"Daha önce hangi kızın masasına oturduğunu gördün?" Ellerini yukarı doğru kaldırdı ve tuhaf hareketler yaptı. "Onun için çıldıran(!) o kadar kız olmasına rağmen."
Bir kez daha ofladı. "Git konuş mu diyorsun yani? Her şey öyle daha iyi mi olur?"
Omuz silkti. "Her şey iyi olacak diyemem ama en azından senin hakkında ne düşündüğü belli olur. Sen de ona göre sürdürürsün hayatını."
Dudak büzdü. "Ama çok üzülürüm..."
Ivy, göz devirdi. "Tanrım! Böyle çok mu mutlusun?"
"Ama en azından kendimi kandırabiliyorum! Ona açılıp reddedildiğimde kendimi kandırmaya devam edemem. Şizofren gibi hissederim!"
Ivy, dudaklarını büzdü. "Artık kendini kandırmanı istemiyorum. Bu platoniklik durumu sana hiç iyi gelmiyor. Bundan nefret ediyorum."
İç çekti ve yüzünü sıvazladı. Ivy haklıydı. Daha fazla kendisini kandırmamalıydı. "Tamam, yarın konuşacağım. Söz veriyorum. Ama sen de bana bir söz vermelisin."
"Ne için?"
"Eğer konuşmamız kötü geçerse sana sarılıp ağlayacağım."
Ivy, tatlı şekilde gülümsedi. "Yaaa tabii ki de şapşal mısın?!" Yalandan ağlar gibi dudaklarını büzdü.
Ekrana sarıldı ve ardından gülümsedi. Bu konuyu bir kenara bırakıp başka şeylerden saatlerce konuştular. Saat gece yarısına geldiğindeyse, Ivy'nin uykusu geldiği için aramayı sonlandırdılar.
Ve işte o an, Vanessa için gerçeklik başladı. Yarın ne olursa olsun söyleyecekti. Kaçmak, ertelemek yoktu. Önünde iki seçecek vardı. Ya reddedilecekti ya da kabul edilecekti. Yaşayıp görmek için gözlerini kapadı ve kendisini uykunun kollarına bıraktı...
*
"Ness! Koş çabuk!" Elindeki kupaları havaya kaldırarak ağzı kulaklarında genç kızın mutfağa gelmesini bekledi.
Vanessa, duyduğu heyecanlı sesle oturduğu koltuktan kalktı ve mutfağa adımladı. "Ne? Ne oldu?"
Gururla kupaları salladı. "Baksana!"
Genç kız, gümüş saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdı. Ardından gülümseyerek kupaları eline aldı ve üzerinde gördüğü yazılarla gülümsemesinin daha da genişlemesine engel olamadı. "Ama bunlar çok güzel!"
Kollarını bağladı ve havalı bir tavırla konuştu. "Ben yaptırdım çünkü.."
Elindeki bardakları dikkatlice masanın üzerine bıraktı ve kollarını karşısındaki gururlu adamın boynuna doladı. "Benim sevgilim yaptırdıysa öyledir tabii.."
Henry, genç kızı belinden tutarak kendinden uzaklaştırdı ve kaşlarını çattı. "Bir dakika bir dakika.."
"Ne?" Kendisini itmesine birazcık şaşırmıştı. Yanlış bir şey mi yapmıştı?
"Ne demek sevgilim? Kocam diyeceksin." Parmağını göğüsüne bastırdı. "Resmi olarak kocanım ben artık senin."
Vanessa, rahatlayarak ona tekrar sıkıca sarıldı. Kocası olmasına alışacaktı. Hala inanılır gibi gelmiyordu ama dün resmi olarak onun karısı olmuştu. "Doğru söylüyorsun. Kocam."
Henry de gülümseyerek karısına sımsıkı sarıldı. Kahve makinasından ses geldiğinde tekrardan geri çekildi ve bardakları neşeyle kaptı. "Kahvemiz hazır, kahvaltı zamanı karıcım."
Mis gibi kokular gelen softayı ancak fark etmişti. İlk zamanlarından beri, Henry etrafındayken, başka şeyler birkaç dakikalığına yok oluyor gibiydi. "Ama her sabah böyle olacaksa, çok alışırım ben. Yıllarca ne servet döktüm o kafeye. Artık bedava pastacım var."
VOUS LISEZ
PLOT TWIST: HE LIKES YOU TOO
Roman d'amour!!oneshot!! - Vanessa'nın kalbi, Henry'nin farkında bile olmadığı bir gülümsemeye takıldığında, sıradan günler anlam kazanmaya başlar. Her zaman aynı masa, aynı sipariş, aynı sessizlik... Cesaretin, aşkın ve hayal kırıklığının iç içe geçtiği bu hika...
PT: hlyt
Depuis le début
