1

2.1K 173 20
                                    

   Sımsıcak bir gündü. Bozkırın ortasında taşın toprağın adeta eridiği göz alabildiğine uzanan bu sarılık bu kızıllık insanın içini bir kor alev gibi yakıyordu.

Avluda bu sarı denizi izleyen Nur dağların ardında neler olduğunu merak ediyordu. Her gün hanın işlerinden vakit buldukça bu avluya gelir buradan gitmenin hayalini kurardı. Uyumsuz biri değildi Nur. Hiç halinden şikayet de etmezdi mızmızlık yapma yaşını coktan geçmişti. Hoş zaten hiçbir zaman bunu yapmaya ne zamanı olmuştu ne de yapsada onu dinleyecek insanlar vardı yanında. 17 yaşında oldukça alımlı bir kızdı masmavi kocaman gözleri bu renksiz kasabayı aydınlatacak kadar büyük ve parlaktı. Esmer teni,simsiyah saçları,minik burnu,ince dudakları vardı Nur'un. Bu Allah'ın unuttuğu kasabadan bir kez olsun çıkamamıştı.

Büyük hayalleri yoktu içinde belki ama kanını ısıtacak merakları vardı dağlar ardıyla ilgili. Sıcak sıcak esen hava esmer tenini biraz daha yakıyordu. Kollarını avlunun kısa duvarına koydu bir süre öyle bekledi. Bedenini taşımakta zorlanıyordu. Yaşadıklarının ağırlığını bu duvara bırakıp kendini aşağıya atmayı düşündü.

Aşağı uzandı, hanın bu tarafında hiçbir şey yoktu. Aşağısı kayalıktı oldukça yüksek bir tepeye yapılmış bu kale misali hanın tek bir yolu vardı. Tepenin üstüne oval şekilde yerleşmiş toprak yapımı ama buna rağmen bir o kadarda gösterişli bu han kasabanın üst kısmına bir kartal gibi hükmedercesine oturmuştu. Zaten hükmediyordu ya... Bu büyük yapının gerektireceği gibi herkes geçimini hanın sahibi Ekrem Ağa'nın yanında çalışarak sağlıyordu. Yıllardır belki yüzyıllardır bu böyleydi.

Nur'un Babası bu hanın yağveriymiş bir zamanlar Ekrem Ağa'nın en büyük destekçisi en büyük yardımcısı...Annesiyle büyük bir aşkla kaçarak evlenmişler,annesinin anlattığına göre köyde bir göz odada yaşarlarmış Turgut ve Feride.. Yokluk içinde bazen aç bazen tok yaşarken Nur'a hamile kalmış Feride Hanım. Nur henüz ana karnında bebeyken Ekrem Beye köylünün biri pazar meydanında ateş etmiş. Kör kurşun dedikleri o ya kurşun Turgut Beye gelmiş adamcağız orada son nefesini vermiş.

Kimi kimsesi olmayan Feride Hanımıda Ekrem Bey yanına almış o günden bu yana Feride Hanım hanın temizlik işlerini mutfak işlerini elinden ne gelirse yapmaya ve burada çalışmaya başlamış. Nur da bu handa doğmuş büyümüş...

Nur tüm bunları yeniden düşünmeye dalmışken adının seslendi duydu bu tiz ses çocukluk arkadaşı Nihan'dı. Nihan'da ailesiyle birlikte bu handa yardımcı olarak çalışıyordu Nur'dan tek farkı onun sığınacak güvenecek bir babasının olmasıydı. Nur bunun eksikliğini hep hissetmiş elinde olmadan Nihan'ı hep kıskanmış bazı geceleri onun hayatını hayal ederken yanan göğsünü gözyaşlarıyla söndürerek uyumuştu.

-''Nur kıız!''

Bu son seslenmeyle Nur daldığı hayallerinden bir el yardımıyla gün yüzüne çıkarılmıştı. Evde büyük bir telaşe vardı ve bu Nihan'ın hareketlerine de yansımıştı. Bu gece hasat kutlamaları olacaktı bu bereketli topraklarda her yıl hasat alındıktan sonra handa günlerce kutlama yapılırdı. Ekrem Bey'in öncülüğünde başlayan bu gelenek hem köylünün bağlılığını artırmış hemde bu zorlu yaşamlarını biraz olsun unutmalarını sağlamıştı. Nur pek kutlama insanı değildi fakat mutluluk bulaşıcıydı işte... Hemen kalktı Nihal'e doğru yürümeye başladı çok iş vardı ve burada oturup kuru kuru düşünmesinin zamanı değildi. Tekrar adının seslenildiğini duydu.

-''Geliyoruumm!''

Bozkırın KrallarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin