Ben bir kabadayılık taslardım da işte... -Bölüm 7 (NUR)

20 2 0
                                    

"Kim geldi?" diye sordu Burak, biz zil sesini duyunca.

Sırıttım. "Benim x-ray gözlüklerim var da buradan kapının arkasını göreceğim Burak." Deyip ayaklanmaya çalıştım ta ki Burak omzumdan bastırıp geri oturtana kadar.

"Sen yat. Ben bakarım." Deyip kalkıp gitti. Ben de direkt yastıklara gömüldüm zaten.

Kim geldi acaba? Boynumu uzatıp bakmak istesem de üşenmiştim. Nasılsa içeri girince görürdüm. Hem belki Nehir gelmiştir. Of, o geldiyse hayatta giremez ki içeri. Bu Burak açmasaydı keşke kapıyı yahu. Hemen yattığım yerden bağırdım.

"Nehir, yavrum gir eve. Zaten kırk yılda bir geliyorsun onda da hastayım olacak işe bak." Son kısmı kendi kendime mırıldanmıştım.

Sonra Hakan'ın sesini duydum. "Benim aşkım." Gözlerimi devirdim. Aşkımmış! Zaten sinirliyim çocuk ne diye geliyorsun? Bak yine sinirim bozuldu.

"He, gel gel. Bak söyleyeyim Burak'cığım geldi senden önce çorba pişirdi falan. Çok yardımcı oldu çok. Senin gelmene hiç gerek yoktu. Kalsaydın sen Sena'yla. Hem biz Burak'la özel bir şey konuşuyorduk. Daha bitmedi konuşmamız. Sinem de yazık kaldı evde. Tabi götüren olmayınca okuluna. Kapmamıştır inşallah benden bir hastalık, mikrop falan. Ah, Burak olmasaydı ölüp gitmiştim bu koltukta ama yetişti imdadıma. Bazılarının aksine..." Deyip nefeslendim. Boğazım yine ağrımaya başlıyordu.

"Aşkım." Dedi Hakan salona girdiğinde uyarır gibi bir ses tonuyla. "Sena kim?"

Yanaklarımı şişirdim. Hiç oyun oynayacak havamda değildim. Hem Burak da arkadaşımdı zaten. Bilse ne olacak bilmese ne olacaktı ya neyse. Hakan bana oradan pis pis bakarken bozmayayım bari dedim. "Lafın gelişi canım. Ben seni kıskandım ondan." Deyip bir süre sustum. "Aşkım." Diyerek bitirdim.

"Özür dilerim gelemediğim için." Dedi derin bir nefes alarak. Sonra beni ittirip yanıma uzandı.

"Ne ittiriyorsun hayvan"." Diye tısladım. Ben sevmiyorum artık Hakan'ı bakmayın önceden dediklerime. Pislik gelmedi ya bugün. Arkadaşım markadaşım değil artık meymenetsiz.

"Kız deme öyle. Hadi geldim işte, tribini yiyeyim." Deyip bana sarılmaya kalkışsa da anında ittirdim.

"Burak." Diye bağırdım her neredeyse buraya gelmesi için.

"Ne oldu Nurella? Niye bağırıyorsun?" diye sordu Burak da. Yanımdaymış ya bu. Benim bu gözler ne diye Hakan bir yere geldiği an başka kimseyi görmüyor.

"Burak gel sana teşekkür niyetine sarılacağım." Dedim kollarımla ona ulaşmaya çalışarak. Maksat trip olsun. Bir yandan da Hakan'a bakışlar atıyordum.

Burak uzaktan kafasını sağa sola salladı. "Yok, Nurella olmaz. Bak çok engel var önümüzde." Deyip parmağıyla bir işareti yaptı. "Hakan." İki parmak kaldırdı. "Melis." Sonra üçüncüyü de kaldırdı. "Olmayan giysilerin."

Şu sonuncuyu da demesiyle Hakan gülmesini yarıda kesip üstümdeki battaniyeyi kaldırıverdi. Ben tabi rahatım. Çünkü olmayan giysilerim aslında var. Tövbe tövbe...

Tabi Hakan da var olduklarını görünce battaniyeyi rahat bıraktı. "Nerede olmayan anlamadım." Dedi sonra Burak'a dönüp.

Sonra Burak da gözlerini kısıp bize Hakan'a bakmaya başladı. "Sen Nurella'nın sevgilisi olduğuna emin misin?" deyince tabi nefesler tutuldu. Ne demek şimdi bu kara gözlüm?

O KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin