2.2

1.9K 90 18
                                    


🌙

"Ba-" Minik bebek kollarını açmış görevden yeni dönmüş olan babasına uzatmıştı. "Babasının prensesi, oh. Uyanmış mı benim güzel kızım?" Oktay kızını kolları arasına almıâ salona doğru ilerlemişti. Deryanın uyanmaması için televizyonu açmadı kızını alıp mutfağa gitti. "Ne yemek yapalım babacım? Hadi yemeği yapalım sonra anneyi uyandıralım." Buzdolabını açıp içerisindeki düzenli kahvaltılıkları çıkarrtı. Dolaptan aldığı peynir ile kuymak yapmak için ocağın altını açacaktı ama içeriden Deryanın ağlayan bağıram sesini duydu. "Kızım... Allah belanı versin Sabri." Oktay kucağındaki kızı ile ona bakarken Derya kocasının kucağında gördüğü kızı ile beşiğin yanından kalktı. Hızla kızını kucağına aldı. "Annem. Yavrum benim, aklım çıktı bebeğim... Beni bırakıp gittin sandım." Oysa bırakıp giden Derya olacaktı. "Ne oluyor Derya? Ne bu halin? İyi misin sen?" Derya burnunu çekerken Oktaya baktı acımasızca konuştu. "Nefes alıp almadığımdan dahi haberin yok ki senin Oktay. Bırakıp gidiyorsun bizi, ya o abin kızıma da zarar verirse? Hiç düşünmüyor musun?" Bu defa Oktay kaşlarını çattı. "Bu benim görevim Derya. Bunu bilerek evlendin benimle. Abim kime ne zarar vermişte el kadar kızıma zarar verecekmiş?" Oktay bilmiyordu, ne ikisinin gidişinin sebebini ne de abisinin şerefsizliğini. "Benim kızım Sevginin kaderini yaşamayacak Oktay. O adam benim kızımı da satmaya çalışmayacak! Kız kardeşini satmaya çalışan benim kızıma neler yapmaz be adam?" Oktay duyduğu isimle yutkundu. Biricik ikizi, aynı karnı paylaştığı, canından çok sevdiği kardeşi. Onu bırakıp, en yakın arkadaşı, askeri ile kaçan Sevgi. "Onun adını bu evde anma dedim Derya." Bu sefer Derya susmadı. "Baksana şu halinize Oktay. Tek kız kardeşindi Sevgi senin. Canından çok seviyordun onu, şimdi neden böylesiniz bir düşünsene? Mustafa gelse istese vermeyecek miydini Sevgimi de kaçtı?" Bunu Oktayda çok düşünmüştü, eğer kaçmasalardı, ilk Oktayın kapısını çalsalardı Oktay gücenmeden açardı o kapıyı. "An- nne" ikili onlara bakıp gülen kızlarını fark ettiğinde gene sustu. Oktay hiçbir zaman bu konuşmanın sonunu, bu sorunun cevabını bilemedi. Görmezden geldikleri bu konu, görmezden geldikleri Sevginin, Mustafa sayesinde yaşamadığı kaderi, bir tanecik kızları yaşayacaktı. Gözünden akana yaşa kıyamadıkları kızları. "Hadi ver sen bana Zümrütümü, akşama Cihanlar yemeğe çağırdı." Derya birşey söylemeden kızını babasına verdi, babası gitse dahi o kızının en sevdiği kokuyu biliyordu. Babasının barut kokusu ile karışmış kokusuna hasta olan kızı muhtemelen babasının kucağına gittikten az sonra uyuyacaktı. Deryanın hiçbir zaman huzur ile sarılmadığı, kokusunu alamadığı kocasının kokusu ile huzur bulacaktı kızı. Oktay her zaman Zümrüte iyi bir baba olmuştu, yeri geldiğinde Deryayı da sevmeye çalışmış elinden geldiği kadarıyla ona kocalık yapmaya çalışmıştı. Ama Derya kızına anne olmak yerine bir koruyucu olmayı seçmişti, koruyamadığını, koruyamayacağını anladığı an bir anne gibi davranıp onu götürmek yerine koruyucusu olduğu küçük çocuğu bırakıp kaçıp gitmişti. Oktayı ise her zaman en yakınından ayrılma sebebi olarak görmüştü, Derya ne anne olmuştu ne de iyi bir eş. O yalnızca gitmeyi planlamıştı, üstelik bunu kızının bu evde doğduğu ilk günden beri planlıyordu. Bencilce gitmesi, koruyamayacağını anladığı an terk edişi, bir anne gibi davranamaması. Zümrütün en büyük yarası olması bencilceydi...

...

Tamı tamına bir ay geçmişti, çocuklarımdan, Egemenden ayrı bir ay. İyi miydim? Nefes dahi alamıyordum, sanki Vuralın bir eli boynumdaydı. Durmaksızın yanımdaydı, nefesi üzerimde. Gecemde, gündüzümde, her an yanı başımda, bana işkencelerini tekrarlıyordu. Geceydi, uyuyamadığım bir geceydi. Bu halüsinasyonlar, kabuslar o kadar fazlaydı ki, artık kendime zarar vermeden korkan ev halkı gece gündüz beni yalnız bırakmaz olmuştu.

ESARETİNDEN KURTULUŞحيث تعيش القصص. اكتشف الآن