HEM ''KAS YIĞINTISI'' HEM ''AYI''

Start from the beginning
                                    

- Yani Çetin Baş komiser. 

- Hanımefendi susun lütfen, sorularınızı içeride kendisine sorarsınız.

- Sizinle de iki çift laf edinmiyor. Nemrut suratlı.

Son söylediğim sözü ne kadar ağzımda gevelesem de, adam duymuştu. Bu sefer kesin elinde kalacaktım. 

- Bir şey mi söylediniz?

- Evet. ''Allah sizi başımızdan eksik etmesin.'' dedim.

Gülerek söylemiştim, memur dalga geçtiğimi anlamıştı ama bir şey dememişti. Biraz daha oyalandıktan sonra başka memur geldi.

- İçeri geçin!

Ne kadar kabalar bunlar. Görende banka soydum, adam öldürdüm sanar. Alt tarafı adamı dövdük. Onada dövme denmezdi ki ''Ah Mert, niye biraz daha parçalamadın ki bu ayıyı?''  Mert'in odadan çıktığını görünce, koşarak yanına gittim.

- Mert ne oldu? 

- Yok birşey Eda, seni burada bekliyorum. İfadeni ver, gideriz.

-Tamam.

Deyip, odaya doğru gittim. Kapıyı çaldım. İçeriden ''Gel ''  kelimesini duymayınca tekrar çaldım, ve yine ses yoktu. Yine kapıya vuracakken, kapı açıldı.

- Davetiye mi bekliyorsun?  

Arkasını dönüp sanki biraz önce kimseye bağırmamış gibi gidip sandalyeye oturdu. Salak mıdır, nedir bu adam? Gerçekten kaşınıyordu. İçeri doğru yürüyecekken durdum, ''Doğru düzgün çağırsın öyle giricem.''  Diye şartladım kendimi. O nasıl istediği gibi davranıyorsa, bende davranabilirdim.

- Ne bekliyorsun kızım! Girsene. 

Odada da bir memur daha vardı, camın önünde ki masada oturuyordu.  O, diğer memurlara göre biraz daha yaşlıydı. Bana bakıp gülümsüyordu. Yaşına göre gayet, gülümser ve sevecendi. Ayıdan bozma insan olanda masanın karşısında ki sandalyede oturup, ters ters bakıyordu.

- Neye çattık ya? Niye dikiliyorsun orada girsene.

- Düzgün konuş benimle. Doğru düzgün çağırdın da, biz mi girmedik.

Yapmacık surat ifadesiyle;  

- Buyurun, Eda hanım, dedi.

Eliyle de, karşısındaki  sandalyeyi işaret etti. Hiç bir şey olmamış gibi gülümseyerek, içeri girdim. Sandalyeye oturdum. Bütün amacım sadece onu sinir etmekti, bunu başarmadan buradan hiç bir yere gitmeye niyetim yoktu.

- Ahmet bey, Eda hanımda nihayet teşrif edebildiler başlayalım mı?

- Ben yarım saattir içerideydim.

Masadaki yaşlı memura döndüm. Adın da öğrendiğim için ismiyle hitap edebilirdim ama adam çok ton tondu. ''Amca'' demeye karar verdim.

- Ahmet amca, Baş komiserimizin keyfi yerine geldi, nihayet. Bir an önce başlayalım içindeki şey ortaya çıkmadan.

- Pardon şey ne?

-Bana özgü bir şey, seni ilgilendirmez

-Sana özgüyse cümle içerisinde neden sen değilde, ben varım acaba.

- Gerçekten bilmek istiyor musun? 

Evet der gibi, kafasıyla yarım yamalak hareket yaptı. Tam da ''evet'' sayılmazdı aslında. Bende onu sinirlendirmek için, hiç düşünmeden söyledim.

BİR DELİ AŞIKWhere stories live. Discover now