Bölüm 2

14.3K 645 43
                                    

Kafam ikisinin arasında gidip gelirken sessizliği bozan Doruk oldu. "Siz tanışıyor musunuz?" kafamı Rüzgar'a çevirdim. Ellerini cebine sokmuş sırıtarak bana bakıyordu. "Hayır" "Evet" Rüzgar'la aynı anda konuşmuştuk ama birbirine zıt iki kelime söylemiştik. Doruk kaşlarını çattığında gözlerimi devirdim.

"Hayır mı? Beni çok kırdın ama Kumsal. Dün tanıştık ya?" kollarımı göğsümde birleştirdim. "Ben sadece az kalsın beni ezicek olmana rağmen özür dinlemediğini, bir de üstüne çantamı kurcalayarak ismimi öğrendiğinı hatırlıyorum." bana doğru yürümeye başladı. "Lütfen arada bir yerde sana ismimi söylemiştim ve ayrıca ismini sormuştum."

Kafasını yavaşça Doruk'a çevirdi. "Siz nerden tanışıyorsunuz?" Doruk gülümseyerek bana yaklaştı. "Senin aksine ben her zaman ki gibi çok kibardım." Rüzgar küçük bir kahkaha atarak kafasını yana çevirdi. "Tabi. Sen iyi aile(!) çocuğuydun." offf! bu ne ya? Daha ilk günüm ilk! Arkadaş kavgasını sonra yapın!

Birbirlerine söylediklerini aldırmadan arkama dönerek binadan içeri girdim. Ama daha uzaklaşamadan tekrar ismimi duydum "Kumsal?" gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve topuklarımın üzerinde tekrar arkaya döndüm. Doruk, Rüzgar'a yan bir bakış attıktan sonra yanıma geldi. "Sana yolu bulmanda yardımcı olayım."

Beyaz dişleriyle bana gülereken yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu. Ne kadar tatlı gülüyordu öyle. Bütün gün bana Gülse ben de bütün gün onu hiç sıkılmadan izleyebilirim. "Teşekkür ederim." ahh bu çocuğu reddetmek ölüm olur herhalde. Bu kadar tatlı bir çocuk nasıl reddedilir ki zaten?

Müdürün odasına geldiğimizde gömleğimi düzelterek Doruk'a döndüm. "Getirdiğin için teşekkür ederim. Buradan sonrasını kendim halledebilirim." başını sallayarak arkasını döndü ama ilk adımında tekrar bana döndü. "Telefon numarını verirsen belki daha sonra konuşuruz. Hem sana yardımcı da olurum."

Telefon numaramı mı istiyor? Allah'ım sana geliyorum. Böyle tatlı bir şey benimle nasıl ilgilenir ya? Telefonunu alarak numaramı girdim ve ona uzattım. Başka bir şey demeye gerek duymadan arkamı dönerek müdürün kapısını çaldım ve içeri girdim. Kahve kısa saçları ve sade makyajıyla oldukça genç görünen mürdüre hanıma yaklaştım.

"Ahh, tatlım. Yaklaş lütfen." çekingen bir tavırla ona doğru biraz daha yaklaştım. "Bu teklifi kabul etmen beni o kadar çok mutlu etti. Senin gibi bir yeteneğin bizim okulumuz da okuması çok güzel bir şans." kibar konuşması beni biraz daha rahatlatmıştı. "Burada okumak benim içinde büyük bir şans."

Bana gülümsedikten sonra masasının üzerinden bir kağıt aldı ve ayağa kalkarak bana yaklaştı. "Bu senin haftalık ders programın" bana doğru uzattığı kağıdı alarak incelemeye başladım. "Gel, sana sınıfını göstereyim." başımla onaylarak kapıdan çıktım.

Ahh! Bu okul bir şehir büyüklüğünde! Burada kaybolma olasılığılım çok yüksek. Derin bir nefes aldım. Herşey çok güzel olacak. Pozitif düşün! Pozitif düşün ki pozitif olsun! Bu okulda kaç sınıf var acaba? Ya da kaç öğrenci? Peki asıl merak ettiğim sorular bunlar değil. Asıl merak ettiğim şey; bana burada nasıl davranacakları? Sonuçta ben burslu bir öğrenciyim. Filmler de ki gibi beni ezicekler mi acaba? Peki...

Düşüncelerimi Müdere'nin sesi böldü. "Bodrum katında spor salonumuz var. Hemen yanında da dans odası. İstediğin zaman gidip kullanabilirsin. Zaten orayı çok kullanan yok. Aslına bakarsan kullanan var mı ondan bile emin değilim. O koridorun sonu da da müzik sınıfı var. Ders dışında pek kullanılmaz ama dediğim gibi sen istediğin zaman gidip kullanabilirsin."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Okulda böyle imkanları olmalarına rağmen kullanmamaları ne kadar yazık! Bu imkanları bulamayanlar var ve onlar bunu umursamıyorlar. Biz bulduğumuz her boş yerde dans edip, şarkı söylerken onların yerlerinin olmasına rağmen yapmıyorlar. Onlar için eğlence ve mutluluk sadece paradan ibaret. İnsan zengin değil diye sevinir mi? Ben seviniyorum. Çünkü etrafımda ki herşey gerçek. Dostlarım, mutluluğum, eğlencem, üzüntüm. Herşeyim gerçek!

ÜVEY KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin