1.2

19 2 17
                                    

-

O mesajı almamın üzerinden yaklaşık 2 saat geçmişti. Ben o 2 saatin sadece yarım saatinde havalimanından zar zor çıkıp kalacağım otele gelmiş, diğer 1,5 saatinde ise ağlayarak vaktimi harcamıştım.

Kalas, odun, kütük, ayı!

Ondan nefret etmek istiyordum ama edemiyordum, sıkıntı tam olarak buradaydı. Kendim bile ne hissedeceğime, ne yapacağıma karar veremiyordum. 

Sadece babamlara "indim ve oteldeyim" mesajı yazıp bırakmış ve telefonu kapatmıştım. Onun mesajına ise görüldü atarak bırakmıştım, şu an için ne düşündüğümü anlaması gerekiyordu.

Yarın sabah 10 da görüşmem vardı, işe tamamen alındığıma dair. Sonrasında ise ister evden, istersem de ofiste çeviri yapmaya başlayacaktım. Çoğunlukla evden yapacağımı tabii ki de biliyordum.

Başımı yastığa daha çok gömerek kendimi boğmaya çalıştım. Aklıma geldikçe tepem atıyordu.

Aptal! Ne vardı da birkaç yıl önce söyleseydi bunu? En azından birlikte geçen yıllarımıza yazık olmazdı.

Ağlama isteğim tekrar bastırdığında önümde açık duran laptopuma bildirim geldiğinde yüzümü yastıktan kaldırıp oraya döndüm.

Gökçe arıyordu.

Şu an hiç açacak durumda değildim fakat bu ona haksızlık olurdu. Uçağa bindiğimden beri benden neredeyse gözle görülür bir haber dahi alamamıştı.

Gözlerimi silip yelleyerek kendine gelmesini sağladım, daha doğrusu çalıştım. Ardından birkaç kez daha çaldıktan sonra aramayı kabul ettim.

Birkaç saniyenin ardından ekranda Gökçenin yüzü belirdiğinde gülümseyerek bana bakıyordu, asık suratımı görene kadar tabii.

"Kuzum ne oldu sana?"

Parmaklarımı şakaklarıma getirerek ovdum bir süre. Bilmiyormuş gibi davranması cidden canımı sıkmaya başlıyordu. "Hiçbir şeyden haberin yokmuş gibi konuşma lütfen... Bu tepemi daha çok attırıyor."

Birkaç saniye dudaklarını ısırmış ardından da devam etmişti. "Ne demek istiyorsun? Benim bir şeyden haberim-"

"Şunu yapma diyorum işte Gökçe! O şu an senin yanında ve siz ikiniz benim tepkimi ölçmek için beni aptal yerine koymaya çalışıyorsunuz burada!"

"Sakin olur musun? Seni aptal yerine koyduğumuz falan yok."

"O mesajı atarken onun yanında olduğundan çok eminim. Ama ona şunu söyle, bana korkak gibi mesajlar atıp böyle açıklayacağına, adam akıllı bir açıklaması olmadan benimle konuşmasın."

Bu dediğime karşı bir şey dememiş, ekranın başında öylece durmuştu. Derin bir nefes alarak ellerim ile yüzümü kapattım.

"Ne söyleyeceksen bana söyle. Gökçe'yi karıştırma."

Onun sesini duyduğumda alaylı bir şekilde kıkırdadım, şu durumda adam akıllı bir açıklaması var mıydı gerçekten?

"Allah seni kahretmesin, tamam mı? Bana bunca zaman yakın davranıp umut vereceğine adam akıllı yüzüme söyleseydin şu an böyle olmazdık. Anlıyor musun? Gerçi benim ki de soru, daha önce söylediklerimi akıl edemeyen sen bunu nasıl akıl edeceksin değil mi?"

Söylediklerime donup kalsa da bir şey söylemek için ağzını açmıştı. "Gerekli bir sebebin tabii ki var, bilerek yapmadım ben bunu." dedi. Alaylı bir gülüş yüzümde oluşmaya başlarken dikkatlice ona baktım. "Söylesene neymiş o?"

Derin bir nefes aldığında gözleri kapandı.

Bir dakika.

İki dakika.

Üç dakika.

Hâlâ ses seda yok.

"Biliyordum."

Aniden aramayı kapattığımda, eş zamanlı olarak gözyaşlarım düşüverdi.

Ona böyle davranmak istemiyorum, onunla böyle olmak istemiyorum, ben onunla sadece güzel ve mutlu bir ilişki yaşamak istiyorum...

-

Demir

Yüzüme kapatılan arama ile önümdeki laptopu sertçe kapattım. Ellerimi sıktığım için damarlarım fazlası ile belli olurken saçımı ellerim arasına aldım.

Ayağa kalkarak odanın içinde dolaşmaya başladığımda, derin derin nefesler alıyordum.

"Demir.."

"Allah benim belamı versin, Allah beni kahretsin!" Aniden istemsizce sesim yükseldiğinde komodinde ki bardağı alarak duvara fırlattım. Bardak tuzla buz olurken, Gökçe'nin çığlığı da aynı anda kulağıma ulaşmıştı.

Gözlerim kendiliğinden dolduğunda masanın üstündeki kutuyu alarak yere çarptım. "Demir dur!"

Gökçe'nin sesi bu sefer uzun süre sonra kulağıma geldiğinde derin bir nefes alarak yere attığım kutuya baktım. İşte şimdi bitmiştim ben.

Şu an Elif'in odasındaydık ve her yer onun anıları ile doluydu.

Korkarak yere eğildiğimde kutunun açılmamış ama aralık duran kapanı yavaşça açtım. Açmam ile elime cam parçalarının gelmesi bir olmuştu, kutuyu hemen bir kenara atarken kutunun içini görmem ile kahrolmuştum.

Elif'in annesinin açacağı ofis için özenerek yaptığı kar küresi şu an karşımda paramparça bir şekilde duruyordu.

Gözlerim dolmaya başlaması ile akması bir oldu. Gökçe hızlıca kalkıp yanıma gelir gelmez sarıldı bana, elimde ki kutu kayıp düştüğünde cam parçaları etrafa yayıldı.

"Her şeyi daha da berbat ediyorum..."

Hıçkırmaya başladığımda Gökçe tarafından daha da sarıldığımı hissettim. "Sakinleş, lütfen."

Ayağım ile önümdeki kutuyu iteklediğimde, Gökçe saçlarımı okşadı.

"Halledeceğiz..."

Umarım.

-

-

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

elifegilmez • 2 koca ayını bu küreyi yapmak için ayırınca kızlar😝

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

elifegilmez • 2 koca ayını bu küreyi yapmak için ayırınca kızlar😝

-

Tamam hersey boka sardi kabul ediyorm.

You Belong With Me | Demir ArsalWhere stories live. Discover now