17.BÖLÜM

196 23 15
                                    

Merhaba arkadaşlar:)
Bölümü uzun yazmaya çalıştım. En kararsız kaldığım bölüm diyebilirim. Düşüncelerinizi çok merak ediyorum. Bu bölümde şöyle uzun uzun yorumlar gelse beni ne kadar mutlu edersiniz. Kitap sizin görüşünüzde nasıl gidiyor merak ediyorum. Keyifli okumalar :)))
Yine direniyor kalemim, ağlamak istemiyor. Ağlayıp da kitletmek istemiyor o beyaz duvarı. Ama olmuyor işte. Başladı yine siyah gözyaşları dökmeye. Beyaz duvardan taşlar dökülüyordu tek tek. Duvar yıkılıyor ve kara oluyordu her yer. Duvar yıkılıyor ve arkasındaki o sonsuz karanlık baş gösteriyordu. Sus diyordu kağıt kaleme sus. Hiç değilse iki satır beyaz kalsın. Artık kalem sussa ne fayda zaten göz yaşlarından sırıl sıklam olmuştu kağıt. Bulaştı her yere o uğursuz kelimeler. Bulaştı her yere kasvet. Özlem artık her yerdeydi,her satırda,her cümlede. Aslında ne kağıttaydı suç ne de kalemde. Suç çaresiz kalemi tutan titrek ellerdeydi. Ama duramıyordu işte içindeki o taşan duyguları söylemesi gerekiyordu. Yoksa zehirlenecekti, kalbindeki sızı onu zehirleyecekti. Zaten eriyodu kalbi günden güne. O hain kıpkızıl bir tunç kadar kızgın kalbini alıp onun kalbine bastımaktan geri durmamıştı. Şimdi eriyordu kalbi,eriyor ve o hainin kalbinine karışıyordu. Eriyor ve okyanus gözlere bir ton daha ekliyordu.

Kalemi masanın üzerine bıraktığım gibi kütüphaneyi terk ettim. Biraz düşünmeye ve kafa dinlemeye ihtiyacım vardı. Yağız hâlâ yazıyordu. Bana neden kızıyordu ki ? Zaten o ve arkadaşları geçmişi bırakıp önüme bakmam için beni aralarına almamışlar mıydı? Neden karşıma normal biri çıkmaz ki. 'Sen normal olmadığın için' dedi içimden bir ses. Evet bende normal değildim. Oğuz'u unutmak istiyorum ama unuttuğum düşüncesi bile üşütüyordu. Kalbimin üzerindeki kalbinin sıcaklığını hissediyorum. Ama bu yumuşak bir sıcaklık değil,yakıyor. Küller bulaşıyor göğsüme..
Sahilde bir banka oturdum ve denizi seyretmeye başladım. Bulut gözlerini ne annesinden almıştı ne de babasından işte bu denizden almıştı. Keşke o gözler de böyle sakin olsa ,bakınca intikam mavilikleri değil aşk mavilikleri dalga vursa kirpiklerine.
Korkuyordum. Ya abimi kaybedersem diye korkuyordum. Ya da bir yanlış anlaşılma yüzünden kan dökerse Arda. Kağıtlar da yetmiyor artık bana. Ne kalem dayanabiliyor anlatmaya ne de kağıt dayanıyor dinlemeye. Birilerinden yardım almam lâzım. Omzuma atılan bir kolla irkildim. Başımı hafifçe yana çevirdiğimde Yağız bekleyeceğim son kişiydi belkide. Birşey söylememe izin vermeden beni iyice kendine çekti. Buna ihtiyacım vardı işte,bu korumacı kollara ihtiyacım var. Yağız hafifçe ellerini düz saçlarımda gezdirdi.
"Oğuz hep saçlarından bahsederdi biliyor musun. Haklıymış yumuşacık. 'Abi bu inatçı keçiye saçlarını dalgalı yaptırmadım gitti' derdi. Sonra kirpiklerinden bahsederdi"
Yağız beni kendine doğru çevirdi ve konuşmaya devam etti.
"'Kirpikleri o kadar güzel ki onların arasında dolaşıp kaybolmak istersin' derdi. Biliyor musun inanmazdım her zaman abarttığını düşünürdüm. Ama şimdi kirpiklerini kıskanıyorum. Keşke bende o huzur veren gözleri çevreleyebilsem diyorum kendi kendime."
Başımı önüme eğdim yanaklarım yanmaya başlamıştı bile.
"'Hırçın durur ama gözleri o küçük kızı hemen ele verir'"
Cümlesinin yanı sıra başımı hafifçe yukarı kaldırdı.
"Seni çok iyi tanıyormuş" dedi. Kirpiklerim ıslanmıştı bile.
"Bunları sana ağla diye anlamadım. Onu aklından silme olur mu? Onu sadece kalbinden sil."
Onu nasıl silerdim aklımdan o benim en mutlu günlerimdi.
"Asla" dedim zorlukla .
"Onu asla aklımdan silmeyeceğim"
"Bu konuda sana kızmam doğru değildi"
Bu cümle Yağız'a göre özür cümlesiydi. Dudaklarım hafifçe kıvrıldı. Bende kolumu Yağız'ın beline dolamıştım. Acaba bu olanları Yağız'a anlatsam nasıl bir tepki verirdi. Daha önce söylemediğim için kızar mı? Belki de bana yardım eder. Ya daha yeni barışmışken bana tekrar sırtını dönerse? Yağmur'un abim yüzünden intihar ettiğini Bulut'a söyler mi? Kafamdaki sorular artık cevap almadan susmayacaklardı. Derin bir nefes alıp kollarımı Yağız'ın belinden çektim.
"Yağız sana önemli birşey söylemem lazım"
"Söyle"
Söylemekten korkan tarafım boğazımda bir düğüm oluşturmuştu. Sesli bir şekilde yutkundum ve o korkak taraf yol açtı gerçeklere.
"Belki bu banktan bana kızgın kalkacaksın. Belki sana anlatmamam gereken şeyleri anlatacağım. Ama inan senden başka yardım isteyecek kimsem yok. "
Durdum ve tepkisini bekledim.
"Devam et."kaşlarını hafifçe çatmıştı. Gözleri gözlerimi delip geçiyordu sanki.
"Bulut abinden bir yanlış anlaşılma yüzünden intikam almak istiyor. "
Sanki verdiğim nefesle içimde tuttuğum onca sırda karışıyordu havaya.
"Kızım düzgün anlatsana şunu"
Herşeyi baştan almak en iyisiydi.
~~
Herşeyi ayrıntısıyla anlatmıştım Yağız'a. Hiç konuşmadan beni dinlenmişti ve susmaya hâlâ devam ediyordu. Ellerini birleştirmiş dirseklerini dizine yaslamış vaziyette denize bakıyordu. Bu sessizlik beni korkutuyordu. Durgun deniz fırtınanın yaklaşacağına haber verir. Yağız'ın bu sessizliği bana fırtına diye çığlık atıyordu sanki.
"Namluyu ters tutuyor Bulut. Kalbi mermiye bakarak atıyor haberi yok. "

YALNIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin