"I remember faces."

31.1K 486 377
                                    

Touched For the Very First Time'ın devamıdır. Sizin yorumlarınızı değerlendirmeye alıp Mavi'yle Harry'nin arasını öyle bırakmamaya karar verdim. İlk kısmı okumadıysanız, okumanızı tavsiye ederim :)

Keyifli okumalar :)


"Siparişler hazır!" Şefin sesiyle mutfağın girişine yürüyüp mini pencereden uzatılan servislere bakındım. "Protokol On Bir'e."

Kafamı sallayıp yorgunlukla üzerimdeki beyaz gömleği, gömleğin yakasındaki kırmızı papyonumu ve altımdaki kırmızı mini eteği düzelttim. Ardından saçlarımı hızla parmaklarımdan geçirip tabaklara uzandım, gece mesaisinin bitmesine sadece yarım saat kalmıştı ama artık bedenim sızlıyordu. Bir yandan da, gecenin son bir saatinde bir şeylere kızan salon şefi beni on birinci bölümle değiştirmişti. Bunun neden önemli olduğunu sorabilirsiniz tabi, bırakın size şöyle açıklayayım, insanların alışkanlıkları var. Bir restorana gittiklerinde, mümkünse daha önceden oturdukları kısmı ya da oraya en yakın yerleri tercih ediyorlar ve ben kendi bölümümdeki insanların çoğuyla taşınıyorum. Oysa on birinci bölüm biraz daha resmi ve biraz daha havalı, New York'un rahatsız edilmek istemeyen elitlerinin daha sık uğradığı kısım.

Kısaca, az sonra kimle uğraşacağımdan habersizim ve bu beni geriyor. Son yarım saatimde olay çıkmasa bari.

Derin bir nefes alıp restoranın geri kalanından ayrılan on birinci bölümün basamaklarını tırmandım. Kapıda bekleyen korumalar geçmeme izin verdiler, içeri girdiğimde on birinci salondan sorumlu şefle göz göze geldik, adam beni bir an için süzdükten sonra ilerlemem için işaret etti. Derin bir nefes alıp protokol kısmına yürüdüm, topuklularımın üzerinde, içi yiyeceklerle dolu tabakları taşımak bu işe ilk başladığım zamana göre daha kolaydı ama hala o kadar da kolay değildi.

Protokol kısmında, odanın geri kalanından daha loş bir aydınlatmanın altında, bir masada üç kişi oturuyordu. Onlara yaklaştıkça gülüşmelerini duymaya başlamıştım, orta yaşta bir kadın, saçları tarif edilemez bir renkte genç bir kız ve onlarla konuşurken gülümseyen bir adam masanın etrafındaydı. Gülüştüklerini duyunca gerginliğim biraz yatışsa da hala bir şeyleri yanlış yapmaktan korkarak hareket ediyordum. Burada birinin şalına su damlatsam iki aylık kiram kadar ceza yerdim.

Evet evet, zor bir yerde çalışıyorum. Gene de üniversiteye başladığımdan beri buradayım ve kiramı karşılayıp bana çalışmadığım zamanlarda düşünmeden harcama yapabileceğim kadar para veriyorlar. Seçim kolay yani. Ayrıca, burası New York, büyüdüğüm küçük kasabadan farklı olarak burada herkes çalışmak zorunda.

En sonunda masaya yaklaştığımda masadaki üçlü konuşmayı kesip bana döndüler, yüzlerindeki gülümseyişler silinmemişti, ben geldiğim için konuşmayı kesmemiş, sadece ben işimi rahatça yapabileyim diye dikkatlerini bana yöneltmişlerdi. Bu güzeldi, böyle insanları seviyordum.

Önce kadına gülümsedim, bana geri gülümsediğinde suratında bir şeyler o kadar tanıdık geldi ki anlamlandıramadım, "İyi akşamlar, servislerinizle ben ilgileneceğim." Kendi bölümümde olsaydım ismimi de söylerdim ama burada isim söylenmiyordu, on birinci bölümde yemek yiyen insanlar sizin isminizle ilgilenmiyordu.

Tepsimdeki yemeklere baktım, "Kremalı Pazziola?" dediğimde renkli saçlı genç kızın sesini duydum, "Benim."

Kıza gözümün ucuyla gülümseyip tepsideki tabağı hazır sevisin üzerine düzgünce yerleştirdim, "Teşekkürler," diyen kıza bir kez daha gülümsedim, göz göze geldiğimizde bir kez daha anlamlandıramadığım bir tanıdıklıkla sarmalandım.

Harry Styles One Shots (+18)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz