1-Balayı ♡

13.5K 530 149
                                    

"Şu an bu hoş ortamda eksik olan çok şey var," dediğinde Jongin, kafamı ona doğru çevirdim. Büyük salonun köşesinde rahatsız edici bir gürültüyle çalan gramafondaki fransızca parça koca bir huzursuzluk yaydı etrafa.

"Kırmızı şarap. Tutku. Gül yaprakları. Şehvet. Kırmızı veya mor transparan iç çamaşırı. Tekrar tutku."

Kafamı sallamakla yetindim, diyebileceğim başka herhangi bir şey yoktu. Haksız sayılmazdı. Balayında olan bir çiftte bu saydığı unsurlar eksik olmamalıydı. Fakat söylemeyi unuttuğu çok daha önemli bir unsur vardı.

"Ve aşk." dedi Kim Jongin, sanki aklımı okumuş gibi. Kahverengi deri koltuğunda daha da yayıldı ve elinde tuttuğu viski bardağından bir yudum alarak boynundaki papyonu söktü öfkeyle. Kaşları çatılmış, dolgun dudakları bir ip gibi büzüşmüştü. Şu an bulunduğumuz durum gerçekten rahatsız ediciydi.

Kesinlikle benden nefret ediyordu. Bunu çatılmış kaşlarından rahatlıkla anlıyordum. Ve benden rahatsız oluyordu. Bunu da sürekli iç çekişinden anlıyordum.

"Geç oldu,yatmalıyım," dedim ortamdaki huzursuz havayı dağıtmak ister gibi. Oturduğum koltuktan kalkıp banyoya yöneldim. Üzerimdeki bu lanet gelinlikten bir an evvel kurtulmam lazımdı.

Normalde Jongin böyle ciddi konuşmalar yapan bir insan değildi. Fakat az önce gerçekten çok ciddiydi şaşırtıcı bir şekilde.

Beyaz çarşaflı yatağın üzerinden bana ayrılmış olan pijamaya iğrenerek baktım. Evliliğimin ilk gecesinde eşimi tavşanlı pijamamla baştan çıkarmayı planlıyorken, bu transparan gecelik bana fazlaydı ve mide bulandırıcıydı. Ucuz yöntemlerdi.

Kesinlikle kırmızı transparan bir gecelik giymeyecektim.

Sinirle odanın diğer köşesindeki bavuluma doğru yöneldim. İçinden tavşanlı pijama takımımı çıkararak banyoya girdim ve orada üzerimi değiştirdim.

Gelinliğimi üzerimden çıkarması gereken kişi ben değildim. O'ydu. Fakat ne ben bunu isterdim, ne de o bunu yapardı.

Üzerimdeki bütün saçma fazlalıklardan kurtulup salona doğru ilerledim. Duyduğum tek ses, ayağımdaki otel terliğinin zemine değdiğinde çıkardığı o rahatsız edici hışırtıydı.

Salona girdiğimde onu koltukta oturur vaziyette bulmayı beklemiyordum. Koltuğa uzanmış bir şekilde bulmayı yeğlerdim.

"Ben yatıyorum, sen de yatsan iyi edersin, iyi geceler." deyip salondan çıktım ve yatak odasına girdim bu sefer.

Yorganı kaldırıp içine girdim ve yatağın içine gömüldüm. Yorgundum, uyumam lazımdı.

Eğer biz de Jongin'le normal çiftler gibi olsaydık; evliliğimizin ilk gecesinde farklı odalarda uyumak yerine, aynı yatakta tek beden olurduk. Çıplak tenlerimiz birbirine değer, tahrik ederdi.

Fakat biz normal bir çift değildik.

Aramızda herhangi bir etkileşim yoktu. Birbirimizden nefret ediyorduk. Bu evliliği sadece şirket çıkarları için kabul etmiştik.

Biz, iki aşık çift olarak evlenmedik.

Biz, birbirinden nefret eden iki insan olarak ailelerimizin ısrarıyla şirket çıkarları için evlendik. Pardon, evlendik mi dedim?

Kendimden geçtiğim kısa bir sürenin ardından duyduğum rahatsız edici gürültü uyanmamı emrediyordu. Bu emre uyarak gözlerimi araladım ve yatakta oturur vaziyete geçip etrafa göz gezdirdim.

Şu an üzerimde bulunduğum yatağın sağ tarafındaki boşluğunda yüz üstü bir şekilde uzanmış olan kişi kesinlikle benim müstakbel kocam Kim Jongin'den başkası değildi. Aksi iddia bile edilemezdi.

Büyük bir hışımla oturduğum yerden kalkıp Jongin'in tarafına geçtim. Bir öküz misali bacaklarını iki tarafa atmış ağzını ayırmış bir şekilde yüz üstü yatıyordu. Tam bir öküzdü. Aygır mı demeliydim?

Elimi belime koyup sağ ayağımı gerginlikle hareket ettirmeye başladım. Daha sonra aklıma gelen fikirle hain bir şekilde gülümseyerek kendi kendime göz kırptım.

Parmaklarımı kütleterek ellerimi Jongin denen herifin bacaklarına koydum ve tüm gücümü toplayıp onu çekmeye başladım.

Vücudu benim yönlendirdiğim şekilde hareket ederken o uyanmıştı. Homurdanarak yüzünü bana doğru döndüğünde elimi bacaklarından çektim.

"Çık yatağımdan," diye emir verdim ona. Ne tepki vereceğini merak etmiyor değildim.

Yüzünde sarhoş bir ifadeyle bana döndü ve, "Nereden senin yatağın oluyormuş?" dedi bayık sesiyle. Sarhoşken gerçekten tatlı ve erkeksi gözüktüğünü rahatlıkla söyleyebilirdim.

"Git diğer odaya yat!" diye bağırdım bu sefer, cevap olarak bu sefer sırt üstü döndü ve ağzını şapırdattı.

"Burası," dedi aynı bayık sesiyle ve işaret parmağıyla yatağı işaret etti. "Bizim yatağımız."

"Nereden bizim oluyormuş?" diye bağırdım ve bacaklarından tekrar tutarak çekmeye çalıştım. Bu sefer hareket etmiyordu. Ikınarak tekrardan çekmeye çalıştım fakat olmuyordu, ağırdı. Alt dudağımı sinirle dişledikten sonra yüzünü incelemeye başladım.

İnkar etmiyordum, kesinlikle çok yakışıklıydı. Diğer Kore erkeklerine kıyasla farklı bir aurası vardı. Koyu tenli olması onu daha da çekici yapıyordu. Dolgun dudakları ise bir diğer çekici tarafıydı. Bazen buğulu bir şekilde bakardı ve bu da farketmeden kendimi onu izlerken bulmama neden oluyordu.

Dalgın anımdan faydalanarak bacaklarını kendine çekti. Bacaklarını tuttuğum için normal olarak ileriye doğru düşmüştüm.

Müstakbel eşimin kucağına.

Gözlerim büyümüş bir şekilde ona bakarken elini belime koydu ve vücudumu ters çevirerek bedenimin yatakla buluşmasına neden oldu. Gözlerim daha da büyürken ellerini iki yanıma koydu ve bedenini bedenime yasladı.

Heyecandan ve şoktan boncuk boncuk terler dökerken gözlerimi yumarak yutkundum. Koca bir yumru oturmuştu boğazıma.

Yumduğum gözlerimi geri açtığımda karşılaştığım şey onun dolgun dudakları ve geniş alnıydı. Kalp atışlarım her saniye kat ve kat hızlanırken yeniden sertçe yutkundum.

"N-Ne yapıyorsun?" diyebildim. Bunu bile demem mucizeydi.

Yüzünü yüzüme daha çok yaklaştırdı ve bedenini bedenime daha çok bastırdı. Sarhoştu. Bunu anlamıştım. Vücut sıcaklığımın normalin üzerine çıktığını rahatlıkla hissedebiliyordum.

"Karım değil misin sanki?" diye sordu ve daha çok yaklaşarak aramızdaki mesafeyi kapattı.

Cevap veremedim. Zira dudaklarımın üzerindeki sıcak, dolgun ve ıslak dudakları bunu engelliyordu.

"Cevap vereceğim Kim Jongin."

Dudaklarımı aralamam için, dolgun dudakları baskı uygularken bir süre daha direndim. Çünkü hala şoktaydım. Her ne kadar dudaklarımı aralamasam da, o dudaklarını çekmedi. Ve ben buna yenilerek, dudaklarımı hafifçe araladım. Şu an ne yaptığımıza mana verememiştim, iki aşık gibi öpüşüyorduk. Ve bu da bana çok mantıksız geliyordu.

Dudaklarının hareket edişi dahada artarken zor bir karar verdim ve elimi boynuna dolayıp onu kendime daha çok çektim.

Bunu istiyordum.

"Evet Kim Jongin. Ben Lee Jin Ae, senin karınım."

Marry Me! | Kim JonginWhere stories live. Discover now