One and Only Harry

40.4K 509 284
                                    

"Burası çok sıkıcı." Bana eğilip fısıldadığında çenemi, birbirine kavuşturduğum ellerimin üzerinden çekip ona döndüm ve gülümsedim, "Daha yeni geldik."

"Ama etrafa baksana," diye mızmızlandı, kısık ve ölü bir müziğin çaldığı ortamda insanlar baygın baygın birbirlerine bakıyorlardı, "Buradaki herkes aslında yüz yıl önce ölmüş ama kimse onlara söyleme nezaketinde bulunmamış."

Söylenişi üzerine kıkırdadım, "Harry, sadece bir iki saat katlanacaksın. Sonra gideceğiz, tamam mı?" Dudaklarını büzüp kafasını tamam anlamında salladı ama annesinin ikinci dilim pastayı vermeyi reddettiği bir çocuk kadar halinden hoşnutsuz görünüyordu. Etrafa bakınıp kimsenin bizi görmediğine emin olduktan sonra masaya yaslı kolumu çekip tek elimi üst bacağında gezdirdim, "Eve gidince bütün gecenin sıkıcılığını sana unutturacağıma söz veriyorum."

Yeşil gözlerinin içi parlayarak bana baktı, "Gerçekten mi?"

Bu hevesli haline tekrar gülüp kafamı salladım, "Söz veriyorum."

"Ama..." tekrar dudaklarını büktü, "Gecenin bitmesine daha çok var, daha başlamış bile sayılmaz."

"Bebeğim, buraya bizi sürükleyerek getiren sendin, hatırlıyor musun?" sorum üzerine omuz silkti, bir şeyler istediği gibi gitmediğinde büründüğü bu çocuksu havaya da geri kalan her zerresine aşık olduğum kadar aşıktım, uzanıp suratının önüne gelmiş bir tutam bukleyi geri ittim, parmaklarımın altındaki saçları yumuşacıktı. "Biliyorum ama ben de istediğimden değil. Reklam şeysi..." uzanıp yanağına bir öpücük bıraktım, "Tabi ki anlıyorum, sevgilim ve zaten burada olmaktan ötürü mızmızlanan ben değilim, sensin."

Bana bakıp dişlerini göstererek sırıttı, ruh hallerindeki ani değişimlere alışık olduğumdan ışıldayan dişlerini sergileyen güzel gülüşmeyişine aynı şekilde karşılık verdim. "Bana katlandığına inanamıyorum." Diye mırıldandı birkaç sessiz saniyenin ardından. Neyden bahsettiğini anlamayarak ona döndüm, "Ne?"

"Bana katlandığına inanamıyorum," diye tekrar etti kendisini, sanki az önce söylediği şey çok anlaşılır bir şeymiş de ben anlamamışım gibi bir doğallıkla. "O da nereden çıktı?" diye sorduğumda önündeki içi suyla dolu kadehe uzanıp bir yudum aldı, "Bilmiyorum. Bende ne buluyorsun ki?"

"Ben bakmazken bir şey mi aldın sen?" diye sordum kaşlarımı çatıp "Hap? Ot? Herhangi bir şey? Çünkü hiç anlam ifade etmeyen şeyler söylemeye başladın."

Bana sevgiyle bakıp gülümsedi ve ardından uzanıp tek avucunun içiyle yanağımı okşadı, dokunuşuyla birlikte saniyesinde bütün bedenim gevşerken kendimi bilinçsizce eline doğru bastırdım, baş parmağının içiyle elmacık kemiğimin üzerini okşayıp mırıldandı, "Gerçekten inanamıyorum."

"Harry, sevgilim, gerçekten saçmalıyors-"

"Kapa çeneni," diyerek beni yarıda kesti, "Anlamıyorsun. Daha önce kimsenin yanında kendimi bu kadar güvende ve huzurlu hissetmemiştim, kimsenin yanında kendim olmaktan çekinmeden hareket etmemiştim. Ben... Garip bir adamım, biliyorum ve bana katlandığına inanamıyorum."

Elini çektiğinde teninden tenime akan ısının yokluğuyla garip bir üşüme hissinin içinde buldum kendimi, "Harry, seni seviyorum." Bunu söylerken ilk seferki kadar heyecanlanmam komikti belki de ama kalp atışlarımın hızlanması ve boğazımın kuruması hakkında yapabilecek bir şeyim yoktu, ona böyle şeyler söyleyebildiğime hala inanamıyordum ve belki de asla inanamayacaktım, benimle olduğuna inanamayacaktım, benimle uyuduğuna, beni sevdiğine... Dolayısıyla her saniyenin tadını çıkartıp ona onu sevdiğimi elimden geldiğince sık hatırlatıyordum, "Seni seviyorum, tamam mı?"

Harry Styles One Shots (+18)Where stories live. Discover now