18.Bölüm-Öpücük

Start from the beginning
                                    

''Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.''dedi ve arkasına bile bakmadan hızlı adımlarla akademiye girdi.

Çimenlerin üzerine yatarken, gözlerimi kapatıp söylediklerini düşündüm. Beni sevdiğini biliyordum, bende onu seviyordum fakat korkularımızın, yönleri farklıydı. Adrian'ın bilmediği bir şey vardı, o beni bırakırsa, ben kendimi asla bulamazdım. Asla onsuz yaşayamam , diyemezdim. Onsuz yaşardım, sadece nefes almaya yaşamak denirse.

''Hey, olanları duydum. Senin adına üzgünüm,''dedi Nina hafif bir şekilde gülümseyerek.

''Üzülme, ben kendi adıma üzgün değilim çünkü. Eşlik etmek ister misin?''

''Tabi,''dedikten sonra yanımda ki yere kıvrıldı ve gölü izlemeye başladı.

''Yanlış anlaşılmak istemem ama merak ediyorum. Eskiye dayanan samimi bir geçmişinizin olduğu belli, aranızda ne geçti de bu hâle geldiniz?''

''Andreas, bir kızın hayalini kurabileceği o beyaz atlı prensti. Beyaz atlı prensim, masalda ki cadıyı becerdi ve mutlu son!''

''Tanrım, ben üzgünüm. Bu konuyu hiç açmamalıydım.''

''Sorun değil, gerçeklere alışalı çok oldu. Peki ya sen?''

''Adı Dominic'ti. Kuzguni siyahlıkta saçları ve kahverengi gözleri vardı. Onun için ailemle görüşmekten vazgeçecek kadar çok seviyordum. O da özlemini, başka kızların üzerinde giderecek kadar çok seviyordu.''

''Hayat,bize mükemmel vuruşlar yapmış. Buradakilerle nasıl gidiyor?''

''Herkesle iyi, Damien sinirimi bozuyor o kadar. Dudaklarımın, aletinin büyüklüğünde olduğunu söylüyor.''

''Tanrım, gerçekten iğrenç! Aletin bu kadar küçük mü, diyebilirdin.''

''Aslında dedim, sonra gösterebilirim dediğinde susmak zorunda kaldım.''

''Pekâlâ, Damien'ın garip bir psikolojisi var.''

''Astrid, Nina, diğerleri sizi bekliyor. Dövüşeceğiz,''diye bağırdı Destiny. Kafamızla onayladıktan sonra dövüş odasına doğru ilerledik.

Adrian'ın mükemmel kasları, görüş alanıma girdiğinde sert bir şekilde yutkundum. Siyah saçları, özensiz bir şekilde dağılmış, alnını çevrelemişti. Belinden neredeyse düşmek üzere olan siyah eşofmanıyla fazlasıyla dikkat çekici gözüküyordu.

''Kıyafetler, ileride ki odada. Üzerinizi değişin, dövüşeceğiz.''dedi Tyson.

Etrafa göz gezdirdiğimde Lena ve Andreas'ı bulamadım, Nina ile birlikte soyunma odalarına doğru ilerledik. Her bedenden eşofman ve şort vardı. Pekâlâ, Adrian üstsüz gezip kızlara vücudunu gösterebiliyorsa bende erkeklere bacaklarımı gösterebilirdim. Siyah şortu, altıma geçirdikten sonra sporcu atleti giyinip saçlarımı yukarıdan topladım. Aynaya doğru ilerleyip yansımama baktım.

Uzun ve ince bacaklarım, halka açık bir şekilde meydana serilmişti. Üzerimde ki sporcu atleti, göğüslerime fazlasıyla baskı uyguladığı için biraz taşmalarına sebep olmuştu. Yansımama doğru göz kırptıktan sonra kalçalarımı ritmik bir şekilde sallayarak salona girdim.  Adrian'ın arkası bana dönüktü, beni ilk fark eden Damien oldu.

''Siktir, o bacakların her bir santimini öpmek için neler vermez- Bir saniye, ben sesli mi düşünüyorum?''dediğinde Adrian, arkasını dönüp bana doğru baktı. Gözleri şaşkınlıkla aralanırken, seğiren çene kaslarını buradan bile seçebiliyordum. Kaskatı kesilen vücudu ve ateş saçan gözleriyle, beni inceliyordu.

''Lütfen, katil olmam için iyi bir gün değil.''dedikten sonra beni, kucağına alıp yan tarafta ki salona doğru ilerledi.

''Biz, özel çalışacağız.''dediğinde alkış sesleri yükseldi. Beni indirmeden arkasına doğru döndü ve tüm salonun susmasını sağlayacak cümleleri söyledi.

''Seks yapmayacağız ve sen Damien, o bacakları rüyanda görmeni bile yasaklıyorum. Bir daha, onun hakkında düşünürsen yemin ederim aletini alevlerimle kızartıp, sana yedireceğim." dedikten sonra diğer salona geçti ve kapıyı sert bir şekilde kapatıp, beni yere indirdi.

''Aklını mı kaçırdın? Aleti elinde gezen Damien'ın yanında böyle bir şey giyinmeye nasıl cesaret ediyorsun? Astrid, fiziğin bile bir erkeği sertleştirebilecek potansiyele sahip.''

''Sen nasıl üstsüz dolaşırsan, bende dolaşırım.''

''Beni mi kıskandın?''diye sordu. Yanıma doğru yaklaştı ve hızlı bir şekilde sırtımı duvara yasladı, burnu saçlarıma sürterken parmakları, bacaklarımın iç kısmına baskı uyguluyordu.

''Yalnızlık süren bitti mi?''

''Yanımda olmasan da aklımda oluyorsun, yalnız kalmam mümkün olmuyor ki.''dediğinde dudaklarım,boynunu buldu.

''Zamanı değil, dövüş benimle.''dedi ve hızlı bir şekilde benden ayrıldı. İkimiz de korunma pozisyonlarımıza geçtik.

Adrian'a doğru yumruk atmak adına bir hamle yaptığımda kolaylıkla beni engelledi. Atacağım tekme, Adrian'ın elleri tarafından durduruldu. Bacağımı sert bir şekilde kendine çektiğinde, nefesimi tutmaya başladım. Göğsüm, sert göğsüne çarptığında tok bir ses salonun içinde yankılanmıştı. Bir bacağım, Adrian'ın ellerinin arasındaydı. Parmakları, tenimde hoş bir sızı bırakarak geziniyordu.

Kollarımı, boynuna doladıktan sonra dudaklarını,dudaklarımın arasına aldım.
Adrian, sert ve acı verici bir şekilde alt dudağımı emerken dudaklarının arasından boğuk bir inilti çıktı. Bir saniye, Adrian'ı son gördüğümden bu yana kız olmadıysa, bu inilti ona ait değildi. Hızlı bir şekilde birbirimizden ayrıldıktan sonra etrafa göz gezdirmeye başladık, seslerin çıktığı yere doğru yavaş adımlarla ilerledik. Tanrım! Merdivenlerin altında, birbirinin ağzını yiyen Lena ve Andreas.

O gördüğüm şey , Yüce Tanrım! Adrian, gözümü elleriyle kapattıktan sonra hızlı adımlarla oradan uzaklaştık.

"İşte bu, aklıma bile gelmezdi."

"Herkes, tüm evrenini küçük bir yıldızın aydınlatmasını istemez. İnsanoğlunun yaradılışı böyledir, hep daha fazlasını isterler. Andreas'ta küçük yıldızdan vazgeçmiş, yeni ışık arayışına başlamış."

"Peki ya sen? Sende vazgeçecek misin?"

"Benim karanlık evrenimi, bir tek sen aydınlatabilirsin."

"Ya yetersiz gelirsem?"

"İşte o imkânsız. Senin karanlığın bile, benim aydınlığım. Ama korkuyorum, küçük yıldız. Başkalarının evrenlerine ışık kaynağı olmandan korkuyorum,"

"Korkma, ben bir tek senin karanlığını seviyorum."

"Bende bir tek gülüşünde ki ışığın, karanlığımı boğmasına izin verebiliyorum."dedikten sonra dudaklarımızı son bir kez daha mühürledi.

Gecenin SenfonisiWhere stories live. Discover now