3.BÖLÜM''AKŞAMÜSTÜ''

514 46 16
                                    

''Nisa abla seni böyle görünce kızmaz mı?''diye sordum apartmana yaklaşırken.

''Neden kızsın ki?'' Kafası karışmış bir şekilde bana baktı topu yere sektirirken.

''Benim annem eve bu şekil geldiğim zamanlarda hep kızardı çünkü ve işe titiz olduğunu da katarsak sonuç felaket olurdu bizim için,''dedim sırıtarak.

''Öncelikle o benim yengem, annem değil ve dediğine bakılırsa kendi adına endişelenmelisin şuan. Benden dana çok ıslaksın,'' derken bir yandan da bakışlarıyla beni süzmüştü.

Annem yok seni mankafa.

Dikkatini tekrar topa verip yürümeye devam edince bende aynı yaptım. Ona söylemeli miydim? Aslına bakarsanız söylemek kendimi iyi hissettirirdi ama nasıl bir tepki vereceğini bilmediğimden susmayı tercih ettim. Belki beni ailem olmadığı için hor görebilir ya da acıyabilirdi ki bunun olmasını asla istemezdim. Ailesi olmayan kişiler başına buyruk olur, derler hep ama o laf ablamla benim için geçerli olmadı hiçbir zaman. Zor zamanlarımız da birbirimizi koruyup kolladık ve teyzemlerin yardımıyla da buralara kadar gelebildik.

Hava kararmaya başlamıştı bile. Ayrılmadan önce Elçin'e aklımda ki birkaç soruyu sormak istiyordum ama gelin görün ki bunu yapacak cesaretim yoktu. Neden böyle hissediyordum ki? O da insandı, ben de. Tamam, belki aşırı derece de karizma olabilirdi ya da aşırı derecede korumacı ama yanımdayken farklı hissettirmişti. Apartmanın içine girmeden Elçin'i kolundan tutup,

''Neden orada kolunu omzuma attın?''diye sordum.

Sorum karşısında şaşkına dönse de sonradan yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi. Kilide taktığı anahtarı döndürürken,

''Laf atmalarını engellemek içindi sadece,''deyip kaşlarını çattı. Bunu bana değil de sanki kendi kendine söyleniyormuş gibi cevaplamıştı. Verdiği cevap karşısında hayal kırıklığına uğrasam da en azından neden attığını öğrenmiştim. Kabul edelim ki insan, içinde sakladığı soruları veya sıkıntılarını birilerine açmadıkça rahatlayamaz ve bu büyüyüp kötü bir hal alınca artık yapacak bir şey de kalmaz. Bu yüzden ortalık yerde ağzıma geleni söylediğimden arkadaşlarım bana boş boğaz sıfatını memnuniyetle yakıştırıyorlar.

Apartmanın içi dışarıya oranla daha sıcaktı ama ben yine de dışarıda, yağmurun verdiği o hissin altında olmayı tercih ederdim.

''Yarında oynar mıyız?''diye sordu merdivenlerden çıkarken. Aslında ' oynar mıyız ' kelimesine her ne kadar gülmek istesem de ayıp olur diye kendimi tuttum.

''Benimle gezmek mi istiyorsun yani?'' Sesim beklediğimden daha tiz çıkmıştı.

''Evde canım sıkılıyor ve seninle takılmak daha hoşuma gider, Şirin şey,''deyip sırıttı. Elimde olmadan ben de güldüm ve dairemin olduğu kata gelince elimi 'görüşürüz' şeklinde sallayıp,

''İyi akşamlar sana o zaman,''dedim.

''Cevap vermedin?'' Kaşlarını çatıp yüzüme baktı.

''Sen de benim soruma cevap vermedin,''

''Elçin İmanov, her sorulan soruya cevap vermez, Şirin şey,'' Ne?

''İmanov?'' Cevap bekler bir şekilde kaşlarımı kaldırınca, gözlerini devirip

''Soyadım,''dedi. Azerbaycan'da yaşaması bir soyadının olmayacağı anlamına gelmiyordu herhalde, ben bunu neden akıl edememiştim ki?

Lanet olsun.

Birisi size isminin yanında başka bir özel isim kullanıyorsa bilin ki o soy ismidir. Ben utanç içinde kızarırken ve Elçin karşımda durmuş bana sırıtırken gözüm merdivenin hemen yanında duran küçük bir karaltıya kaydı.

AZERİ YÂRİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin