3. Bölüm "SANRI"

654 97 44
                                    

Merhabalaaaaaar. Medya; Emir Özsoy.

Arkadaşlar destek olmak için beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

Şimdiden keyifli okumalar :)

************





EMİR ÖZSOY'DAN

O gün en son beklediğim şey eski dostumu evimizin bahçesinde; zayıflamış, gözlerinin parıltısı gitmiş ve göz altlarında koyu mor halkalar çıkmış bir şekilde görmekti. Onu karşımda gördüğüme inanamıyordum. Emre benim çocukluk arkadaşım, en iyi dostum, silah arkadaşımdı. Ama karşımdaki Emre, eski Emre gibi değildi. Gözlerinin ne kadar yorgun baktığını, içinin darmadağınık olduğunu ve kıpkırmızı olmuş gözlerinden her an yaşlar boşalacağını tek anlayan ben miydim, bilmiyorum. Bildiğim tek şey ise karıncalanan ve gözlerime doluşmaya başlayan yaşlardı.

Ben arkadaşımı hiç böyle perişan hayal etmemiştim. Böyle umutsuz, çaresiz, bitik ve yorgun... Ellerinin titrediğini ayakta sallandığını görüyordum. Koşup ayakta durması için yardım etmem gerekirken ayaklarım toprağa kök salmışçasına yere çakılmıştı, hareket edemiyordum.

Anılar zihnime üşüşmeye başlamıştı; 15 yaşındaydık:

"Sonsuza kadar kardeşiz." diye fısıldadım kamp ateşinin aydınlattığı yüzlere bakarak. Emre bana baktı, gülümseyerek lafı benden aldı.

"Bugün..."

"Yarın..." diye devam etti Ali.

"Sonsuza dek..." diyerek yeminimizi tamamladı Ercan, Ömer ve Şeyma. Sonra hepimizin yüzü grubumuza yeni katılan Yalın'a döndü. "Evet, sıra sende." dedi Emre, "Yemin et."

Yalın'la bizi Ercan tanıştırmıştı. Biraz onunla takılınca onu da aramıza almaya karar vermiştik. Yalın ayağa kalktı ve hepimize gülen gözlerle baktı. Elini kaldırarak, "Sonsuza kadar kardeşiz; bugün, yarın ve sonsuza dek."

Hepimiz birbirimize bakıp ne yapmamız gerektiğini kafamızda tartıyorduk. Aradan üç yıl geçmiş, geçen yıllar hepimizden bir şeyler götürmüştü. Biz, kalanlar birbirimize sığınmıştık, sarılmıştık ve iyileşmeye çalışmıştık. Emre ise kaybolmayı tercih etmiş, üç yıl boyunca ondan haber alamamıştık. Bize bıraktığı sadece iki cümlelik bir nottu.

"Tüm olanlardan sonra burada yaşayamayacağımı biliyorum. Lütfen beni anlayın. Emre"

Çok zor zamanlardı. Benim ona ihtiyacım vardı; onun bana daha çok ihtiyacı vardı. Fakat o tüm bağlarımızı kopartıp gitmeyi tercih etmişti.

Bu uzun sessizliği bozan Şeyma'nın koşup Emre'nin çenesine sert bir yumruk atmasıydı. "Aptal, Aptaaal!"

Biz onlara bakarken Şeyma küçük elleriyle Emre'nin göğsünü yumrukluyor bir yandan da yanaklarından aşağı süzülen yaşları elinin tersiyle siliyordu. Emre hiçbir tepki vermiyor sadece kırmızı gözlerle bize bakıyordu.

En sonunda Şeyma'yı bileklerinden tutup göğsüne bastırdı ve sıkıca sarıldı.

"Özür dilerim sarışın, çok özür dilerim." diye mırıldanıyor, sırtını okşuyordu. Ne yapmam gerektiğini çözemiyordum; bizi bıraktığı için ben de çok kırgındım. Ama yine de o benim üç yıldır yolunu beklediğim kişiydi, kardeşimdi.

Ömer yanlarına yaklaştı, sonra Ali. Emre, Şeyma'dan ayrılıp onlarla kucaklaşırken bahçede sessizlik hakimdi. Kimse ne diyeceğini bilmiyordu. Ali, gözlerini kurularken Ercan'ında yanımdan ayrılıp Emre'nin yanına gittiğini gördüm. Onu sıkıca kucaklarken bu manzarayı ne kadar özlediğimi fark ettim. Ne kadar birbirimize kızsak da biz görünmez bağlarla birbirimize bağlı en iyi arkadaşlardık.

Kaybedenler KulübüWhere stories live. Discover now