Henry, Vanessa için koyulan çatalı aldı ve pastayı yemeye başladı. Oradan oraya koşturmaktan hiçbir şey yiyememişti. O nedenle küçük bir pasta fena olmazdı. "Henüz hiçbir kız benden hediye almayı hak edemedi maalesef."

Vanessa histerik bir şekilde gülümsedi. "Zaten senden değil, benden olacaktı. Parasını ödedim. Üstelik bu pastayı sana hediye etmek istediğimi nerden çıkardın da onu yiyorsun?"

Omuz silkti. "Pastayı ben yaptım."

Aslında çok fazla şey söyleyebilirdi ama uğraşmak istemedi. Gözlerini yavaşça ekrana geri döndürdü çünkü ona baktıkça büyüsüne kapılıyordu.

Başka bir noktada; o böyle yanında otursun diye çok fazla şey verebilirdi fakat yan tarafta oturan kıskanç kızlar duymayacağını sanarak ileri geri konuşmaya ve sinirlerini bozmaya başlamışlardı bile. Kavga etmek istemiyordu bu yüzden yanındaki adamı yollasa iyi olurdu.

"Başka masaya geçmenizi rica ediyorum."

Henry, bir şey demedi. Kaskını koluna taktı ve pastasını da alıp yavaşça ayağa kalktı. Söylenecek pek bir şey yoktu. Sıradan bir kız, sıradan bir müşteri ve sıradan bir gündü onun için.

Henry'nin kalkmasına rağmen kızlar hala susmadığında, Vanessa daha fazla dayanamadı ve eşyalarını toparlayıp, kafeden ayrıldı. Sürekli onu düşünüyordu ve onu düşündüğü için kendine sinir olmak istiyordu ama onu bile yapamıyordu.

Evine girip üzerini değiştirdikten sonra bir şeyler atıştırdı ve gece rutinlerini bitirir bitirmez pijamalarını giyip yatağına oturdu. Bağdaş kurup arkasına yaslandıktan sonra yakın arkadaşı Ivy'yi görüntülü aradı.

Turuncu saçlı ve yüzü minicik çillerle süslü kız, çalan telefonunu bekletmeden gülümseyerek yanıtladı. "Oo, görüntülü arandığıma göre dedikodu yapıcaz." Heyecanla el çırptı.

Vanessa oflayarak kucağındaki yastığa sarıldı. "Bugün kafede masama oturdu."

Ivy, elindeki ayıcığı fırlatarak bağırdı. "NE DİYORSUN?!"

Vanessa yalandan ağlar gibi yaparak topuz yaptığı saçlarından fırlamış perçemlerini kulağının arkasına sıkıştırdı. Ardından bugün olan her şeyi detaylıca anlattı. "... Sonra da umursamazca kalkıp gitti. Beni hiç fark etmeyecek Ivy."

"Ness daha adını bile bilmiyor farkında mısın?"

"Ama iki yıl oldu. Neden hala bilmiyor?"

"Çünkü onun hiçbir şeyden haberi yok. Bu gerçeği görmezden gelme."

Üzgünce gözlerini kaçırdı. Farkındaydı. Ama ne kadar kabul etmek istemese de Henry onun hayallerinde süslediği gibi biri değildi. O kafasında kurduğu adama aşıktı. Bu yüzden de hislerini ona söyleyebilecek miydi bilmiyordu bile.

Farkında olmadan yastığın iplerinin neredeyse yarısını sökmüştü. "Her zaman kalbimde bu ağrıyla mı yaşayacağım?"

Ivy, kafasını olumsuzca salladı. Henry'i dışarıdan gördüğü kadarıyla tanıyordu. Tamam çok egoist biri olabilirdi ama kimsenin duvarlarının arkasını bilemezdik. Vanessa bir adım atmak yerine ona karşı platonik kalmayı seçmişti. Böyle yapmasaydı belki de her şey farklı olacaktı, kim bilir?

"Ness, yaşlanana kadar içinde tutacak mısın bu duyguları? Karşısına geçip söyle artık. Ya kabul eder ya da seni reddeder. En azından sen de bu belirsizlikten kurtulursun."

Neredeyse her hafta, en az üç kez gidiyordu o kafeye. Ama Henry, her seferinde sanki onu ilk kez görüyormuş gibi davranıyordu. "Beni asla fark etmeyecek değil mi?"

PLOT TWIST: HE LIKES YOU TOODonde viven las historias. Descúbrelo ahora