hayal-5 "Çocuklar"

594 54 30
                                    


İyi okumalar..

Bacaklarımı kendime çekip sıkı sıkı sarıldım.Oynadığım şu oyun boyunca sarıldığım tek şey bunlar olacaktı herhalde.Ya da haftada bir,bize verilen tatil gününde arkadaşlarım...İnandırıcı olsun diye ailemin yanına ayda bir gitmeyi planlamıştım,doğru mu yaptım bilmiyorum ama.Onları özlediğimi,bana karşı davranışlarını yorumlamakta yanıldığımı hissediyordum.

Aileydi sonuçta.Ne olursa olsun,sıcak bir ortam...

Gözlerimi sıkıca birbirine bastırıp geri açtım.Gözlerim uykusuzluk sebebiyle acıyordu.Sadece 5 saat uyuyabilmiştim.Uyku bir türlü yanıma gelmemiş,beni kendinden mahrum etmişti.

Aslında bugün Cumartesiydi.Soner Beyin benden özür dilemisi üzerinden iki gün geçmişti ve ben o iki gün içinde ruh gibi gezinmiştim ortalıkta.Keyfim bir türlü yerine gelmiyordu! Her an somurtasım,biriyle kavga edesim vardı.Ve zaten bu iki gün içinde Figen'le 3 kez kavga etmiştik.Haklı da olsam,haksız da olsam susmuyordum,ve hazin son olarak laf dalaşına giriyorduk.

Kollarımı dizlerimden çözüp yataktan kalktım ve dolabın önüne geçtim.Fazla eşya getirmemiştim buraya.Dolabın yarısı boş boş sırıtıyordu sanki;ki dolap zaten küçük bir şeydi.İçinden gri dar pantolon ve siyah örme kazak çıkarıp giydim.Siyah yarım botlarımı da ayağıma geçirdikten sonra,lacivert,ince montumu elime alıp yukarı çıktım.Bileğimde ki siyah lastik tokayla gelişi güzel topuz yapmıştım.Önümden birkaç kahkül gözlerime doğru iniyordu.;ama rahatsız ettiği söylenemezdi.

Bugün tatil günümdü.

Cumartesi benim,pazar Figen'in...

Gitmeden önce,an olarak başımı mutfağa uzattım.Kahvaltı hazırlanmaya başlamıştı."Çıkıyorum ben." diye seslendim Figen'e.Kavgalı da olsak haber verme ihtiyacı hissediyordum.

"Bu saat de mi?" diye hayretle sordu.Ne'si varmış saatin? 06:41.

Tamam,belki gereğinden fazla erken ama bir dakika daha bile bu evde kalmak istemiyordum.Duvarlar üstüme üstüme gelip boğuyordu sanki..Sözlü bir cevap vermeyip başımı salladım ve dış kapıya yöneldim.

Hafta sonu bile bu kadar erken kalkan Soner bey,bence sırf eziyet olsun diye yapıyordu bunu.Kendi sporu bahane,kötülük şahane...

Dış kapıdan çıktıktan sonra;havanın soğuk olduğunu bütün bedenimle hissettim.Sanki ilmek aralarından girmiş ve derime iğne gibi batmıştı soğuk hava.Fakat bu havaya içimin ısındığını hissettim.Belki icimdeki kasvetten belki de havanın dingin yapısından...

Güzeldi.Gri bulutlar,havanın erken olması dolayısıyla daha da karanlık duruyordu.
Muhtemelen bugün ya yağacak,ya da atıştıracaktı yağmur.Şemsiye almam gerekiyordu sanırım.Ama onun bile umurumda olduğu söylenemezdi.

Önümdeki fermuarı yarısına kadar çekip;otantik görünümü veren taşların üzerinden yürümeye başladım.Küçüklükten alışkanlık olan,çizgilere basamama takıntısı bazen kedinin gösteriyordu.Daha çok düşünecek bir şeyim olmadığı zamanlarda.Şimdi de o zamanların birindeydim.Çizgilere basmadan bahçe kapısına doğru yürümeye başladım.

Taşların bazısı gereğinden büyük,bazısı ise parmak uçlarında yürümeme sebep olacak kadar küçüktü.Günümüzde oluşan toplumsal sınıflar gibi...Büyük olduğu zaman rahatsın,yani zengin.Zorladığın vakit ise askeri maaşla çalışan işçi gibisin,kıt kanaat çizgilere basmadan yürüyebiliyorsun.

Buydu hayat işte...Sanırım benim durumum;küçük ve büyük arasına sıkışmış çizgiler gibiydi.İkisinin arası ama istenmeyen.Bende kendi yaşantımı istemeyip olmayacak işlere kalkıştım.Benim neyime ki hizmetçilik yapmak! Ben kendi evimizde bile doğru dürüst temizlik yapmamış insanım! Kendimi nefsimi tutarak öldürmek istiyordum;ama neyseki böyle bir şey pek mümkün değil...Doğaya aykırı başta.

Hayal'im-Askıda-Where stories live. Discover now