2.8

1.9K 123 10
                                    


🌙

Egemen Denizoğlu son kez yanındaki arkadaşına baktı. Son kez baktığının bilincindeydi. "Denizoğlu," dedi Ateş. "Kardeşim," dedi ona karşılık olarak Egemen. "Hep söylemiştim, senden önce gidiyorum." Sol göğüsünün üzerinde olan derin yaradan olsa gerek sesi titriyordu. "İntikamını al bu şerefsizden Denizoğlu!" Egemen başını salladı eli kolu bağlı kardeşini dinledi. O sırada dışarıda bir hareketlilik oldu. Bunu silah seslerinden anladı ikili. "Geldiler, geldiler kardeşim. Dayan Ateş, biraz daha sık dişini." Eğer bu diş sıkmak bir deyim olmasaydı bu yirmi iki günde her ikisinin de dişleri dökülmüş olurdu. Onların olduğu yere doğru gelen beş kişiyi gördü Egemen ve Ateş. Bu beş kişi, Fırat, Gizem, Selim, Berat ve Barandan başkası değildi. "Geldik Komutanım!" Beratın şükür dolu sesi nafileydi. Oradaki herkes Ateşin yarasını gördüğü an anlamıştı... "Denizoğlu!" Bu defa sesindeki gürlük sondu. "Bir gün seninle evlenecek kadar deli bir kız bulursan, bu deliler ile beraber bir horon tep. Ruhuma gönderirsin belki." Karadeniz çocuğuydu Ateşte aynı Egemen gibi. Son kez baktı time Ateş. Gözleri kapandı vücudu daha fazla dayanamadı. Ardında bıraktığı nişanlısı vardı, anası vardı. Onları düşünecek vakti dahi olmadı, azraili onu beklemedi. Açıkta olan kalbi daha fazla dayanamadı, durdu oracıkta durdu...

Egemen o gün oradan kurtulduğuna hiçbir zaman şükredemedi. Zira o gün kurtuldu, ama üç gün sonra arkadaşının annesine, nişanlısına şahadet haberini kendi verdi. Annesi Halime hanım elini öpmeye geldi sanmıştı. Egemen'in ardında olan askeri gördü ilk önce hemen önünde oğlunun fotoğrafını tutan asker... O gün ona yardım etmek için gelen kızı gibi sevdiği oğlunun nişanlısı vardı evde. Çok nadir o eve giden Nazlı o gün o haberi aldıktan sonra bir daha gidememişti. Onların ne kaçırılmadan haberi vardı ne de Ateşin gittiğinden. O gün Ordu'da o eve iki ateş düştü. Biri Halime hanımın yüreğine, tek evladını kaybetmek olarak. Diğeri Nazlının yüreğinin tam ortasına, canından çok sevdiğini kaybetmek olarak. O evde iki yürek alev alev yandı. Egemen'in yüreği Ateş gözlerini kapattığı ilk an yanmaya başlamıştı, şimdi bu haber buraya gelene kadar yüreği kül olmuştu. Egemen'in yüreği kül olmuştu lakin intikamının ateşi hiç sönmemişti, tıpkı Halime hanımın, Nazlının yüreğine düşen ateş gibi. Egemen o gün kolları arasında ağlayan iki kadından birini annesi diğerini bacısı olarak gördü. Kardeşi onları ona emanet etmemişti sesli bir şekilde ama Egemen gözlerinden anlamıştı...

...

Egemen timinin burada olmasına elbette sevinmişti ama ondan daha çok sevinen iki kişi vardı. Ece ve Ege. Egemen daha neden buraya geldiklerini dahi çözememişken iki çocuk arabadan inmiş, biri Tuğrulun bacağına diğeri Derine sarılmıştı. Bu görüntü tabii ki herkesin yüzünde bir gülümseme bırakmıştı.

"Tuğrul amcam!" Öyle sevinçle konuşmuştu ki Ece, Vuralın evine gittiğinden beri sesi ilk defa bu kadar neşeli çıkmıştı. "Senin kız bizim Tuğrula mı yaktı çırayı Egemen?" Senin kız... Egemen için o kadar anlamlı bir kelimeydi ki, her ne kadar bu gerçegi kabullenmek istemesede Ece'nin Tuğrula olan sevgisini bildiğinden Sevgi hanıma kafasını salladı. "Maalesef Sevgi abla, maalesef." Güldü Sevgi hanım bu görüntü kesinlikle görünmeye değerdi. Bu iki küçük çocuk öyle tatlıydı ki.

"Sen ne güzel olmuşsun prensesim?" Tuğrul Eceyi öperken Egemen de Eceyi kucağına alan Tuğrul gibi Derini kucağına almıştı. Diğer tarafında ise Ege vardı. Kız almaya ancak bu kadar güzel gidilirdi zaten. "Annem de böyle giyinmiş Tuğrul amca kapıyı neden açmıyorlar?" Kapıyı ikinci çalışlarıydı bu defa kapı aralandı.

ESARETİNDEN KURTULUŞМесто, где живут истории. Откройте их для себя