이상한 눈

351 44 15
                                    

12.25

Kırmızı durağın altında oturup ayaklarımı sallayarak beyaz otobüsün gelmesini bekliyordum. Dün Luhan'ın evinden ayrıldıktan sonra onu tekrar ne zaman görebileceğimi düşünmüştüm ama onu kafama takmamak zorunda olduğumu da biliyordum.

Bir melek olarak insanlara güvenmemem gerektiği yaratıldığımdan beri aklıma kazınmıştı. Eğer onlara güvenirsem düşüşümün asla affedilmeyeceğine dair bir bilgi almıştım. Çok aşağılık bir durumdu çünkü benim evim gökyüzüydü ve oraya geri dönmem için insanlarla ilişkilerim mesafeli olmalıydı.

Aslında baş meleğin bana söylemediği bazı ayrıntılar olduğunu tahmin ediyordum. Eve geri dönüşüm hakkında bazı ters köşeler vardı ve ben sadece belirli bir süre için yeryüzüne gönderildiğimi biliyordum.

Bu ayrıntıların ileride beni üzmemesini dilerken gelen otobüse bu sefer kazasız belasız bindim.

12.30

Tek kişilik koltuğa kendimi bıraktığım gibi gözlüklerimi çıkardım ve kimsenin beni görmediğinden emin olduktan sonra gözlerimi doğal haline getirmeye çalıştım.

Güneş ışığından güç toplamalı ve iş yerinde kuvvetli olmalıydım. Dün evime dönünce karışımdan içmiş ve on iki saate yakın uyumuştum. Kendimi dinç hissediyordum ama kaslı kollarımın formdan düşmesini istemezdim.

Ters taktığım şapkayı düzeltirken parmaklarım benden daha sıcak bir tene değdi ve kendimi hızla geri çektim. Arkama dönerken enseme değmeye çalışan ellerin kime ait olduğunu öğrenme isteği ile dolmuştum.

Karşımda kahverengi saçları ve onların aynı tonunda gözleri ile beni kendine hayran bırakan çocuğu gördüm.

Lu Han.

Sakinleşmeye çalışırken yutkundum ve ona normal bir gülümseme yollamaya çalıştım.

"Şey..." diye mırıldandı bana şok olmuş gözlerle bakarken. "Az önce gözlerin mor renkti sonra birden bire kahveye döndü. Nasıl yaptın onu?"

Cevap vermemem karşısında inci gibi dizli dişlerini göstererek güldü. Onun gülüşü karşısında iyice sessizleştiğimde tekrar konuşmaya başladı.

"Eğer büyücü falan isen ben öyle şeylere çok meraklıyımdır. Hatta üniversitede bitirme tezimi kurt adamlar hakkında yapmıştım."

Kurt adamlar mı?

Hadi ama!

Boyum normale göre kısa ve dişlerim içeriye doğru çarpık olabilirdi ama kurt adama benzeyen bir tipimde yoktu. Bu çocuk cidden çatlak olmalıydı.

"Hayır, saçmalama." dedim ve otobüsün virajı dönmesiyle biraz sarsıldım. Süt beyazı kollarıyla beni tutup düşmemi engellerken sırtımı cama yapıştırdım.

Bana dokunması kendi sağlığı açısından iyi değildi. Tenimdeki özel gözenekler yüzünden çıplak elle dokunan bir insan elektrik akımına kapılabiliyordu. Burada bulunduğum üç ayda öğrendiklerim bunlara bakıldığında o kadar da az değildi.

Şüpheyle Luhan'ın bana dokunan parmaklarına baktığımda onlara üflediğini gördüm ve teorimi doğruladım. Yine de kafasında garip şeyler kurmaması için konuşmanın yönünü değiştirdim.

"Baksana," dedim ve göz göze gelmemizi sağladım. Melek güçlerimin yasa dışı olsam bile işe yaraması mucizevi bir şeydi. "hangi bölümde okudun da tezini kurt adamlarla ilgili yapabildin?"

"Edebiyat fakültesi yeni romanlar bölümü." dedi ve elektriğin etkisini bana belli bile etmedi. Okuduğu bölümü hafıza kanallarımdan birine atarken bir gün lazım olacağını düşünmüştüm.

"Bana değişik demiştin ama sen benden de garipsin." dedim ve önüme dönmek üzere yeltendim.

Sıcak nefesinin kulaklarımı yalayıp geçtiğini hissettiğimde derin bir nefes aldım ve insan kılığına girmemle bünyeme geçen 'normal' ihtiyaçlara lanet ettim.

"Garip olduğum kadar erkeksiyimdir de."

Yamuk gülümsemesini görmesem de havası süzülerek gözlerimin önünden geçti ve ona tekrar bakmamak için kendimi zorladım.

Dünya sınırları içinde bana yazan ilk erkek olduğu için onu kutlamam mı yoksa avutmam mı gerek bilmiyordum.

17.45

Bilgisayar dedikleri hızlı ve akıllı metal yığınının önünde çalışıyormuş gibi yaptığım beş saatin sonunda büyükçe esnedim ve iki gün önce ceplerime sıkıştırdığım küçük şekerleri bulmak için ellerimi kullandım. Küçük şekerler bir bir avcuma yerleşirken tırnaklarım bir kağıt parçasına dokundu ve saniyesinde onu açtım.

"Numaram; 00326788

Hoş ve garip sohbetler için ;)"

Sonuna kendi çizdiği göz kırpan yüze baktığımda boş boş tebessüm etsem de kendime geldim ve kağıdı buruşturup çöpe attım.

Onunla konuşmayacaktım.

Onu izlemek için mesai saatinden yarım saat önce kendimi iş yeri tuvaletinden Luhan'ın evinin önüne ışınlasam bile onunla konuşmayacaktım.

Eğer yaparsam geri dönüşü olmayacağını biliyordum.

*bölüm isimleri eklediğim şarkıların koreceleridir, tabii çeviri ne kadar doğru çevirdiyse...*

12:30 :: xiuhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin