Telefonu elimde döndürerek bekledim. Hadi ama mesaj atmalıydı. Buzdolabından kolayı alıp bir bardağa doldurdum. Serin. Telefonum titrediğinde o tarafa yürüdüm.
-Cidden pisliğin tekisin.-
-Sende çok güzelsin.-
Bunu yazarken kendimden iğrendim. Kız güzel filan değildi. Sırnaşığın tekiydi.
-Teşekkür ederim.-
Ve sohbeti de kesinlikle sıkıcıydı.
-Cevap siyah.-
Sıkıcıyı geri alıyorum.
-Bir fotoğraf atabilir misin?-
Anında cevap geldi.
-Şansını zorlama.-
Gülümsedim ve telefonu köşeye bıraktım. Televizyondaki maçı seyretmeye dalmışım. Hipnozdan çıktığımda saat 12'ye geliyordu. Telefonu elime aldığımda mesajı gördüm.
-Sadece benim de saçlarımla oynamanı isterdim. Bana da güzelmişim gibi bakmanı çünkü sen böyle hissettirmezsen kim ne derse desin ben senin beni gördüğün kadarım.-
Bir kalbim olsaydı bu dokunurdu ama benim bir kalbim yoktu.
-Yarın önüme otur Hanne, iyi geceler.-
-Sana da Ulaş.-
Yatağımda biraz kıvrandım. Buna suçluluk duygusu denmiyordu değil mi? Sadece masum bir kızın duygularıyla oynamak beni ne kadar suçlu kılabilirdi ki?
YOU ARE READING
SAPLANTI
Short Story"Cidden bu kız mı hadi ama dostum, doğru düzgün göğüsü bile yok." sinirle gözlerimi ona diktim. "Kız zevkim ne zamandan beri umrunda?" alaylı gözleri yok oldu ve ciddiyetle bana döndü. "Aynı kıza taptığımızdan beri..." #Hanne'nin dersleri serisi-2 *...