9. Bölüm; Sen de gitme

848 77 6
                                    


Saatin çok geç olmasını beklemeden odama geçmiş, başımı yastığa koymuştum. Gözlerimi tavana dikmiş ve düşüncelere dalmış biçimde vakit geçirmeye çalışıyordum. Uyku gözlerime uğramayı reddetse de zorla onu getirmek adına komidinin üzerindeki gece lambasını kapatıp yorganımın altına girdim. Ancak ne kadar uğraşırsam uğraşayım, bu gece bana yanaşmaya niyeti yok gibiydi. Belki de yerimi yadırgamıştım, pansiyonu hiç yadırgamamama rağmen. Tekrar ışığı açtım ve komidinin üzerine bıraktığım saatimi elime aldığımda saatin üçe gelmek üzere olduğunu gördüm. Yarın iş vardı ve bu uykusuzlukla iyi bir performans göstermem imkansızdı. Belki bir bardak süt bana yardımcı olur düşüncesiyle ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım ve birkaç dakika öyle durduktan sonra ayaklandım. Arın'ı uyandırmamak adına parmak uçlarımda yürüyordum. Mutfağa girdim ve ışığı açtıktan sonra ışığa alışık olmadığı için ellerimi gözlerime siper yaptım. Biraz sonra ışık da bünyeme uyum sağladıktan sonra dolaptan sütü çıkarttım ve cezveyi aramaya koyuldum. Hâlâ bulamaz ve aramaya devam ederken kulaklarıma sesler dolmaya başladı. Mırıldanmalar ve kısık sesli çığlıklar. Elimde kalan dolabın kapağını kapattım ve hızlı adımlarla Arın'ın odasının önüne geldim.

Kapı kapalıydı ama bu sesini duymamı engellemiyordu. Sesi ağlıyor gibi çıkıyordu ve arada mırıldanmaya devam ediyordu. Uyuduğuna emindim ve muhtemelen kabus görüyordu. Yavaşça kapısını açıp buraya ilk defa girmemi ve girmemin yasak olduğunu umursamadan ona doğru yürüdüm. İçeriden süzülen zayıf ışıkla kaşlarını çattığını ve her yanını ter bastığını gördüm. Şu an normalde olduğunun aksine o kadar güçsüzdü ki. Sesleri kesilmişti ama hâlâ kaşları çatıktı. Birkaç dakika izleyip ses çıkartmadığını anladıktan sonra çıkmak üzere birkaç adım attım ama tekrar mırıldanmaya başlamıştı ve bu sefer anladığım kadarıyla "Gitme" diyordu. Artık kaşlarını çatma sırası bendeydi."Sen de bırakma" Az önceki yerime gittim ve yine onu izlemeye başladım. Dişlerini sıkmasıyla durumun ciddi olduğunu anladım ve kolundan sarsarak "Arın, uyan!" diye bağırdım ama sesimi ona duyuramıyordum. Bu sefer omuzlarından sarsmaya başladım. "Arın, uyan. Kabus görüyorsun!" Ne kadar ondan pek hoşlanmasam da içim acımıştı. Tekrar kolunu sıkarak sallarken gözleri aralandı. Kaşları çatık ve bakışları oldukça korkutucu bir şekildeyken gözleri benimkilerle buluştu. Bu sırada atladığım bir şey vardı ki, eliyle kolumu sıkıyordu. Ne ben bir tepki verebiliyordum ne de o. Ama artık bir şey söylemem gerektiğini anlayarak "Kabus görüyordun," dedim.

Güçsüz bir şekilde "Masal" diye mırıldansa da anında kendini toplayıp "Ne işin var senin odamda? Ne dedim sana ben!" diye bağırmaya başlamıştı. Rüyasının etkisinden tamamen sıyrılmıştı ve bilinci yerine gelmişti ama kolumu sıkmaya devam ediyordu. Bir de beni suçluyordu.

"Sana yardım ettim. Seslerin içeri kadar geliyordu." Onun inadına sesimi yumuşak tutmaya çalışıyordum, belki sakinleşir diye. Ama hiçbir faydası olmadığı gibi sesi daha da sertleşmişti. "Sana bana yardım et diyen oldu mu!" derken kolumu daha da sıkıyordu. Kızardığına bahse girebilirdim ancak şu an hissettiğim sinir acısına konsantre olmamı engelliyordu. "Sana beni uyandır diyen oldu mu!"

"Bırak kolumu!" dememle daha da sıktı.

"Bir daha sakın! Buna bir daha cürret edersen, çok kötü olur!" dedi.

Gözlerimi yumdum sinirle ve sinirimi kusamadığım için bir gözyaşı döküldü gözümden.

"Anca ağlamayı bilin tamam mı! Diğer aptallardan hiçbir farkın olmasın!" derken kolumu iterek bıraktı ve üzerindeki pikeyi atarak ayaklandıktan sonra hiç yüzüme bakmadan odadan çıktı. Elim az önce sıktığı yere gitmiş orayı ovuştururken şu olanlara inanmakta zorlanıyordum. Ben ne yapmıştım ki? O uykusunda üzülüyordu, bağırıyordu. Onu öyle bırakmak istemedim, yapamadım. Suçum bu muydu?

ARAF.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin