9. Bölüm •Sarılacak Yaralar

12.5K 999 205
                                    

Bir süre Eymen'e bakakaldım. Canlı hissetmiyordu ve bu yüzden korktuğu da belli oluyordu.

Gözlerinde korku ve kayıtsızlık duygusu gidip gidip geliyordu.

"Bu konuda yalnız değilsin Eymen. Canlı hissetmeyen bir tek sen değilsin." dedim. Eymen gözlerinde bir inanmazlık ifadesiyle bana baktı.

Yorgun olmamı umursamayıp Eymen'e

"Gel benimle." dedim. Eymen şaşırsa da nedenini bile sormadan odasının kapısını çekerek peşimden geldi. Yurttan çıkıp minik tarlalarında uğraşan çiftçilerin yanına gittik. Çiftçilerin bizi görmemesi için biraz geride durduk.

"O insanlara baksana Eymen. Hangisi canlı hissediyor sence?" dedim boş gözlerle yapmakta oldukları işe dikkatlerini vermiş insanlara bakarak. Eymen gözlerinde hafif şaşkınlıkla

"Ben- ben daha önce bunu fark etmemiştim." dedi.

"Biliyorum. Muhtemelen daha önce ZIKKIM'dan kimse bu durumu fark etmedi. Siz çok uzun zamandır buradasınız, fark etmemeniz normal." dedim.

"Buraya geleli iki yıl oldu." diye anlatmaya başladı Eymen

"Zombilerin ortaya çıktığı ilk gün okuldaydım. Benim okulum Kızılay'daydı. Okuldan çıkıp kaçmaya çalışanların hepsi teker teker zombiye dönüşüyordu. Bir anda her yerden çığlıklar yükselmeye başlamıştı. Her şey çok korkunçtu." dedi, gözlerinden yaşlar ardı ardına akıyordu. Ama Eymen bunun farkında değil gibiydi.

"Dışarı çıkmaya korktum. Olduğum yerde kalmaya korktum. Sonra neden bilmiyorum ama aklıma çatıya çıkmak geldi. Daha önce okulun çatısına çıkmamıştım ama şansıma en üst kata geldiğimde çatının kapısının açık olduğunu fark ettim. Dışarı çıkıp kapıyı arkamdan çektim. Başka birisi gelirse ona ne olacağını düşünememiştim bile. Sonra çatıda elinde tek kişilik bir sıra ile bekleyen Berk'i gördüm. Yanımızda hiçbir silah olmadığı için eline sıra alıp çatıya çıkmış." dedi buruk bir gülümsemeyle. Bir yandan da göz yaşları akmaya devam ediyordu.

"Ortalık bir nebze olsun sakinleşene kadar Berk'le bekledik. Benden üç sınıf üstteydi, o zamanlar sekizinci sınıftaydı. Ama bana kötü davranmak yerine beni korumuştu. Kendimi onun yanında az da olsa güvende hissetmiştim. Ortalık birazcık sakinleştiğinde, yani zombiler neredeyse bütün insanları zombiye çevirip geriye zombiye dönüştürülecek insan kalmayınca, okuldan çıktık. Okulun içinde yalnızca bir çocuk zombiyle karşılaştık. Bize saldırınca da Berk, elindeki sırayla onun kafasına vurup öldürmüştü. Biliyorsun, çocuk zombiler genelde değişimi kaldıramıyorlar. O yüzden okulun her yeri cesetlerle doluydu. Karşımıza başka zombi çıkmadı ama her yerde cesetler vardı. Okulda her gün gördüğüm yüzler, arkadaşlarım, hatta kardeşim dediğim insanlar kaçmaya çalışırken ölmüşlerdi. Merdivenlerin bazıları kandan dolayı kayganlaşmıştı."

Eymen hafifçe ürperse de anlatmaya devam etti

"Ben olanların büyüklüğünü görünce kendimi kaybettim. Sürekli ağlıyordum, o zaman daha on yaşındaydım. Kendime hakim olmak istesem de çok korkuyordum. Ama Berk bana destek oldu. Kurtulacağımızı, hep yanımda kalıp beni koruyacağını söyledi. Bana söz verdi ve hep beni korudu. Bu günde beni korurken öldü. Son ana kadar sözünü tuttu." dedi ve bir süre konuşamadı.

Eymen'i teselli etmek istiyordum ama bu durumda ne söylenirdi ki? Hiçbir şey. Söylenecek hiçbir şey yoktu. Hepimiz aynı durumlardan geçmiştik. Kelimelerin, cümlelerin bir yerden sonra anlamı kalmıyordu. Bir yerden sonra yaşananlar o kadar ağır geliyordu ki kelimeler gücünü yitiriyordu.

O andan sonra yapılacak tek şey hareketti. Sürekli hareket halinde olarak bedenini, zihnini ve ruhunu oyalamaya çalışmak yapılacak tek şey oluyordu. Kendini dipsiz bir uçurumda düşerken bulmamak için kaybettiğin kişinin yokluğuna az da olsa alışana kadar kendini oyalamalıydın.

Unutulmuş: TürkiyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin