confusion - yoongi

8.7K 611 210
                                    

"Gerçeklik kavramı göreceli bir kavramdır. Bize bunun tanımını yapmak isteyen var mı?"

Bayan Lee sıraların arasında gezinirken başını kapşonuyla kapatmış, yüzünü de kollarına gömmüş çocuğun yanında durdu. Bu tür öğrencilere her zaman kızmak ister fakat her insana yaptığı gibi açıklama fırsatı vermeden onlara sesini çıkaramazdı.

Daha önlerde oturan kısa boylu genç elini kaldırdı. O cevaplamak istiyordu ama Bayan Lee'nin kendisini umursamadığını görünce elini indirmek zorunda kaldı. Bu onun için sorun değildi. Onca insandan sonra bir öğretmenin daha onu umursamaması kendisini hiç mi hiç etkilemezdi.

"Min Yoongi."

Bayan Lee elini uyuyan gencin başına attı ve kapşonunu hızla çıkardı. Bu onu uyandırmaya yetmemişti elbette.

Sınıftakilerin kahkahaları eşliğinde çocuğun kulağına eğildi ve bu sefer daha sesli bir şekilde konuştu.

"Min Yoongi!"

Yoongi korku ve şaşkılıkla yerinden sıçradı. Neler olduğunu kavrayabilmesi zor değildi fakat konudan hiç haberi yoktu.

"Bize gerçeklik kavramının tanımını yapar mısın?"

Bayan Lee yüzündeki sahte gülümsemeyle sordu. Sınıftan yükselen sesler sinirini bozmuştu. Disiplinli bir öğretmen olarak öğrencilerini susturduktan sonra dikkatini tekrar Yoongi'ye verdi.

"Yapamam."

Yoongi çatallı sesiyle konuştu. Soruyu duyabilse kesinlikle yapardı. Bir şeyler uydurmak o kadar da zor değildi.

"Neden?"

Bayan Lee sordu.

"Sanırım gerçeklikle rüyalarımı karıştırıyorum."

Sınıftan yükselen bir kahkaha kulakları doldurdu. Yoongi komiklik yapmak istememişti. Ne söylediğini bile yeni kavrayabilmişti. Bayan Lee'nin sinirden kızaran yüzü başına bir şeyler geleceğinin habercisi olabileceği gibi yalnızca sınıftan atılacağını da belli ediyor olabilirdi.

Yine, önlerde oturan genç elini kaldırdı ve kendini o karmaşada belli etti. Bayan Lee bir kez daha onu görmezden gelmiş ve ne diyeceğini önemsememişti. Oysa Yoongi küçük bir yardımı hak ettiğini düşünmüştü.

"Dışarı çık."

Bayan Lee sakin sesiyle söyledi, ki bu oldukça yeni bir şeydi. Yoongi eşyalarını hızla topladıktan sonra sınıfı terk etti. Onun öncesinde öndeki kısa boylu çocuğa bakıp gülümseyerek sessiz bir teşekkür etmişti.

Bu teşekkürün neye ait olduğunu sadece Yoongi anlayabilmişti.

***

Çantasını banklardan birine yatırdıktan sonra başını üstüne koydu ve gözlerini kapattı. Kaç gün olmuştu uyumayalı? Bir zamandan sonra insan saymayı da kesiyordu.

Şu dönemde, Yoongi'nin yaşadığı bu tuhaf ve kafa karıştırıcı şey derslerini etkilemektense tüm hayatını bir yokuşa götürüyor gibiydi. Geceleri uyuduğuna yemin edebilecekken bir sonraki gün gözlerini açtığında sanki yalnızca göz kırpmış gibi hissediyordu. Vücudunda uyku uyuma ve dinlenme namına her hangi bir etki bile gözükmüyordu. Aynı zamanda bu şekilde Yoongi gerçekten uyanıp uyanmadığını da kestiremiyordu. Yani tam şu anda kendi rüyasında da olabilirdi, gerçekliğin içinde de. Bunu anlamanın bir yolu olmalıydı fakat şimdilik pek bir şey yokmuş gibi gözüküyordu.

"Hey, burada uyuyamazsın."

Gözlerini açtı. Bir süre sonra insanların onu uyuyor sanmasından da nefret etmeye başlamıştı. Tıpkı öğretmeni gibi. Tıpkı bu bekçi gibi.

"Özür dilerim yalnızca yatıyordum."

Ayağa kalktıktan sonra yaşlı adamın önünde saygıyla eğildi. Bir şeyleri hayatında yer kaplamayan insanlara anlatmasına gerek yoktu.

"Sen Min Yoongi misin?"

Adam merakla sorduğunda Yoongi kaşlarını kaldırarak cevap verdi.

"Evet. Benim."

Yaşlı adam başını, aklında bir şeyler canlanmış gibi salladı. Bu kadar gizemli davranmasına sebep olan şeyi o an onları izleyen kişi dahil kimse anlamamış olsa da adam istifini bozmadı ve yürümeye devam etti.

İnsanlar bazen çok tuhaflaşıyordu.

İnsanlar bir yaştan sonra çok tuhaflaşıyordu.

Galiba bu tuhaflaşma yaşı, şanssız Yoongi'ye çok erken uğramıştı.

weird fiction #yoonminWhere stories live. Discover now