KURTULMAK İÇİN UMUT

Beginne am Anfang
                                    

Haber öğrenebilme umuduyla radyoyu açtığımda  duyduğum tek ses radyodan gelen hışırtılardı.Eskiden haber çıkınca sıkıcı olduğunu düşündüğüm için radyo kanallarını değiştirirdim şimdi ise haber arıyordum.Hayatın size ne yaptıracağı bilinmiyordu..Bir süre daha haber kanalı aramaya devam ettikten sonra derin bir iç çektim ve radyoyu geri kapattım.Koltuğumun hemen altında bulunan battaniyeyi tek hamlede yukarı çekip katını açtıktan sonra üzerime çektim. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu....

Atılgan adındaki uzun beyaz tüylü köpeğin  havlaması ile birlikte aniden uykumdan sıçradım :

Gözlerimi açtığımda gök yüzüne çökmüş karanlık hakimiyetini yitirip yerini gizlenmiş olduğu dağların arasından zarifçe doğan güneşe bırakmıştı.Gök yüzünde bulutların etrafını güneşin kızılın ve turuncunun farklı tonları sarmalamış yeni bir günün başlangıcının haberini veriyorlardı.

Ben köpeğin beni bu kadar erken bir saate uyandırmış olmasına içimden lanet  okurken gideceğimiz yolun ne kadar kaldığını öğrenebilmek umudu ile :

''Adamson ,kasabaya daha var mı ? ''

diye soru yöneltmiştim ancak Adamson ' dan ses gelmemişti.Bunun üzerine hızla kafamı sola doğru çevirdim :

Kafamı çevirmem ile birlikte Adamson 'un şoför koltuğunda uyuya kalmış olduğunu fark etmem bir oldu.Bunun üzerine ben büyük bir telaşa kapılmış ve olabildiğine yüksek bir ses tonu ile :

''Adamson ! ''

''Uyan !''

diye bağırdım fakat yüksek ses ile adeta haykırışımın ardından Adamson 'un göz kapaklarında açılmaya dair en ufak bir belirti olmamıştı.Bunun üzerine yarısına kadar içmiş olduğum kolayı yerinden  aldım ve büyük bir hızla Adamson 'un suratına döktüm:

''Adamson !'' 

''A....hh Ne oldu evlat ? '' 

Adamson 'un sıçrayarak uyanması üzerine ön cama baktım ; sulama kanalına doğru gidiyorduk.Hala uyku sersemliği üzerinde olan ve bu durumu saniyeler içinde fark eden Adamson ise neyse ki son anda direksiyonu çevirdi ve  tekrar  ana yolun orta şeridine geçtik.Az kalsın hepimiz su kanalının içinde ölecektik.Ben derin bir oh çektikten sonra Adamson 'a dönerek :

''Daha ne kadar yolumuz kaldı Adamson ? ''

''Son iki kilometre yol kaldı evlat ! ''

Ben aldığım bu cevabın ardından sakince geriye doğru yaslandım ve kollarımı göğsüm üzerinde çapraz bir şekilde birleştirdim.Bu sırada ise kamyonetin arka kasasındaki insanlar ise  yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı..

Nihayet kenarları gayet orantılı kesilmiş büyük bir Tahtanın üzerine büyük harfler ile oyularak işlenmiş Kasabanın adını görebilmiş yani artık kasabının sınırları içerisinde olduğumuzu anlamıştık.Hatta buradan bakıldığında kasabanın girişine çok yakın duran futbol sahası bile görebiliyorduk. Adamson ise tabelanın yanına geldiğimizde yavaş bir hareketle birden arabayı durdurdu.Neden ilerlemeyip burada durduğumuzu öğrenebilmek için :

''Neden durduk Adamson ? ''

''Görmüyor musun ? etraf zombiler ile dolu.Oraya sağ gitsek bile.. ''

Cümlesinin sonunun kötü olduğunu düşünerek tamamlamadan susmayı tercih eden  Adamson 'a dönüp :

''Peki şimdi ne yapacağız ? ''

diye bir soru yönelttim.

Bana cevap vermeyip öylece duran Adamson 'un gözlerinde düşünüyor olduğu anlaşılıyordu.Adamson ellerini çenesinde gezdirirken arkadakiler ise ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.Bir kaç dakika sonra nihayet Adamson sessizliği bozup :

PEŞİMDE ZOMBİ VAR (TAMAMLANDI )Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt