Dersime profesyonelce çalışıp bu işi kotarmalıydım.


Kapı çalındı.

Selim ya da Deniz olamazdı.

İçeriye giren adam yabancıydı.

Babamın adamlarından biri olmalıydı.

Elinde küçük bir çanta tutuyordu.


''Ceylan hanım,

Babanızın adamıyım.

Sizin için bir şeyim var''


Histerik bir gülümseme yolladım.

Kesinlikle benim için bir şeyleriniz vardır .


Elimle karşıma oturmasını işaret ettim.


Masaya oturup çantanın kilidini şak diye açtı.

Zarif uzun parmaklarıyla bana şık bir çanta çıkardı.


Elbiseme uygundu kesinlikle.


''Sadece bir çanta değil'' dedim sessizce.


Adam siyah kemik gözlüklerini düzeltti.

''Kesinlikle efendim.'' 

İçini açıp bir silah çıkardı.


''Çantanın silah olan gözü sadece sizin parmak izinizle açılır.

Silah da sadece sizin ellerinizde ateş alır.

Geriye kalan zamanlarda şık bir aksesuardır.

Bütün güvenlik önlemlerini kolaylıkla atlatır.



Babamın benim için yaptırdığı silah olmalıydı.

Uçakta deneme yapmam korkunç sonuçlara yol açabilirdi.

O yüzden uzanıp elime aldım.

Sanki parmaklarım silahı değil de

Silah benim ellerimi tutuyordu.


Garip bir teknolojiyle yapılmıştı.

Bu silahın elimden düşmesi mümkün değildi.

Dengesi çok iyiydi.

Adama doğrulttum.

İrkildi.


Sonra onun hizasında yavaşça kaydırdım.

Sanki cep silahı değil de uzun namlulu bir silahtı.


''Üç kurşun tipiyle de çalışır efendim.

 Kurşunları çıkardı.

Evet uzun namluluydu.

Bir tane lens kutusu çıkardı.


''Gözünüze taktığınızda dürbün görevi görür.

Yalnızca tek göz.''

512Where stories live. Discover now