11.Bölüm-Ateşten Buza

Start from the beginning
                                    

''Siktir git Adrian!''dedikten sonra ağlamaya devam ettim. Aşk çok garip bir şeydi, beni kırdığı halde yine ona ihtiyaç duyuyordum. Çünkü biliyordum, onun kollarında ki huzuru başka kimsede bulamayacaktım.

''Astrid, siktiğimin kapısını aç yoksa kıracağım.''dediğinde alaycı bir kahkaha patlattım. Kapının kırılma sesi, kulaklarımı doldurduğunda geriye doğru gitmeye başladım. Adrian'ın gözlerinin yeşilleriyle, öfkenin tonları dans ediyordu. Boynunda ki damarların bağımsız bir şekilde atışını buradan bile görebiliyordum. Tüm cesaretimi toplayıp ayağa kalktım ve yaşlı gözlerimle birlikte ona doğru ilerledim.

''Siktir git cümlesinin neresini anlamadın?''dediğimde bileğimi tutup, beni kendine doğru çekti. Bileğimde ki elleri fazlasıyla güçlü ve baskı altına alıcıydı. Yüzüm, boynunun girintisine doğru çarptığında eli belime doğru gitti. Belimden sert bir şekilde tuttuktan sonra bedenimi duvara yasladı.

''Benimle düzgün konuş.''dediğinde tam göğsüne bir yumruk attım.

''Acıyor mu?''dedikten sonra bir tane daha sağlam bir yumruk daha attım. Darbelerimi engellemeyince kalbinin olduğu yere üst üste vurdum.

''Hissedebiliyor musun acıyı Adrian Castelain? Yeterli oluyor mu yoksa kalbinin ortasında şimşeğin varlığını ister misin?''dedikten sonra gözlerimden süzülen bir damla yaş eşliğinde geriye doğru çekildim.

''Senin kalbin sadece kan pompalıyor, acıyı hissedemiyorsun değil mi? Bana bak,''dedikten sonra yüzünü parmaklarımın arasına alıp sert bir şekilde gözlerime odakladım.

''Sana vurduğum darbeler hiç bir şey, kırdığın kalbim bunların on katı kadar acıyor. Nefes alamıyorum, seni sevmekten yoruldum.''dedikten sonra dudakları aralandı, parmağımı dudaklarının üstüne koyup 'sus' anlamında bir işaret yaptım.

''Beni dinleyeceksin, geçen üç yılın içinde ki tüm kırgınlıklarımı.''dedikten sonra Adrian'ı yatağın üzerine oturttum ve karşısına geçtim.

''Ne kadar zor olduğunu biliyor musun? Beni kırmana rağmen yine senin kollarına muhtaç olmanın ne kadar can yakıcı olduğu hakkında bir fikrin var mı? Gözlerine baktığımda boş bir bedenden başka hiç bir şey göremiyorum, bana karşı bir şeyler hissetme o da kabulüm. Ama en azından bir şeyler hissetmeyi dene!''

Sesim neredeyse boş odada öldürücü bir şekilde yankılanırken, Adrian ayağa kalktı ve bedenimi sardı. Başımı, boynunun girintisine yasladıktan sonra derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım. Bulunduğumuz durumdan nefret ediyordum, tek istediğim vardı. Beni sevmek, kalbini kırsın, parçalasın istiyordum. Beni sevsin ve bu ona acı versin, hissettiklerimi anlasın istiyordum.

''Küçük yıldız, seni sevemem. Kalbim sadece kan pompalayan bir organdan ibaret, kırılamadığını sende biliyorsun.''dediğinde ondan ayrılıp, ölümü anımsatan yeşil gözlerine baktım.

''Neden seni öpmeme izin verdin?''diye sordum kırgınlığın her santimini içinde bulunduran sesimle birlikte.

''Belki öpücükten sonra bana karşı hevesin geçer diye." dediğinde yanağına doğru sağlam bir tokat attım. Kafası sağ tarafa doğru savrulurken, yangın başlattığı kalbimin buzdan parçalara dönüşmesini sağlamıştı.

''Bir şansım olsaydı, kesinlikle başkasını sevmek isterdim.''dedikten sonra koşar adımlarla odadan çıktım. Adrian'ın arkamdan bağırış seslerini duyabiliyordum fakat umurumda değildi. Gecenin siyahlığına doğru yürüdüm ve avuçlarımın içinde serbest kalmak için bağıran gücümü siyahlığa doğru serbest bıraktım. Üst üste yıldırımlar gökyüzüne akın ederken, akan kanımın varlığını yüzümün her santiminde hissedebiliyordum. Bulunduğum yerde titremeye başladım, bedenim toprağa doğru düştüğünde bana doğru koşarak gelen Adrian'ı gördüm.

Gecenin SenfonisiWhere stories live. Discover now