3. Bölüm "SANRI"

Start from the beginning
                                    

Ama onu görene kadar ona ne kadar kırıldığımı fark etmemiştim. Ayaklarım ona gidemiyordu. Diğerleriyle sarılma faslı bitince bana baktı kanlanmış gözleriyle. Bir adım attı. Bir adım daha... Ne olduğunu anlamadan benim de hareketlendiğimi fark ettim.

"Emre..." diye seslendim. Yanıma varıp kollarıyla beni sararken oldukça içten bir şekilde "Kardeşim." diye fısıldadı. Ona sarılırken ne kadar zayıfladığını daha net anlıyordum. Yaşadıklarımız, en çok da kayıplarımız gözlerimizden acı olup akarken diğerleri de çevremizde çember oluşturdu. Yavaşça çimlerin üzerine oturduk hep beraber.

Ayrıldığımızda kimse bir süre konuşamadı ta ki Emre sözü alana kadar, "Çok... çok özür dilerim gerçekten. Sizi çok özlemişim."

Şeyma kollarıyla tekrar ona sarılırken yanağını öptü, "Biz de seni çok özledik."

"Ben..ben kendimi toparlayamadım annemden ve...ve Pembe'den..." Boğazım düğümlendi.

Birden araya girdim, "Lütfen. Biz eskilerden konuşmuyoruz asla."

Üç yıl olmuştu. Tüm yaşanmışlıkları zihnimizde toprağa vermiştik ve asla biz bizeyken bile eski acı dolu anılardan bahsetmemiştik.

"Evet, haklısınız. Konuşmasak daha iyi."

"Ama yanımızda olsaydın her şey daha kolay olabilirdi!" diye sesini yükseltti Ömer.

"Kesinlikle haklısınız. O yüzden yanınızda olmamam gerekiyordu."

"Abi ne diyorsun sen? Ne diyorsun Emre? Seni ne kadar merak ettiğimiz, endişelendiğimiz hakkında bir fikrin var mı?" diye hırladı Ali.

"Seni dövmek istiyorum." Söylendi Ercan.

Emre acıyla gülümsedi, "Döv, zaten eski gücümü kuvvetimi kaybettim."

"Emre, eskiden de seni dövebiliyordum ben." dedi Ercan kaşlarını çatarak. "Sallama Ercan." diye lafını kesti Şeyma.

Emre hiç konuşmayan bana baktı. "Eğer beni affedecekseniz, öldüresiye dövebilirsiniz. Ama şunu bilin ki ben gittiğim için hiç pişman değilim. Çünkü gitmem gerekiyordu."

"Hayır, gerekmiyordu." dedim sinirli bir şekilde Emre'ye bakarak. "Gitmen gerekmiyordu!"

"Her şeyin sorumlusu bendim. Gitmem gerekiyordu."

"Emre, biz bir söz vermiştik hatırlıyorsun değil mi?" diye çıkıştı Ömer. "Her şeyde senin kadar bizim de suçumuz var. Tüm yükü omuzlanmaman gerekiyordu."

"Annemi ben öldürdüm, Pembe'yi..."

"YETER." diye bağırarak ayağa kalktım, "Lütfen, Emre. Geldin, hoş geldin ama lütfen eski konuları açma. Tekrar o günlere dönmek istemiyorum."

Herkes uzunca bir süre sessiz kaldı. Sorulacak sorular ve nedenler asla bitmezdi. Sorulacak çok soru vardı fakat kimse daha bir şey sormadı. Hepimiz kendi halimizde sessizce oturup çimleri parmaklarımızla yolup durduk. Emre'nin gelişi bir çok anıyı beraberinde getirmişti sanki. Gözlerimin önünde oynayan sahnelerden kurtulmak istercesine gözlerimi yumdum. Yeniden aynı krizleri yaşamak, asla kapanmayan yaralarıma tuz basmak istemiyordum.

Bunca yıl asla konuşmadığımız şeylerin aslında kimse tarafından unutulmadığını görmek yalnız olmadığımı hissettirdi. Herkesin gözünün önünde, kafasının içinde, zihinlerindeki o eski gizlenmiş kutuda tüm yaşanmışlıklar bir bir ortaya dökülüyordu. Hatalarımız ve ödediğimiz onlarca acı dolu bedel.

Aramızda elle tutulur cinsten büyük bir gerginlik vardı. Konuşamıyorduk. Hepimiz Emre'nin ne kadar çöktüğüne şahit olmuştuk. Kendine ne yaptın Emre?

Kaybedenler KulübüWhere stories live. Discover now