Bölüm -4- Oliruna birakun, baktinuz olmay bir daha birakun!

3.6K 203 18
                                    

Selamlar çok çok çok geç geldiğinin farkındayım. Beklettigm için çok özür dilerim. Medyadaki şarkı ile okumanizi tavsiye ederim.Hatalarım varsa affola. Sevgiyle kalın .. En güzele emanetsiniz ...♡
Kutlamanın üstünden iki gün geçmiş ve o günden sonra görmemişti Yasin'i. Adamın fesleğen kokusu burnundan gitmiyordu. Abartılacak birşey yoktu, sadece dans etmişlerdi. Ama içine doluşan histen, bunun sadece basit bir dans olmadığını biliyor ve rahatsız oluyordu. O kendini beğenmiş, mendebur, dev cüsseydi. Kendini inandırdığı buydu. Fazlasına gerek yoktu zaten. Hem adamın bakışlarını da sevmemişti. Niyazî'den öğrendiğine göre yanında getirdiği kız uzun zamandır sevgilisiydi. Hem niye o kızla dans etmemişti ki? Aklına gelenle yüzü düştü Anıl'ın. Onlar ortaklardı artık,dans için iki patron olarak açılış yapmışlardı sadece. Fazla düşünmemeliydi, düşüncelerinin her fazlası o kızın sevdasına kötülük olurdu. Kafasındakileri attı Anıl. Zaten bir kaç ay sonra bir daha görüşmeyeceklerdi bile. Uzatmanın manası yoktu bu yüzden. Yattığı yerde iyice gerinip ayağa kalktı Anıl. Önce hızlı bir duş aldı, sonrasında üzerini giyinip Niyazî'ye kahvaltıya beklediğini belirten mesajını attı. Fazla oyalanmadan mutfağa indi. Öncelikle çay suyunu koydu ardından kahvaltılıkları tepsiye yerleştirip bahçeye çıkardı. Hava güzeldi, bahçe de bu çiçek kokularıyla kahvaltı yapmak oldukça iyi oluyordu bu yüzden. Kahvaltılıkları masaya yerleştirip tekrar mutfağa yöneldi, dondurucudan çıkardığı hazır börekleri de fırına yerleştirip dakikasını ayarladı. Ocakta kaynayan çay suyunu da demlemişti, kısmen herşey hazırdı. Üzerinde zaten iş kıyafetleri vardı, saçlarıyla uğraşması gerekiyordu. Odasına geçip makyaj masasına oturdu. Ciddi bir görüntü sergilemesi hemde şık olmalıydı saçlarına yaptığı model. Pudra tonlarında bi parlatıcı ve gözlerine sürdüğü sürme ile gayet sadeydi. Saçlarını da sıkı bir at kuyruğu yapmıştı. Kapı sesini duyunca hemen açmaya gitti, o kot kafalı Niyazi'nin elinden çekeceği vardı zaten arada bir göndereceği laflarla keyiflene bilirdi neticede. Kapıyı açtığında karşısında Niyazi ile birlikte dünkü kızda vardı. Ne yani beraber mi kalıyorlardı bunlar?! Şimdi yanmıştı işte, Ordu'nun dereleri yukarı aksa dahi kurtulamazdı dilinden.
" Hoş geldiniz, hoş geldiniz. Niyazi'm hele sen daha çok hoş geldin!" diyerek içeri davet etti Anıl arkadaşlarını. Niyazi'ye hoş geldini bastırarak söylemesi kaçışı olmadığının belirtisiydi artık. Niyazi küçükken nenelerinden öğrendiği tüm duaları okusa yeriydi, ölmüştü ağlayanı yoktu. Bahçeye çıkıp kahvaltı masasına geçtiler birlikte. Şu kızı artik tanısa iyi olacaktı, kimdi neyin nesiydi öğrenmeli arkadaşına yakışıyorsa eğer olaya müdehale edip bu kızı kaçırmaması için Niyazi'yi tembihlemeliydi. Söze girdi hemen Anıl.
"Merhaba biz dün pek tanışamadık kutlamadan dolayı, Anıl ben hatırladın mı?" diyerek ortamda sohbet başlatmış oldu Anıl. Niyazi'ye kalsa suskunluğunu takar oturur, gelecek laflardan nasibini almamaya çalışırdı. Ama Niyazi öyle kolay kurtulamayacaktı. Alissa'nın konuşmasıyla ona doğru döndü.
"Merhaba, evet hatirladi ben. Siz Niyazi'nin çok yakın friend ımm arkidaş. Amerikada sizden çok bahsetti, tanıyor ben sizi."
"Ya demek benden çok bahsetti ama benim senden haberim yok. Niyazi atlamış görüyor musun? Neyse biz saha konuşuruz, Niyazicim mutfaktan börekle çayı getirir misin canım?!" canımı o kadar çok bastırarak söylemişti ki Niyazi ecelsiz öbür tarafı boylayacağına kanaat getirmişti . Niyazi yerinden kalkarak mutfağa gitmişti. Böreklerin olduğu tabağı bir eline almış diğer eline de çaydanlığı almıştı ki Anıl gelmişti mutfağa. Çok konuşma huyu yoktu Anıl'ın. Sadece iki soru sorup sizi yerin en alt tabakasına göndere bilir yada göğün en üst katına çıkara bilirdi. Sorguya çektiğindeyse kaçacak yer arasanız iyi olurdu. Üstünüzde uyguladığı psikolojik baskıyla hiçbir işkence sistemine gerek kalmadan öğreneceğini öğrenirdi. Saliseler sonra gerçekleşecek sorguya kendini hazırlıyordu Niyazi. Gerçi sorgulanacak birşey yoktu ama yine de endişeleniyordu. Fazla beklemeden Anıl söze girdi.
"Niyazi açıkla çabuk, o kız kim ve niye seninle aynı yerde kalıyor?!"
"Anıl bir sakin ol önce arkadaşım o Amerikadan. Master yaptıktan sonra orda kalmıştım ya hani, orda çalıştığım bir şirkette tanıştık biz onunla. İç mimar departmanındaydı, beraber çalıştık. Bana yardımı çok dokundu. Türkiye'ye gelmiş beni aradı, şimdi bende ona yardım etmesem olmaz değil mi?"
"Niye sende kalıyor?"
"Otele bırakamazdım, kız güzel neticede. Ne olur ne olmaz tedbir için."
Yeterli cevabı almasa da almış gibi göründü Anıl. Sorgu sırası şimdi Alissa'daydı. Aklında dolanan hamsiler gerekli fikirleri vermişti eline şimdi sıra Niyazi'ye bunları söylemekteydi.
"Alissa bende kalacak bundan sonra birde iş aramasın, bizim iç mimar departmanında boşluk var. Bugün başlarız beraber.Sen söylersin Niyazi'cim"
Niyazi'nin kafasında bozuk plak gibi Alissa'nın Anıl'da kalacağı dönüyordu. Anıl, Alissa'yı önce yer sonra da üstüne su içerdi. Müsaade edemezdi kesinlikle.
"Hayır,hayır,hayır. Sende falan kalamaz Alissa." dedi hemen Niyazi, aklına hemen birşey gelmeli ve kurtarmalıydı arkadaşını.
"Neden?" diye sordu Anıl tek kası havada. Bu Niyazi'ye birşeyler oluyordu ve olmasında büyük rol oynayacaktı Anıl.
"Kız seni tanımıyor ki!"
"Tanıştık ya kaynaşırız da hemen. Valla bir kere daha itiraz edersen hatice teyzeyi ararım söz, nişan olmadan düğün hazırlıklarına başlarsın.
"Tamam kabul,kabul!" galibiyet sevinciyle en güzel tebessümü taktı yanağına Anıl. Aşka giden her yol mübahtı sonuçta.
"Hadi o zaman daha fazla bekletmeyelim Alissa'yı!" dedi ve elinde börek tabağıyla bahçeye çıktı Anıl. Aşk için savaş başlasındı artık!
***
İki gündür burnunda olan vanilya kokusuyla baş ediyordu Yasin. Vanilya sevmezdi aslında. Anıl ile dans ederken sinmişti içine bir tek. İki.gündür dans ederken oluşan görüntü çıkmıyordu aklından. Etkilenmişti, hemde fazlasıyla. 'Neden?' diye sormadan edemiyordu kendisine. Etrafında o kadar güzel kız varken ki buna kız arkadaşı Ferda'da dahil. Yattığı yerde kafasını kaşırken düşündü Yasin. Erkekti netice de ve o laz cadısı çok güzel olmuştu. Bu etkilenmeyi kısa kesmesi gerekiyordu. O laz cadısından alınacak bir intikamı vardı. Bugün ki yapacakları görüşmeden sonra devreye koyacaktı planını. Hızlıca duşunu aldı, mavi takımını giydi. Telefonunu eline aldığında ve Ferda'yı aradı. Tek çalışta açmıştı sevgilisi.
"Günaydın prenses."
"Günaydın canım."
"Hazırlan hayatım yarım saat sonra sendeyim. Beraber kahvaltıya gidelim."
"Tamam canım ben hemen hazırlanıyorum."
"Görüşürüz sevgilim." diyerek telefonu kapattı Yasin. Ferda'yı seviyordu. Basit bir etkilenme yüzünden yedi yıllık sevgilisini hiçe sayacak değildi. Bu ara sürekli ilgilenip hiç boş bırakmayacaktı. Zaten şu iş bir bitsin nişan yaparlardı. Hızlıca merdivenlerden inip gittiğini annesine haber vermek için salona girmişti. Annesi yerine kız kardeşini koltuğa uzamış hararetli bir şekilde telefonla konuşurken bulmuştu. Kendini o kadar kaptırmıştı ki geldiğini duymamıştı bile. Kaşlarını çatarak dinlemeye başladı kardeşini Yasin.
"Kızım taş diyorum,kaya diyorum,meteor diyorum başka birşey demiyorum. Cennete düştüm sandım bir an. Abimin şirkette çalışmaya başlayacağım valla, abimin teklifi kulağa hoş gelmeye başladı."
Daha fazla bekleyemeden kendini belli etti Yasin. Biraz daha dinlemek isterdi ama Ferda'yı bekletmek istemiyordu. Kardeşinin telefon konuşmalarını dinlemeyi aklının kenarına not alıp boğazını temizledi.
"Öhöm,öhöm. Hayırdır abim, taş,kaya,meteor olan nedir?" diyerek tek kaşı havada kardeşine baktı Yasin. Zeynep abisinin sesini duyar duymaz ayaklanıp,hazır ola geçmişti. Abisinin en yakın arkadaşı Nevin ile olan konuşmasını duyduğunu anlamıştı. Hemen konuyu nasıl çevireceğine odaklanmıştı.
"Şey abicim astronomi heh astronomi. Burç yorumları yani, bu ay ne olup ne bitecek onu konuşuyorduk. Bu jüpiter hep yerini değiştiriyor ya taşlar,kayalar meteorlar bizi etkiliyor hep ondan. Ayrıca cık cık cık abicim, insanların telefon konuşması dinlenmez. Ayıp!" diyerek anında uzaklaşmıştı Zeynep. Bunu da atlatmıştı ya gerisi hayırlısıydı. Yasin giden kardeşinin ardından bakıyordu, kafasını iki yana sallayarak gülümsedi. Arkadaşıyla ne konuştuklarını anlamıştı ama şuan onun için çok erkendi böyle şeyler. Daha küçüktü bir kere. Her şeyin bir zamanı vardı netice de. Evdekilere gideceğini haber verip çıktı evden. Arabasına binip Ferda'nın evine sürdü. Dakik adamdı Yasin. Birine bir saat verdiyse eğer tam o saatte orda olurdu. Bekletmeyide beklemeyide sevmezdi. Tam yarım saat içinde gelmişti. Kırmaya basıp geldiğinin haberini vermişti. Kornanın sesiyle birlikte dışarı çıkan Ferda hemen binmişti arabaya. Birlikte her zaman gittikleri boğaza karşı olan restorantta keyifle kahvaltı ettiler. Ferda ve Yasin denizi çok severdi. Bu da çoğu şey gibi ortak yönleriydi. Sevdiği kadar sevilmiyordu belki Ferda ama mutluydu. Acılara dayanıyordu insan yüreği. Her şekil de katlanıyordu işte. Anı yaşamaktı tek gayesi, biriktire bileceği kadar mutluluk alacaktı yaşamından. Hayat kısaydı,ne ne zaman olacak belli olmuyordu. Kalkma zamanı gelmişti, Yasin hesabı ödeyip kalkmıştı ayağa. Ferda da kalktığında sahile doğru ilerlediler. Aradaki sessizliği Yasin bozdu.
"Seni nereye bırakayım canım?" diye sordu Yasin. Ferda'nın yüzünün düşmesi dikkatinden kaçmamıştı. Bu aralar biraz vakit geçirse iyi olurdu ama işlerde onu bekliyordu. En kısa zamanda bir çaresini bulacaktı.
"Ben burda kalayım hayatım denizi seyredip ilham almam gerekiyor. Taksiyle dönerim ben atölyeye, hadi sende geç kalma hem."
"Peki canım,kendine dikkat et."
"Sende." diyerek vedalaştılar. Elinden gelen birşey yoktu Ferda'nın. Bir 'seviyorum' kelimesine hasret kalmıştı. Bir olsun daha ekledi kendisine, olsundu Ferda küçük şeylerle bile yerinmedi nı biliyordu.
****
Anıl, Niyazi ve Alissa üçlüsü şirketten giriş yapmışlardı. Her zamanki gibi çalışanlar Anıl'dan korkuyor, Niyazi'ye hayran hayran bakıyor,arkalarından giren yeni kişinin de dedikodusunu başlatıyordu. Alissa konuşulanların arasında bazılarını anlasa da duymamazlıktan geliyor kafasına takmıyordu. Amerikada kendilerinin yaptığı gibi birşeydi buda sonuçta. Fakat yine de kendisine kötü kötü bakan kızlardan korkmamış değildi. Hızlı adımlarla Niyazi'nin yanına geçmişti. Tek tanımış olduğu Niyazi olduğundan tedirgindi. Anıl'ın sesiyle ona doğru döndü yönünü.
"Alissa'cım benim odama geçelim beraber konuşalım biraz hem Niyazi de sana oda ayarlasın bu arada, ne dersin?"
"Im olur Anıl hanim."
"Hanım oldumu şimdi? Neyse Geçelim hadi." diyerek odasına doğru yöneldi Anıl. Alissa süt dökmüş kedi misali arkasından ilerliyordu. Kanı ısınmıştı Alissa'ya. Beraber odaya girdiler. Anıl odasında bulunan çay makinasına doğru yöneldi öncelikle. Olmazsa olmazıydı çay, baba yadigarı birde memleket kokusuydu. Hazırladığı çayları alıp Alissa'nın yanına geldi.
"Al bakalım Alissa, anlat bakalım." diyerek giriş yaptı. Alissa şaşırsa da önce Anıl'a bakınca bazı şeyleri anladığını anlamıştı. Ailesini, Niyazi ile nasıl tanıştığını, Niyazi'ye olan aşkına kadar anlattı yarım yamalak şekilde.
"Benim hikaye bu kadar Anil. En son Amerikada gazla kalamayip geldi ben buraya pesinden. Ama o beni görmüyor malesef." Bu işe el atması gerekecekti Anıl'ın. Alissa'yı karşısına aldı önce artik tüm devre ondaydı.
"Ha şimdu tüm ok bendedur. Bende Anil'sam o Niyazi sana aşık olacak. O kot kafali öyle bir aşık olacak ki hamsiler yanında cirit atacak!" Alissa anlamaz gözlerle bakıyordu karşısındaki kıza.
"Anlamadi ben." Anıl karadenizlilere has olan, o en büyük balığı yakalamış gibi duran gülümsemesiyle Alissa'ya baktı.
"Bekle ve gör diyorum. Ben deli Safiye'nin fişek Remzi'nin kızıyım.bekle bebişim. Şimdi toplantı odasına geçelim!"
***
Arabasını şirketin otoparkına bırakıp Anıl Elif'in odasına doğru çıkmaya başladı Yasin. Peşinden sekreteri,mimar departmaınndan çalışanları birde muhasebe çalışanı bulunuyordu. Giriş kata girdiklerinde hayran bakan gözler gururunu okşuyordu. Hoşgeldin diyen resepsiyonistlere baş selamı verip asansöre doğru yöneldi. Bu akşam yada en geç yarına intikam alacaktı Elif hanımdan. Şimdi toplantı zamanıydı ve iş beklemezdi. İntikam biraz daha soğumaya kalabilirdi. Asansöründen indi ve kendisini karşılayan, geçen seferde görmüş olduğu Elif hanımın sekreteriyle beraber toplantı odasına doğru ilerledi. Ceketinin önünü ilikledi, kapının önünde durdu ve hafifçe tıkladı kapıyı. Kapıyı açtı önden diğer çalışanlar sonrada kendisi girdi.
"Merhabalar!" diyerek giriş yaptı toplantı salonuna. Gözleri salonda dolaştı. Geçen sefer yapilan toplantı da gördüğü yüzler dışında yabancı bir yüz vardı, hemde hemen Elif'in yanında. Gözleri odağını bulmuş gibi takılı kalmıştı Elif'te. Bir süre ayakta durduktan sonra kendileri için ayrılan yerlere geçti. Geldiğinden beri hiç konuşmayan Anıl, Yasin'in gözlerine bakarak konuşmaya başladı.
"Yasin bey de geldiğine göre başlayalım artık toplantıya." diyerek startı vermişti Anıl. Yasin önce baştan ayağı süzdü Anıl'ı. Anıl bundan rahatsız olsa da, sinirden tek ayağıyla ritim tutmaktan başka birşey yapmamıştı. Sakin olmalıydı.
"Başlayalım Elif hanım, başlayalım."
Az önce sakin olalım mı demişti, Anıl? Kesinlikle bu adam böyle ukala oldukça sakin falan olamayacaktı. Adamın oturduğu tarafa bakıp alev alev gözleriyle ona baktı bu adam kesinlikle sabrını ölçmede sınavdı ona.Yüzüne üç numaralı yani bilmiş tavırlı gülüşünü takıp toplantıya başladılar.
"Evet, şimdi benim önerim AVM'nin çevresinde oynama yapmamak olacak. Belediyeden ruhsat izni alıp kat çıkabiliriz. İçinde daha önceden alışveriş mekanları olduğu için yeterince geniş. Bazı kısımlarda oynama yapıla bilir belki. Önce kaba inşaat halini konuşalım, ortaya proje çıkartalım daha sonra da iç mimarlarımızla görüşür devamını da o zaman hallederiz. Sizce?"
İş konuşurken farklı duruşu gözünü kamaştırmıştı Yasin'in.Farklı bir boyuttaymış gibi hali vardı Elif'in. Anlatırken veya konuşurken mimiklerini çok ayrı kuruyor,gerekmedikçe de göz teması kurmuyordu kimseyle. Kaşları hep çatıktı. Cevap bekleyen yüzüne baktı öncelikle Yasin daha sonra da gözlerine odaklanıp sırtını dikleştirdi.
"Kesinlikle katılıyorum Elif hanım. Söylediklerinizde haklısınız, krokiyi incelememiz lâzım şimdi. Dış mimarlarla bi proje çıkartalım artılarıyla düşünüp eksilerine de bakarız hem." diyerek masadaki krokiyi incelemeye başladı. Krokinin de üstünde biraz durarak yapılacakları konuştular. Anıl ne kadar sinirlerse de sakinliğini korudu. Her maddeden sonra Anıl değil de Elif demesi sinirlerini bozmuştu. O derin mavi gözlerini üstünden çekmemesi de cabasıydı. Toplantının sonuna gelmişlerdi artık, bir hafta sonra inşaat başlayacaktı.
"Toplantı burada bittiğine göre artık yemeğe çıkalım mı Elif?" diyerek sessizliği böldü Niyazi. Anıl ve Yasin ikilisinden her an patlama bekliyordu. Neyse ki düşündüğü gibi olmamıştı.
"Gidelim Niyazi'm. Bu arada Yasin bey, Alissa bizimle beraber bu projede bulunacak iç mimarımız, sizin iç mimarınız Ekrem bey ve sizinde bizimle yemeğe katılmanızı istiyorum tabi bir sakıncası yoksa?" Cevap beklercesine baktı Yasin'in yüzüne. Ekrem beyi tanıdığı için özellikle onu istemişti. Her genç kızın hayalindeki gibi bir erkekti. Niyazi'yi kıskandırmak için onun seviyesinde biri lazımdı neticede.
"Gayet tabi, memnun olurum Elif hanım. Bu arada Alissa hanım Yasin bende, Yasin İlhanlı.Ekrem ile iyi anlaşacağınızı düşünüyorum. İşinde profesyoneldir." diyerek bir anda olsa gözlerini Anıl'dan çekip Alissa'ya çevirmişti Yasin. Gerçi çevirse de arada gözleri kayıyordu Anıl'a. Dikkatini Alissa'ya vermeye çalıştı, şimdi iş zamanıydı. İs başka, bakışma başkaydı sonuçta.
"Ben memnun oldu. Ekrem ile tanışıp kaynaşmak ister ben. Bu işi beraber yapacağız değil?"
"Demek yabancıyız, Ekrem ile iy-" sözünün kesilmesiyle Niyazi'ye döndü Yasin. Kaşlarını çatmış kendisine bakıyordu.
"Siz Ekrem Beyi çağırın Yasin Bey, yemekte konuşuruz kalanları!" uyarıcı tonda konuşması dikkatini çekse de birşey demeden eline telefonu aldığı gibi Ekrem beyi aramış ve kendi bildiği, her zaman gittiği restorantın ismini verip oraya gelmesini istedi.
"İsterseniz iki araba gidelim, fazla arabaya gerek yok. Yemeğe ben götürmüş olayım sizi, ne dersiniz?" diyerek yine Anıl'a bakmıştı.
"Olur tabi."
***
Yasin ile aynı arabada yolculuk etmek pek iyi gelmemişti Anıl'a. Bu dev cüsseden farkında olmadan etkileniyor ve kendisine kızıyordu. Yeni yetme genç kız değildi o, ergenler gibi her gördüğü kaslı, yakışıklı ve son derece çekici olan adama bakmazdı. Bir kere kriterlerine de uymuyordu bu dev cüsse. Sakin kalmaya çalışarak çalan melodiye kendini vermeye çalıştı kendini. Yol boyunca sessizlik konuşmuştu zaten arabada. Gidecekleri yeri bilmiyordu dolayısıyla bu yüzden ne kadar yol olduğunu tahmin edemiyordu. Bu adamın kendisi konuşmadan konuşmayacağını anladı Anıl. Yamuk gülümsemesiyle öylece yola bakıyordu Yasin. Ukala dedi içinden Anıl, ukala ve sinir dev cüsse diye sonlandırdı iç çekişmesini. Arabanın sıradan bir restorantın önünde durduğunda şaşırmadan edememişti. Halbuki bu 'düdük makarnasının' böyle bir yere gelmesini beklemiyordu. Bu adamı tanımaya karar verdi o dakika. Daha sonrasında pişman olur muydu bilmiyordu ama denemekten birşey çıkmazdı sonuçta.
"Böyle bir yer beklemiyordum açıkçası, şaşırdım." dedi Anıl kendini tutamayarak. Dev cüssenin yanaklarında olan gülümsemeyi görünce sağ yanağındaki gamze takılı kaldı. Hoş bir adamdı Yasin.
"Fırsat buldukça işlerden sık sık gelirim buraya. Pahalı veya lüx ortamlar geriyor beni. İnsan olduğu gibi görünemiyor. Hatta ne diyeceğim, yemekten sonra ileride bir eğlence merkezi var oraya gideriz olur mu?"
"Bir kez daha şaşırdım gerçekten. Okur gideriz, Alissa içinde değişiklik olur hem."
"Tamam o zaman." Bu adamı tanımaya karar verdi Anıl. Daha sonra belki pişman olacaktı ama tanıyacaktı. Hem bir hamle de bulunmamış aksine oldukça da iyi davranıyordu. Beraber iş yapacaklardı zaten, iş yapacağı adamı tanıyacaktı.
****
Yanındaki adamın varlığını ne kadar önemsemeye çalışsa da başarılı olamıyordu. Gözlerini açtığında, gözlerini kapattığında, yemek yerken, gezerken her daim aklında ve kalbindeydi Niyazi. Yandan bakışlarla izledi Niyazi'yi. Onun başkasına aşık olduğunu biliyordu ama yine de kopamıyordu ona olan sevdasından. Bu zamana kadar sorgusuz sualsiz dinlemişti onun ağzından aşık olduğu kadını. Kim diye sormamıştı hiç. İçten içe kıskansa bile söndürmüştü içinde alev alan yerleri. Hakkı yoktu kıskanmaya,sevmeye. Niyazi'nin kalbi başkasına aitti. Üzülüyordu bu duruma ama yapacak birşey yoktu. Zamana bırakmak en iyisiydi. Daldığı yerden Niyazi'nin sesiyle ayrıldı genç kız.
"Çok yakışıklı olabilirim ama nazar değecek bak Alissa!"
"What?"
"Ooo ingilizceye döndük yine. Türkçe konuşacağız hadi. Daldın diyorum Alissa yani bana bakıp duruyorsun."
"Şey afedersin, ımm yoruldu sanırım ben. Birden iş olunca öyle oldu."
"Tamam tamam. Bak zaten durdular burda,yemek yedikten sonra eve bırakırım ben seni dinlenirsin."
"Okay, pardon yani tamam."
Niyazi, Alissa'nın konuşmalarına gülerken ne kadar iyi bir dostu olduğunu düşündü. Amerikadayken sürekli olarak konuştuğu tek kişiydi. Biraz olsun içindeki aşka dayanmasını sağlamıştı genç kız. Eskileri anmak bir yararda bulunmayacaktı.Arabadan inerek kapısını açtı Alissa'nın. Şimdi yemek zamanıydı.
"Evet yemek seçimi benden ona göre. Sana basılacağın türk yemeklerinden seçeceğim."
"Unuttu Niyazi sen, benim baba Türk!"
"Tamam tamam. Hatırlatma Ahmet amcayı."
Anıl arabadan indiğinde karşısındaki çifte baktı. İçinden oldu bu iş desede romantik öküz Niyazi onu uğraştıracağını biliyordu. Yanında Yasin ile ilerledi Niyazilerin yanına.
"Biz de geldik hadi girelim, çok acıktım sanırım."
"Evet girelim. Bu arada burdan çıkışta eğlence merkezine gidiyoruz, itiraz istemiyorum ona göre. Alissa Hanım sizi eğlendirelim biraz."
"Alissa yorgun Yasin bey, biz onu eğlendiririz daha sonra." dedi Niyazi. Bu adama uyuz oluyordu. Aslında bir yanlışını henüz görmemişti ama ukala tavırları yanlış yapmayacağı anlamına gelmiyordu. Anıl'ın lafa girmesiyle susmak zorunda kalmıştı.
"İtiraz istemiyorum Niyazi. Hem Alissa için değişiklik olur, yarın için izin veririm ben ona. Eğlenmiş oluruz biraz malûm stresli günler başlayacak."
"Okey o zaman, ım bana oldu."
"Bak Olur dedi Alissa."
Niyazi Alissa'nın yüzündeki neşeli ifadeyi görünce sessizce onaylamak zorunda kaldı. Ekrem denen herif gelmese iyi olurdu. O adamda çapkındı sonuçta,Alissa arkadaşıydı üzülmesine müsade etmezdi.
"Tamam o zaman gidelim." dedi Yasin. "Eğlence başlasın!"
***
Yenen yemek ve ardından gidilen eğlence merkezinin ardından yorgunluğa daha fazla dayanamayan Alissa arabada uyuya kalmıştı. Niyazi onu daha fazla öyle tutmaya dayanamamış ve müsaade isteyerek ayrılmıştı yanlarından. Niyazi gittikten sonra Yasin lafa girdi hemen. Oynayacağı oyun startını vermişti çoktan.
"Bir kahve?" diye sordu Anıl'a.
"Olur ama benim bildiğim bi cafe var oraya gideceğiz, kabul mü?"
"Tamam tamam, kabul."
Sahil kenarında gittikleri cafe de kahvelerini yudumladılar birlikte. Yasin işten açtı konuyu hemen.
"Bundan sonraki izleyeceğimiz yol oldukça profesyonel olmalı. İkimizde işimizde yükselmek istiyoruz neticede. Bu iş ikimiz içinde önemli."
"Evet öyle. Bu işi en iyi şekilde bitirmemiz gerekiyor, karşı firmalar harekete geçecektir. Ortaklık sözleşmesi imzalandı ama ihaleye henüz gitmedi. İki gün sonraki olan ihaleye oldukça güçlü gireceğiz artık." diyerek son kahve yudumunu aldı Anıl. Yasin oyununu gerçekleştirmek için bitirdi kahvesini, fincanını yerine koydu. Aldığı galibiyetle deyim yerindeyse otuz iki diş sırıtıyordu Yasin. Anıl bu haline anlam veremese de dikkatle izledi Yasin'i. Anıl''ın beklentiyle ve dikkatle bakan yüzünde gerekli cevabı vermekte gecikmedi Yasin.
"Tabi ki oldukça güçlü gireceğiz Anıl hanım. Siz kendinizi beni yenmeye o kadar kaptırmışsınız ki sözleşmeyi okumadan imzaladınız. Size içinden bir maddeyi söyleyeyim. ' Alınan kararlar, yapılması istenen işler Yasin İlhanlı'dan onay alınmadan işleme alınmayacaktır.' Anlayacağınız üzere tüm yetki bende. Bakın ben oluruna bıraktım gol oldu. Size tavsiyem oliruna birakun, baktinuz olmay bir daha birakun !" diyerek zafer gülümsemesi takındı yüzüne. Cebinden çıkardığı yüz lirayı yavaş hareketlerle masaya koydu öncelikle sonra da Anıl'a doğru eğilip kulağına doğru fısıldadı.
"1-1 Elif, ben burdan kaçar. Sana taksi çağırırım, sonuçta ortağız . Hu arada fazla şaşkınlık bünyeye zarar!"

AŞKLAMBAÇ (#Wattys2017)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin