Bir an durup hangi yola gideceğini kestirmeye çalıştım. Bir süre sağına soluna bakındıktan sonra sağa ilerlemeye başladı. Ben de belirli bir hızda az önce duraksadığı noktaya ilerledikten sonra, tam öne çıkmadan biraz daha uzaklaşmasını bekledim. Silüet halini almaya başlayınca yürümeye devam ettim.

Hala aynı yoldan yürüyordu ve yaklaşık yarım saat olmuştu. Buraya gelmek konusundaki endişelerinden biri de bu olmalıydı, uzaktı.

Fazlasıyla sıcak basmıştı ve neredeyse kendimi ilk gördüğüm benzinliğe atacaktım. Ama ileride, tekrardan bir otluğun göründüğü bir noktada August durdu. Ben de durdum. Şu an fazlasıyla arkasındaydım, çünkü otoyol kenarından kimse yürümediği için başka birisinin varlığından şüphelenebilirdi. Bu nedenle, sıcağın da etkisiyle gördüğüm silüetin o olduğundan bile emin değildim ama başka kimsenin buradan yürüyeceğini düşünmediğim için o olduğuna güveniyordum.

-Büyük ihtimalle August olan- silüetin hareketlendiğini fark ettim, otların arasına dalmıştı. Yine otlar olmasına küfrederek adımlarımı hızlandırdım. Vardığımda düşündüğüm kadar otluk olmadığını fark ettim, ortada bir insanın yürümesi için bariz bir yol vardı. Yavaş adımlarla ilerlerken silüetini tekrar gözüme kestirmiştim. Belirli bir hedefi vardı, ancak ne olduğunu şu an için anlayamıyordum. Biraz daha ilerlediğimde ileride yüksek bir şey fark ettim. Bu bir yapıydı. Bina diyemezdim, çünkü tamamlanmamıştı, yarım yamalak bir sıvası vardı genelde her tarafı tuğlaydı. Pencere boşlukları öylece duruyordu, katlar da açıktaydı. İptal olmuş bir inşaattı. Kimsenin dikkatini çekmezdi, burada gizlenmesi gayet mantıklıydı. Ama tek başına ne yapıyordu burada böyle?

Binanın kapısına yaklaştığımızda August yine durakladı, ben de durdum. Bir sonraki tavrından arkasına döneceğini anladım ve tam kafasını bu yöne çevirdiği sırada kendimi bir çalılığın yanına attım. Arasından bir süre daha bakındığını, iç çekip içeri ilerlediğini gördüm. Derin bir nefes vererek saklandığım yerden çıkıp binaya biraz daha yaklaşmıştım. İçerideydim.

Pekala nerede olduğunu keşfetmiştim. Şimdi ne yapacaktım? Babasına mı söyleyecektim? Hayır, önce benim onu halletmem lazımdı. Bir anda karşısında çıkıp 'sürpriz sürtük, eminim beni son kez gördüğünü sandın' mı diyecektim? Ya da daha sonra sevimli bir "yapı" ziyareti yapıp--

Beton merdivenlerden inen bir çift bacak gördüğümde dikkatim dağıldı. Bir kıza ait olduklarına ait olduklarına anladığım anda omuzlarına inerken yarıda kesilen kızıl saçlar ve mükemmel vücut onu takip etti.

Yutkunmamla tükürüğümün boğazında takıldığını hissettim.

"Ah, gelmişsin." Sesi yaşını yansıtıyordu -20'lerinde biri gibi- ve resmen seksiydi. Daha da ilginci August bu kızı tanıyordu. İçimden bir ses de yeni tanışmadıklarını söylüyordu, ama şu an için hiçbir şey bilmiyordum. 

Arkamı dönüp gitmem gerektiğini biliyordum, çünkü bunu kafama takacağımı biliyordum, ama konu August'a gelince iradem fazlasıyla sınırlanıyordu.

"Komik olmanın sırası değil Jennifer, gittiğimi fark etmişsin gibi konuşuyorsun." Jennifer. Bu ismi nereden... aman tanrım.

Kasabadan nasıl kaçtığıyla ilgili şey o olmalıydı. Buna emindim.

Ama August ona nasıl güvenebilirdi? Affedebilirdi? Göğsümde bir şeylerin yandığını hissettim ve bu kesinlikle özlemediğim bir histi.

Erkenden hislere kapılma Cole.

Keşke bu tavsiyeyi çok daha önce kendime verebilseydim.

"Pekala... birileri sıkıntılı bir yerden dönmüş." Merdivenlerden yavaşça inmiş, ona yaklaşıyordu. Bir roketin gelip onu da alarak 300 ışık yılı uzağa uçmasını diledim.

After Decisions (GAY)Where stories live. Discover now