21. Bölüm; Ölüm ışığı. (FİNAL)

1.2K 67 27
                                    

Öncelikle neden bu kadar erken final yaptığımı anlatayım tekrardan. Nedenini bilemiyorum ama kendi hikayeme ilk kez ısınamadım. Oylarla çok bir ilgisi yok, sadece öz değil de üvey çocuğummuş gibi. Ne kadar benim olsa da, kanımdan canımdan olmadı sanki. Yine de bıkmadan final yaptığım için mutluyum. Biraz sıra dışı bi final olmuş olabilir, ama lütfen kızmayın.

Tüm okurlarıma, tüm oy verenlere, tüm yorum yazanlara ve en çok da Yaren'ime sonsuz teşekkürler. Yaren'in multimedya da ve kapağımızda çok büyük emeği var, kapakların hemen hepsi (çirkin olanların dışındaki hepsi) onun elinden çıktı. Hikayenin resim annesidir. :)

Hikayedeki tüm hatalarım için sizlerden özür diliyorum. Tekrar görüşmek üzere. Lütfen hemen kütüphanelerinizden kaldırmayın. Yeni yazacağım hikaye için buradan duyuru yapmayı düşünüyorum. :)

Son kez, iyi okumalar canlarım. Hepinizi çok seviyorum. :*

Aceleyle odadan çıktım ve o da tam o sırada odasından çıktı. Şaşkınlıkla bana bakakaldı. Önce ağzı açık kaldı, sonra kaşları çatıldı. "Ne işin var senin orada?" derken ses tonu daha önce ondan hiç duymadığım kadar soğuktu. Beni titretecek kadar. İçime işleyecek kadar. Arın'ı özletecek kadar. Soğuk ses tonundan ölümüne korktuğum Arın bile hiçbir zaman bana karşı bu kadar sert olmamıştı.

İşte ben şimdi bitmiştim.

Titreyen sesimle konuşmaya başladım. "Şey, ben tuvalete bakmıştım."

Gözü çantama kaydı, sesinde biraz olsun yumuşama yoktu. "Çantanla mı?" Şu an bana öyle bir bakıyordu ki, sadece bakışlarıyla bile bana hırsız demeyi beceriyordu. Haklıydı ve bu yüzden bu canımı daha çok acıtıyordu. Dudaklarım titriyordu. Hem korkudan hem kendime olan kızgınlığımdan. Sebebi ya da sonucu ne olursa olsun asla elimi bu pisliğe bulaştırmamalıydım. Bunun affı yoktu. Emir tarafından da kendi tarafımdan da.

Ağlama Masal, bir kez olsun ağlama. Bir kez olsun bunu becer. Ağladığın an her şey bitecek. Belki hayatla ilişkin bile. Ağlama ve bir kez olsun şu yarım aklını çalıştır. Birkaç saniyelik suskunluğun ardından geçerli bir cevap bulmuştum. "Ben..." Başımı utanır gibi öne eğdim, ki bu pek zor olmadı. "...özel günümdeyim de."

Gözlerini kırpıştırdı ve sonra bakışlarını benden çekti. Ardından gözlerini yumdu ve sağ eliyle burun kemerini sıktı. Biraz sakinleşmiş gibiydi.  "Tuvalet yandaki kapı. O odadan uzak dur."

Tüm oyunculuk yeteneğimle ses tonumu oldukça kırgın çıkarttım. "Özür dilerim," dedim gözümden akan bir damla yaşı silerken. "Ama ben hırsız değilim, bundan şüpheliyorsan beni hiç evine almamalıydın," diyerek tuvalet olduğunu öğrendiğim yere koştum ve içeri girip hemen kapıyı kilitledim.

Aslında evden çıkmam daha mantıklı olurdu ama biraz daha karşısında titrersem her şeyi anlayacaktı. Üstelik gözyaşımın devamının gelmemesi için daha fazla kendimi tutamayacaktım.

"Masal, ben özür dilerim. Çok üzgünüm. Sadece bir an..."

"Emir git buradan!" Evet, üste çıkıp adamı kendi evinden kovmuştum.

"Masal, üzgünüm."

Başımı kapının hemen yanındaki duvara yaslamıştım ve ses çıkartmadan, stresimi atmak için ağlıyordum. Çok korkmuştum, ki hâlâ korkumu dizginleyemiyordum. Yakalanmama ramak kalmıştı ve adamın gözlerindeki o siniri şimdiden görmüştüm. Buradan çıktığım andan itibaren asla Arın'ın yanından ayrılmayacaktım çünkü bu evden dışarı adımımı attığım anda Emir ne yaptığımı anlayacaktı. Tabloyu yerine koyamamıştım ve bir daha koymama imkan yoktu.

ARAF.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin