geçip duşumu aldım. Hava sıcaktı. Kot şortumu ve askılı bluzumu giyip ıslak saçlarımı havluya dolayıp ıslaklığını aldım ve saçlarımı açık bıraktım.

Salondaki masanın üzerinde tost ve portakal suyu vardı. Etrafıma bakındığımda onun hemen yanımda durmasıyla neredeyse irkildim.

''Tostun soğudu,'' dedi.

''Önemli değil.'' Gözlerinde kırgınlığı görmemle kendimi kötü hissettim ancak onun bana fırsatı varken anlatması gerekenler olduğunu ve benden gizlediğini bir kez daha düşündüğümde o kadar da kötü olmamıştım ancak bana iyi davranması ve şefkat göstermesi ona olan öfkemi azaltıyordu.

''Teşekkür ederim,'' dedim. ''Her şey için.'' Sesim bana bile soğuk gelmişti ki bunu o da fark etti.

''Etmene gerek yok, Yağmur.'' Ellerini cebine koydu. ''Bir saat sonra havaalanında olmamız gerekiyor. Acele etmelisin.''

''O zaman hemen çıkalım,'' dedim. ''Sen hazır mısın?''

Tek omzuna astığı çantasını başını hafif eğip gözleriyle gösterdi. ''Pekâlâ,'' dedim. ''Beş dakikaya hazırım. Taksi çağırabilirsin.''

Eşyalarımı aldım. Tostu ve meyve suyunu da kapıp dışarıya çıktım. Demirkan takside öne bindi, ben de hemen arkaya yerimi aldım.

Başını çevirdi ve elimdekileri gördüğünde gülümsedi. ''İstersen havaalanında da atıştırabilirsin,'' dedi yumuşak bir sesle.

ALABORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin