15.Bölüm-Savaşçılar Akademisi.

Start from the beginning
                                    

Adrian'ın elleri, titreyen ellerim ile kenetlendiğinde tuttuğum nefesimi havaya doğru üfledim. Çok fazla gerilmiştim, ciddi anlamda bir tatile ihtiyacım vardı.  Adrian, beni hem heyecanlandırıp hem de sakinleştirmeyi nasıl başarabiliyordu? İhtiyacım olan her şey onda gizliydi, bana yasak olsa bile kalbim onun doğru olduğunu biliyordu.

''Beni özledin mi?''diye fısıldadım kulağına doğru.  Ekmek arası cesaret mi yemiştim acaba?

''Çok,''demesini beklemiyordum fakat demişti. Kulaklarıma kadar bir ısı akımı bedenimi işgal ettiğinde gülümsemem yüzümün tamamına hâkim oldu.

''Acıyor mu?''diye sordum burnunu göstererek.

''Hayır,''dediğinde bakışlarım dudaklarına doğru kaydı. Ah! Nasıl fark edememiştim? Dudağını da patlatmışlardı.

''Demek Adrian Castelain, sağlam bir dayak yedi.''

''Sen asıl bana vuranın halini gör,''dediğinde kahkaha attım.

Herkes dönüp bize doğru baktı, içlerinden biri diğerlerine göre çok daha sinirliydi; Andreas. Gözleri ilk suratımda ki gülümsemeyi sonraysa birleşmiş ellerimizi bulduğunda hiç bir şey demeden bodrumda ki meşaleyi alıp bir şifre yardımıyla gizli kapıyı açtı.

''Bu yönden.''dediğinde hepimiz kafamız ile onayladık ve gizli geçitin içine girdik. Etrafa saf karanlık hâkim olmuştu, küf kokusu burnumun deliklerini sızlatmaya yetecek cinstendi.

''Adrian, ateşe ihtiyacımız var.''dedi Andreas sinirli bir sesle birlikte. Adrian, duvarlarda ki mumları yaktıktan sonra sonunu göremediğimiz tünelde ilerlemeye başladık. İlerden duyulan fare sesleri bile korkmama yetiyordu.

''Bu yolculuğu daha eğlenceli yapacak bir şeyler buldum, birbirimizle tanışmaya ne dersiniz?''diye sordu saçları hafif turuncuya kaçan kız. Onay sesleri gelince, Andreas'ın yanına doğru ilerleyip bize döndü.

''Adım Milena, siz bana kısaca Lena diyebilirsiniz. Yıllardır süren bu sisteme karşıyım çünkü insanları ayırıyor. Hepimiz eşit şartlarda yaşayabilmeli ve özgür olmalıyız.''dediğinde alkış sesleri yükseldi. Andreas, tek kaşını kaldırmış Lena'yı izliyordu. Etkilendiği barizdi. Aslında güzel bir kız sayılabilirdi, saçlarıyla uyumlu bir açıklığa sahip gözleri, uzun ve ince bir burnu, dolgun dudakları vardı.

Az ilerisinde ki kalıplı çocuk öne doğru çıktı, aramıza katılması iyi olmuştu. O vücutla on kişiyi bile devireceğine bahse girebilirdim. Sarıya doğru kaçan saçları, mavi gözleriyle birlikte Yunan Tanrılarını anımsatıyordu.

''Adım Tyson, sistemler sikimde değil. Burada ki insanlara sinir olduğum için değişikliğin iyi gelebileceğini düşündüm ve sonuç olarak buradayım.''

Açık kahverengi saçları ve mükemmel mavilikte olan gözleri, ince fakat dolgun dudaklarıyla bir kız öne doğru çıktı. Tanrım, fazlasıyla güzeldi.

''Destiny, buradayım çünkü erkek kardeşimi yalnız bırakmak istemedim.''dedi ve gülümsedi.

Dağınık siyah saçları ve çekici mavi gözleriyle, 'erkeksi' sınıfına sokabileceğim bir adam öne doğru ilerledi. ''Damien, Destiny'nin kardeşi veya ağabeyi benim. Buradayım çünkü yeşil gözlüyü beğendim.''dediğinde Adrian, elimi daha sıkı bir şekilde tutmaya başladı. Burnundan solduğunu anlayabiliyordum, büyük ihtimalle Damien'ı öldürmek için planlar kuruyordu.

Son olarak koyu kahverengi saçları, dolgun dudakları, yeşilden maviye doğru kaçan gözleriyle bir kız öne doğru çıktı. ''Adım Nina, buradayım çünkü aptal sistem yüzünden tüm ailem öldü.''dedikten sonra arkaya doğru ilerledi.

''Astrid Storm, Kraliçe Lisa'nın kızıyım. Şimşek ve Fırtına'yı kullanabiliyorum, gördüğünüz gibi.''

''Adrian Castelain, ne yazık ki Andreas'ın kardeşiyim ve ateşi kullanıp, insanların akıllarını okuyabiliyorum. Bir daha Astrid'in göğüslerini düşünecek olursan suratında yumruklanmadık yer bırakmam.''dedi Damien'a bakarak.

''Tamam, sakinleşin. Burası fazla testosteron kokmaya başladı.''dedi Lena gülerek. Kızda fazlasıyla pozitif enerji vardı, şu anda ihtiyacımız olan tam olarak buydu. Hepimiz gerilmiştik ve Lena, bizi birazda olsa rahatlatacak gibi duruyordu.

-

Tünelde uzun bir süre yürüdükten sonra ormanlığa çıkmıştık, toprağın mükemmel kokusunu ciğerlerime doldurduktan sonra diğerlerinin arkasından ilerlemeye başladım. Andreas, bir kez olsun yüzüme bile bakmamıştı. Lena, Andreas'la sürekli olarak bir konuşma çabası içerisindeydi fakat Andreas, Lena'yı umursamıyordu.

''Yeşil?''dedi Damien gülerek. Ah, Adrian iyi ki Tyson'a bir şeyler anlatmakla meşguldü yoksa burada sağlam bir kavga çıkabilirdi.

''Adım Astrid,''

''Pekâlâ yeşil, diğer yeşille aranızda ki olay ne?''diye sordu gülerek.

Bilirsin işte, seviştik, yasaklıyız filan.

''Hiç bir şey.''

''Sevindim çünkü yeşilleri severim.''

''Adrian'da sever, gelmeden önce gitsen iyi olacak.''dediğimde bana doğru göz kırptı. Adrian, konuşulanları duymuş gibi bize doğru döndü. Suçlu gülümsememi takındığımda, sonra görüşeceğiz anlamında bir bakış attı.

''Selam,''dedi Nina gülerek.

''Selam,''

''Gücünüz, çok havalıymış. Odama posterlerini astığım kahramanlardan biri olabilirsin. Bayan olman benim için bir ayrıcalık, feminist ruhluyum diyebiliriz. Sonunda güçlü bir bayan karakter,''dediğinde gülümsedim.

''Pek güçlü sayılmam ama aramızda kalırsa sevinirim, bilirsin ego problemleri.''dedim göz kırparak.

''Belki çok erken ama sonunda bir yere aitmişim gibi hissediyorum, yıllardır beklediğim adalet ayaklarımın altına geldi.''

''Nasıl oldu? Yani ölümleri, tabi anlatmak istemezse..''diye başladığımda beni susturdu.

''Aydınlık Taraf'ı seçmek istiyordum, Kraliçe Andromeda bunu duyunca annem ve babamın ölüm emrini verdi.''

''Ama bu çok saçma, yani neden?''

''Bilmiyorum, tek bildiğim taraf değiştirme sebebimin ailem olduğunu düşünmesiydi. Saçma sistemler yüzünden, ailemi sonsuza kadar kaybettim.''

''Ailen karanlık taraftayken, sen neden aydınlık tarafı seçmek istedin ki?''

''Çünkü birini seviyordum, birbirimize söz vermiştik. 16 yaşıma gelince bende onun tarafına geçecektim. Ailem ile haberleşmek için bir sistem tasarlamıştım fakat olmadı.''dedikten sonra yanağından bir damla yaş süzüldü.

''Peki ya o kişi?''

''Başkasını bulmuş.''dedi ve gözyaşını elinin tersiyle sildi. Destek olmak adına kolunu sıvazladım, acısı gözlerinden okunuyordu.

Sonunda boş bir alanda durmuştuk fakat neden durduğumuz hakkında hiç bir bilgim yoktu.

''Neden durduk?''diye sordu Destiny.

''Çünkü vardık.''diye cevapladı Andreas, cebinde ki hançeri çıkartıp kolunu kestikten sonra kanını toprağın üzerine damlattı. Boşluk yavaş yavaş bir Şato şeklini aldığında, nefesimin kesildiğine yemin edebilirdim.

''Savaşçılar Akademisi'ne hoşgeldiniz, babam bugünün geleceğini bildiği için yüzyıllar önce bizim için hazırladı. Burada eğitim göreceğiz, belki sayımız az fakat önemli olan niteliklerimiz.''

Gecenin SenfonisiWhere stories live. Discover now